#yazarlık

Senaryo benim için oyunculuktan öte bir şey. Yaşadıklarımı hızla yazmam gerektiğini düşünüyorum. Öyle bir telaştayım. Bir yerden sonra insan hafızası zayıflıyor. Bugünü değil geçmişi kâğıda döküyorum. Bugün çok rutin geliyor. Çocukluğum, gençliğim, ilk gençlik yıllarım çok daha canlı nedense. İnsan 40’ına kadar yaşamalı, sonra yazmalı. Biraz böyle oluyor.

İlhamım özellikle 1950'lerde yazar H.C. Artmann. Bana, bir şey söylemek istiyorsan, dilin kendisinin söylemesine izin vermen gerektiğini gösterdi, çünkü dil, genellikle, kişinin iletmek istediği içerikten daha anlamlıdır. Müzik ve beste eğitimim daha sonra beni bir tür müzikal dil sürecine götürdü; bu süreçte, örneğin çaldığım kelimelerin sesi, tabiri caizse onların iradesine karşı gerçek anlamlarını açığa çıkarmak zorunda kaldı.

Bu benim bir fantezim. İçinde (tabii ki yayınlanmasını takiben) gazete ve dergilerde kendisi hakkında çıkmış olan eleştirilerden başka hiçbir şey yer almayan bir kitap görmek ne hoş olurdu. Bu çelişkili gibi görünüyor olabilir ama sıkı çalışma ve iyi planlama sayesinde yapılamayacak iş değil. Önce, önde gelen dergileri kitaba katkıda bulunanlar tarafından hazırlanan eleştirileri yayınlamaya ikna etmek gerekiyor. Böyle olunca eleştirmenler de bu konuda yazmaya başlayacaklardır. Ama bu arada hazırladıkları çeşitli taslakları diğer eleştirmenlere düzenli olarak göndereceklerdir, öyle ki tüm eleştiriler birlikte evrilecek ve nihayetinde fizikte "Hartree–Fock kendi ile tutarlı çözeltisi" olarak bilinen bir durağan duruma ulaşacaktır. Böylece kitap sonunda basılabilir, bunu da önceden anlaşıldığı gibi dergilerdeki eleştirileri takip eder.

Bitkin bir halde fabrikadan veya depodan eve dönüşte, yemek, uyumak ve tekrar sefil işe dönmek dışında pek bir işe yaramazdı sanki gece. Fakat o yırtık perdeli aşınmış kilimli, tuvaleti ve küveti koridorun sonunda bulunan, havasında benden önce gelmiş bütün kaybetmişlerin hissedildiği bir eski odada beni bekliyor olurdu daktilo.

Bir keresinde adamın birinden Shakespeare sevmediğimi, yazmaya hakkım olmadığını anlatan uzun ve öfke dolu bir mektup almıştım. Gençler bana kanıp Shakespeare okuma zahmetine bile girmeyeceklerdi. Böyle bir konum almaya hakkım yoktu. Sayfalarca bunu söyleyip durmuştu. Cevaplamadım. Ama burada cevaplayacağım. Siktir git lan. Hem ben Tolstoy'u da sevmem.

Liste
Yükleniyor…