Buzul çağına kadar vejetaryen bir şekilde beslenen insanoğlu, tartışmasız otoburlara daha yakındır. Son buzul çağında, yaşamlarını sürdürmek için, asıl besinleri olan sebze, meyve ve kuruyemişleri bulamadıklarından dolayı, et yemek zorunda kalan insanoğlu, etle beslenmeye buzul çağı bittikten sonra da hatalı bir alışkanlık olarak devam etmiştir. Buna rağmen tarih boyunca vejetaryen beslenmenin insanoğlu için daha yararlı olduğunu gören birçok topluluk, vejetaryen beslenmeye geri dönmüştür. İnsan için et yemek doğal değildir.
- Henüz kategori yok.
-
İstanbul Havalimanı'nda 'Kim Olduğumu Biliyor musun' S…09.11.2025
-
Inter Miami, Nashville Maçında Yenildi: Messi'nin Golü…09.11.2025
-
Kenan Yıldız'lı Juventus, Sporting CP Karşısında Galib…09.11.2025
-
Gülben Ergen'in ABD Turnesi Sonrası Bornozlu Hamburger…09.11.2025
-
Inter Miami - Nashville SC Playoff Serisinde Final: Kr…09.11.2025
-
Tekirdağ'da Kapsamlı Elektrik Kesintileri Duyuruldu: İ…09.11.2025
-
MasterChef Türkiye'de Şaşırtan Elenme: Çağlar Veda Etti09.11.2025
-
TCMB'den Altın Ekonomisi Analizi: Yastık Altı Miktarı,…09.11.2025
-
9 Kasım Günlük Burç Yorumları: Gezegenlerin Etkisiyle …09.11.2025
-
TOKİ Yüzyılın Konut Projesi Başvuruları Başladı: E-Dev…09.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
#vejetaryenlik
Bugün için çok iddialı bir söz gibi gelebilir; fakat gelecekte, dünya barışı için, insanoğlunun vejetaryen olmasının hem çok önemli, hem de gerekli bir aşama olacağını vurgulamak isterim. Daha önce yamyamlığı yaşayıp terk eden insanoğlu, şimdi de, önce kırmızı eti, zamanla da diğer canlıları yemeği terk edecek ve giderek barışçıl, daha az saldırgan bir canlı türü olacaktır.
Sığırların ve etçil hayvanların ziyafet münasebetiyle katledilmesi bağlantısıyla, savaşların dehşetinden de bahsedersek konunun dışına çıkmış olmayız. Bireylerin beslenme stilleri, davranışlarıyla yakinen benzeşmektedir. Kan, kanı çeker. Bu noktada, tanıdığı insanları aklından geçiren herkes, vejetaryenler ile bayağı et yiyicilerin, kan içen türlerin, hayatı kolaylaştıran davranışlar bağlamında, karakterlerinin ve hayat düzenlerinin nasıl bir karşıtlık oluşturduğunu görecektir.
Hayvanları yemeyi reddediyorum; çünkü ben kendimi başka canlıların çektiği acı ve ölümüyle besleyemem. Böyle yapmayı reddediyorum; çünkü o kadar çok acı çektim ki kendi acılarımı hatırlayarak başka canlıların acılarını hissedebiliyorum.
Tabağımdaki şeyin hisleri olup yaşayan şeyler olduğunu aniden fark ettim ve bu gerçekten daha fazla kendimi soyutlayamadım.
Sen ki anlayışta ve dinde hastalıktasın
Gel yanıma doğru, belki duyabilirsin doğruluğun sesini
Haksız yere sudaki balıkları yemekten vazgeç
Ve gıda denilerek kesilen hayvanları yemeyi arzu etme
Ben vejetaryenim. Bunun çocukluk tecrübeleriyle de ilişkisi var. Ben bir mezbahanın bitişiğinde büyüdüm. Sık sık da içine girip çıktım. Bu korkutucu bir şey ve yaşamı da etkiliyor. Türk olan ebeveynlerim için bu zor bir karardı. ’Et yemeyen erkek, olmaz böyle bir şey’ düşüncesi hakimdi. Vejetaryen olmak kolay olmadı. Ama annem ve babam da et yemiyor artık.
Oysa biliriz ki, hayvan, insanın/çocuğun mutluluğudur, neşesidir. İnsan kalbini yumuşatır, onu anlayışlı biri olmaya hazırlar. Hayvanla kurulan ilişki, insanın insan yanını cilalar, parlatır. İranlı büyük yazar Sadık Hidayet, 'Vejetaryenliğin Yararları' adlı kitabında hayvanların varoluşlarının, dünyaya gelişlerinin, oyun ve sevinçlerinin, acı çekmelerinin, ana şefkatlerinin, ölüm karşısındaki korkularının, vücutlarında uyanan isteklerin, ölüm ve yazgılarının insanlarınkine benzediğini söylerken, eğilip kalbimize fısıldar; "Yüreğimizden gelen doğal, yapmacıksız duyguları zorla bastırmadığımız sürece insanın içinde diğer canlıları öldürme ve canını yakmaktan nefret etme duygusunun varolacağı açıktır..."
Ben vejetaryen (et yemeyip, sadece ot yiyenlerden) değilim. Ama vejetaryenlere hak veren ve onlardan biri olmaya özenen biriyim. İlginç bir algı düzeyi bu... Hayata onların penceresinden bakmaya başladınız mı, o güne dek sıradan gelen pek çok ayrıntı, tüyler ürpertici görünmeye başlıyor: İte kaka kamyonlara yüklenip infaza götürülen ve haftalarca masum mesut oynadığı bahçede boğazlanan hayvanlar, parçalanmış çeneleriyle pis su dolu bir kovada çırpınarak ölümü bekleyen balıklar, içkili sabahlarda süslenip getirildikleri soframızda keyifle kaşıkladığımız kelleler, beyinler, gözler, bağırsaklar... Dışarıdan bir gözle bakmaya çalışın; bunun insanoğlunun barbar yüzünün fotoğrafı olduğunu siz de göreceksiniz.
Yemek seçimleri ne olursa olsun Hitler, Almanya'daki vejetaryen akımına karşı az bir sempati duymuştu. 1933'te iktidara geldiğinde Almanya'daki tüm vejetaryen derneklerini yasaklamış, önde gelen isimlerini tutuklamış ve Frankfurt'ta basımı yapılan ana vejetaryen dergisini kapatmıştı. Nazi zulmü, karnivor bir ulus içerisinde sadece küçük bir azınlık olan Alman vejetaryenlerini ya ülkeden kaçmaya ya da kendilerini saklamaya zorlamıştı. Almanyalı barış yanlısı ve vejetaryen Edgar Kupfer-Koberwitz önce Paris'e, sonra da Gestapo'nun kendisi yakalayıp oradan da Dachau Nazi kampına geri gönderdiği İtalya'ya kaçmıştı. Vejetaryen beslenmenin savaş zamanında yaşanan gıda kıtlığı sorununu hafifletmede yardımcı olacak olmasına rağmen Nazi Almanyası savaş süresince işgal ettiği tüm bölgelerdeki vejetaryen derneklerini yasaklamıştı.
Hayvanların katledilmesini güçlünün güçsüzleri sömürmeye hakkı olduğu şeklinde onayladığımız sürece birbirimize karşı şiddet uygulamaya ve yıkıcı davranışlarda bulunmaya devam edeceğiz. Adolf Hitler, “gücü olmayan, hayatta kalmış şansını hakkını kaybeder” diyor. Savaşı kaybettiyse de onun faşist görüşü başarılı oldu, ne kadar ironik. İnsan uygarlığı da bu faşist görüşle yapıyor yapacağını; inekler, domuzlar, koyunlar, tavuklar ve diğer hayvanlar kendilerini savunamadığı için, hayatta kalma haklarını kaybediyorlar. Bundan dolayı onlara ne istersek yapmakta özgürüz sanıyoruz. Elbette hayvanlara yardım etmenin en önemli yolu, onları yememektir. Herkes en azından bunu yapabilir: Mezbahaları ağzınızdan uzak tutun.
Uzun ve sağlıklı yaşamın sırrı nedir? Yeni bir çalışma bizi tek bir cevaba yönlendiriyor. Dr. Dean Edell; "Birisinin sadık dostu köpek, bir başkasının tabağında yemek olabiliyor. Bizim tabağımızdaki dana eti akşam yemeğimizi oluştururken, 1 milyardan fazla Hindu kültüründe bu hayvan kutsal olarak kabul ediliyor. Oysa milyonlarca vejetaryen tüm hayvanları menülerinden çıkardı" diyor. Seneler boyu, vejetaryen bakış açısını destekleyen pek çok araştırma yapıldıysa da, yeni yapılan çalışmalar, vejetaryen diyetin uzun yaşamanın yanı sıra güzel görünmenin de sağladığını ispatlar nitelikte. Çalışmalardan biri, 10.000 kadar vejetaryen arasında 20 senelik bir araştırma sonucu, et yemeyenlerin diğerlerine oranla ölüm oranının yarı yarıya düşük olduğunu gösterdi. Özellikle çok bol meyve yiyen vejetaryenlerde bu oran daha da düşük çıktı.
Vejetaryen olmak için size ne ilham verdi? Sorusuna verdiği yanıt:
Kelimenin tam anlamıyla, annemin ben dokuz yaşındayken pişirdiği bir yemek -az etli domuz pirzolası- oldu. Pirzolalar, et ve etin direkt olarak geldiği hayvan arasındaki bağlantıydı. Dehşet içindeydim ve bir daha asla et yemeyeceğimi ilan ettim. Ve asla yemedim. Ardından vegan oldum. New York'un kuzeyindeki bir hayvan sığınağını ziyaret ettim ve süt endüstrisiyle ilgili destek vermeye devam edemeyeceğim ölçüde rahatsız edici olan çok fazla gerçek öğrendim. O günler zarfında tüm süt ürünlerini bıraktım.
"Diğer bilim adamları neden vejetaryen değil sizce?" Sorusuna verdiği yanıt:
Ben de kendime sıklıkla neden büyük çoğunluğun vejetaryen olmadığını soruyorum. Sanırım cevap, çoğu insanın öteden beri gelen et yeme pratiğini sorgulamaması. Bu insanların çoğu, hayvanları ve çevreyi önemsiyor, bazıları derin bir şekilde hatta. Ama bir sebepten dolayı -alışkanlıkların gücü, kültürel normlar, değişime direnme- duyguların davranış değişikliğine dönüşememesiyle ilintili olarak ortada bir bağlantısızlık var.
"Neden dahilerin çoğu vejetaryen sizce?" Sorusuna verdiği yanıt:
Kısıtlı deneyimlerimden gördüğüm kadarıyla, vejetaryenler genel olarak alışılmış olan, kabul edilmiş olan düzene meydan okumaya istekli insanlar. Dahası, kendi zevklerini, doğruluğuna inandıkları şeyler uğruna feda etmeye gönüllü kişiler. Bu benzer nitelikler, sanatta ve bilimde büyük devrimler yapmak için ihtiyaç duyulan nitelikler.
Hayvan cesetlerini değil, zenginleri ye! (Almanya'daki siyasal partinin sloganlarından biri.)
Muammer Aksoy o kadar insancıl, o kadar herkese saygılı ve her canlıya saygılıydı ki çocukken bir koyun onun önünde kesildiği için duyduğu hüzün ve dramdan dolayı ömür boyu vejetaryen kaldı. Herkese, doğaya ve her canlıya aynı mesafede muhteşem bir insandı.
Süt ürünleri ve yumurta tüketen vejetaryenler, mükemmel bir sağlık sergilerler. Vejetaryenler, Amerikan Diyet Kılavuzuna uygun beslenmektedir ve tavsiye edilen Günlük Tüketim (RDA) miktarlarına da uyum gösterebilirler. Çeşitli ve yeterli beslenildiği takdirde, gerekli protein alınabilir... Veganlar, sadece bitkisel gıdalarla beslendiklerinden, hayvansal gıdalarda bulunan B12 vitaminini almaya dikkat etmeliler.
Amerikan Beslenme Derneği’nin görüşü, tamamen vejetaryen ve vegan beslenme de dâhil olmak üzere, düzgünce planlanan vejetaryen diyetlerin sağlıklı, besin öğeleri açısından yeterli ve belli hastalıkların önlenmesi ve tedavisinde sağlıksal faydalar sağlayabilir nitelikte olduğudur. İyi planlanmış vejetaryen diyetler, hamilelik, emzirme, bebeklik, çocukluk ve ergenlik dönemleri de dâhil hayat döngüsünün her safhasındaki bireyler ve sporcular için uygundur. (...) Bulgu temelli bir değerlendirmenin sonuçlarına göre, vejetaryen bir beslenme iskemik kalp hastalığından ölüm riskinin azalmasında rol oynamaktadır. Vejetaryenlerde ayrıca vejetaryen olmayanlara nispeten daha az düşük yoğunluklu lipoprotein kolesterol seviyesi, daha düşük tansiyon sorunu, daha düşük oranlarda yüksek tansiyon ve tip 2 diyabet görülmektedir. Ek olarak, vejetaryenlerde vücut kitle indeksi ve tüm kanser oranlarının daha düşük görülme eğilimi vardır. Vejetaryen bir beslenmenin içerdiği daha az doymuş yağ alımı ve daha çok meyve, sebze, tam tahıl, yemiş, soya ürünü, lif ve bitkisel kimyasallar, kronik hastalık riskini düşürebilmektedir.
Bilimsel bulgular; vejetaryen beslenme ile; birçok kronik dejeneratif hastalıkların (aşırı şişmanlık, koroner kalp ve damar rahatsızlıkları, yüksek tansiyon, şeker ve bazı kanser cinsleri… gibi) risklerinin azaltılması arasında olumlu bağlantılar tespit etmiştir.
Eski Yunan düşünürleri Pisagor ve Platon da sağlığı insan mutluluğunun temel parçası olarak tanımlamışlar ve sağlıklı yaşamak için vejetaryen bir diyet önermişlerdi. Vejetaryenlerin kalp ve kanser gibi hastalıklara hayvansal gıdaları yiyen kişilerden daha seyrek yakalandıkları ve daha uzun yaşadıkları da bilimsel olarak kanıtlanmıştır.
Vejetaryen olup kurban olayına kökten karşı çıkarsın... Anlarım. Balık bile yemeyip tek bir hayvanın bile kesilmesine itiraz edersin... Anlarım. Kendini tamamen nebatata verip “Hayvanları rahat bırakın” dersin... Anlarım. Et gördüğünde midesi kalkanlardan olup “Tavuk bile kesilmesin” dersin... Anlarım. Ancak... Hem nar gibi kızarmış et karşısında kendinden geçeceksin, hem de “Hayvanlara yazık oluyor” edebiyatı yapacaksın. Hem etin her türlüsünü afiyetle tüketeceksin, hem de “Ben var ya, kurban olayına acayip karşıyım” diye tutum alacaksın. Hem “hayvanın en güzel yeri” konusunda nutuklar attıracaksın, hem de “Şu Kurban Bayramı çok vahşi” diyeceksin. İşte bunu... Asla ve kat’a anlayamam!