#yozlaşma

Bir katilin, bir hırsızın başbakan olduğu bir cumhuriyette, dürüst kişilerin yerinin ya mezar, ya cezaevi olduğunu anlayabilmek zor bir şey olmasa gerek.

Şimdi çoklar azaldı, azlar da tükendi.

İktidar tatlıdır, baş döndürür; ama kadehteki kırmızı şarap değil, insan kanıdır.

Değişmeyi engellemeye çalışmak, toplumun iç dinamiğini saptırır, bozar, yozlaştırır.

Testle eğitilip, tostla beslenen bir kuşak yetişti.

İnsanlık? İnsanlık bizimle ilgilenmiyor. Bugün her şey mübah. Her şey mümkün, ölüm fırınları bile.

Güç her zaman tehlikelidir. Güç, en kötüyü çeker ve en iyiyi yozlaştırır.

Kafası yalnızca işine, bir de bacaklarının arasına çalışır. Tiyatro nedir, bilmez. Sinemaya, konsere gitmez. Kitap okumaz, gazete desen, şöyle bir göz atar, o kadar.

Neşeleri, çoşkuları, düşleri, cinsellikleri otlara, tozlara, haplara kalmış insanlardan tiksiniyordum.

Yozlaşmış bir demokrasi anlayışı cumhuriyetimizi tehdit etmektedir.

Tanrı, insanlığın yozlaşmasına müdahale etmek istese, şu ana kadar bunu yapmaz mıydı?

Şu an yaşadığımız toplumda Doktorlar sağlığı yok ediyor, Avukatlar adaleti yok ediyor, Üniversiteler bilgiyi yok ediyor, Devletler özgürlüğü yok ediyor, Basın enformasyonu yok ediyor, Din ahlakı yok ediyor Ve bankalar ekonomiyi yok ediyor.

Artık doktorların sağlığı, üniversitelerin bilgiyi, hükümetlerin özgürlüğü, basının haberleri, dinin ahlaki değerleri ve bankaların ekonomiyi yok ettiği bir toplumda yaşıyoruz.

Şiddet bir hastalıktır, nedeni ne olursa olsun onu kullanan herkesi yozlaştıran bir hastalıktır.

Ben kimseyi öldürmedim, kimseyi öldürtmedim, bıçaklarıyla üzerinize gelen çocuklar, onlar sizin çocuklarınız, onlara ben öğretmedim. Siz öğrettiniz.

Bu dünyada her şey suç saçar: gazete, duvarlar ve insanın yüzü.

Hastalıklar bulaştı herkese etti sirayet, Herkes etti şikayet ki herkeste yok dirayet Tüm bunlara binâen hep yapılmakta siyaset Her gün bir yerlerde daim işlenmekte cinayet.

Günahla ekilen tohum, kabusla eğitilen toplum.

Bataklıktan göklere süzülen bir tarla kuşu gibi, kasıklarıyla düşünen ve göbekten aşağısıyla yaşayan bu azgın hergele sürüsünden uzaklaşmaya bak. Yoksa gübresin, leş gibi gübre…

Yozlaşmış toplumlarda yaşamak durumunda olmak öyle bir şeydir ki, insan kazara bir çukurun içine düşse ve -tesadüf bu ya - düştüğü yer bir lağım çukuru olsa ama nasılsa üstüne bir damla bile pislik sıçratmadan bir kenarda durmayı başarıp imdat istese ve birileri gelip onu oradan kurtarsa gene de kolay kolay atamaz üstüne sinen pis kokuyu
a0! ..

Yalnız, demokratikleşmenin Türk toplumu içinde ‘yozlaşmaya’ yol açabilir. Çok dikkatli davranılması gerekir.

Siyasi arenada umut kalmamıştır. Dünyanın hiçbir yerinde siyaset, bir şeyleri düzeltmemiş aksine her şeyi daha da beter etmiştir.

Bir demokrasiyi yozlaştırmanın en emin yolu, toplumun not verme becerisini ortadan kaldırmaktır.

Demokrasi, halkın da onayladığı belirli yasalar çerçevesinde bir toplumun yönetimidir. Boğaz’da 10 katlı ev yapamazsın, değil mi? Ama sen bilmem kime rüşvet verip onu kandırabiliyorsan ve o adam da “Ben buraya seçilerek geldim, benim dediğim olur” diyorsa bu ohlokrasidir. Yani kanunların değil, güruhun yönetimidir. Benim demokrasiye olan itirazımın ne kadar haklı olduğu ABD’de karşımıza çıktı. Yalnız Trump değil, Bush için de geçerli. Afganistan’ı, Irak’ı, Suriye’yi politikacı yalanlarıyla mahvettiler.