#tüketim toplumu

Çocukken reklamlarda gördüğüm aptalca şeyleri almaya meraklıydım. Şimdi tüm bunlara sahibim ve o yüzden gereksizce alınan şeylerin insanı nasıl bir gerizekalıya çevirdiğini anlayabiliyorum. Doğu Almanya'da çok fazla imkan yoktu ama en azından birlik ve beraberlik vardı. Şimdi gırtlağımıza kadar egoya, tüketim çılgınlığına ve bencilliğe battık. Artık ticaret arkadaşlıktan önce geliyor.

Sınırsız zevklerin dünyası Birinci Dünya ile buna karşı tepki olarak ortaya çıkan köktencilik arasındaki kutuplaşma, günümüzde giderek maddi ve kültürel anlamda varlıklı, uzun ve tatminkar bir yaşam sürmek ile yaşamını aşkın bir hedefe adamak arasındaki çelişkiye karşılık gelmeye başlamıştır. Bu çelişki Nietzsche’nin tanımladığı etkin ve edilgen nihilizmler arasındaki çelişkiye karşılık gelmiyor mu? Bizler Batı’da Nietzsche’nin betimlediği aptalca gündelik zevklere dalmış Son İnsan’ı oynarken, Müslüman köktendinci her şeyini riske eden, kendisini bile yok eden bir savaşa girişiyor.

Bugün ölürsem
Kuşları susturun bugün ölürsem
Bırakın pirinç kafeslerinin parmaklıklarının arasından gözlerini dikip
Annemin ağlamasını izlesinler
Saatlerin dümdüz suratlarını siyah kumaşla örtün
Ve alarmları kapatın
Derenin çamurlu suyunu da susturun
Fısıldayın dereye “O öldü, O öldü” diye
Bugün ölürsem
Yatağımın altındaki kâğıtları
Kömürden yapraklara dönene kadar yakın
Ki ölmüş sesim de sussun
Ve hatıramı utandırmasın
Bugün ölürsem
Kutusundan içmelisiniz sütü büyük bir şehvetle
Alışveriş merkezindeki bütün kör hayaletlerin
Ve kibirli mankenlerin
Ve alışveriş merkezi tanrılarının önünde
Kişneyip çığlık atmalısınız
Sağlam bir patırtı koparmalı
Sıkı bir şamata yapmalısınız orada
Öyle gürültülü olmalı ki
Kuşlar, gökyüzü, yağmur susmalı
Bugün ölürsem çıldırmalı ve özgür olmalısınız
O soğuk yüzlü mankenlere yaklaşıp
Ayakkabılarını çıkarmalı
Ve ayak parmakları var mı diye bakmalısınız
Ve eğer varsa
(Bence keskin olmayan koyu kahve tırnakları da vardır)
Manken eti nasılmış diye
Bir tadına bakmalısınız
Ayakkabılarını öpmelisiniz ve sakar dilinizle emmelisiniz
Bunu da ölmemiş olan alış-verişçi insanların
Ve parfüm standındaki bayanların önünde yapmalısınız
Herkese haykırmalısınız “O öldü, o öldü” diye
Ve benim hayal ettiklerimi yapmalısınız
Markete gidip
Elmalardan sulu ısırıklar alıp
Sonra elmaları geri koymalısınız
Doğru dürüst tanımadığınız insanları tutkuyla öpüp
Başlarını döndürmelisiniz.

Seç! Sonsuz seçenekler arasından daima, ama daima, kendini seç! Cilalı görüntüler üzerine hayatı seç, tükenerek ve tüketerek yaşamayı seç, arkadaşlarını birer piyon gibi oynatmayı seç, bir zamanlar senin için değerli olan şeyleri parayla, çıkarla, anlık doyumlarla takas etmeyi seç! Adam satmayı seç, içi kof ama dışı ışıltılı şeylerin hüküm sürdüğü dünyada kendi façanı parlatmayı seç! Beğenmeyi değil, beğenilmeyi; sevmeyi değil, sevilmeyi; tanımayı değil, tanınmayı; zihnini açmayı değil, uyuşturmayı; acı ile değil, hazla dibe vurmayı seç! Ekrana yansıyacak görüntüyü sen seç! Ve tüm seçimlerin tükendiğinde, tüketecek şeyler de sona erdiğinde, yine de yaşamayı seç!

Şu andaki müzik yazarları ne yazıyorlar? Tanıtıcı yazılar yazıyorlar. Eskiden eleştirel yazılar vardı, şimdi yok, ama bu durum kimsenin de umurunda değil. Tüketim toplumu her şeyin tüketilmesine çalışıyor, sanatın da tüketilmesi için onun iyi tanıtılması lazım. Şimdi ben çıkıyorum mesela, çok iyi tanıtılmış bir konser için “Berbattı” diyorum. Bunu gazete istemiyor.

Hayvan kurbanını yakaladığı zaman oracıkta parçalıyor, kendi karnını, belki yavrularının karnını tıka basa doyurduktan sonra, gövdenin artan parçasını akbabalara, çakallara kaptırmadıysa eğer bir ağacın tepesine ya da eşelediği bir toprağın içine gömerse kendini şanslı hissediyor. Örneğin aslan, karnı doymuş miskin miskin güneşlenirken, yanı başından hem de sürüyle geçen geyiği, zebrayı, karacayı bırakın, üzerine konan sineklere bile ilişmiyor. Oysa insanın derin dondurucusu var. Öldürüyor, yoluyor, yüzüyor, kesiyor, parçalıyor, kıyma yapıyor, paketliyor ardından da derin dondurucuya atıyor. Büyük bir açgözlülükle karnı tok da olsa öldürmekten geri durmuyor. Bir gün gelip tüketilmek üzere dolapları ağzına kadar dolduruyor, rafları işgal ediyor, sanki hemen yarın kıtlık baş gösterecekmiş gibi market arabalarını tepeleme dolduruyor, satın aldıklarını kilerine, buzdolabına tıka basa istifliyor. Üstelik ihtiyacının kaç katını depoladığının çoğu kez farkına bile varmıyor… Tıpkı yiyecekleri üst üste dizerken dünyanın bir köşesinde açlıktan karnı sırtına yapışmış insanların varlığının farkına varmadığı gibi…

Yeri gelmişken, burada reklamcı ve pazarlamacı birileri varsa... kendini öldürsün. Hayır, hayır. Bu sadece küçük bir fikir. Sadece tohum ekmeye çalışıyorum. Belki günün birinde kök salar - bilmiyorum. Deneyin, elinizden geleni yapın. İntihar edin. Cidden yine de eğer öyleyseniz, yapın. Yaptığınızın akla uygun bir tarafı yok ve sizler şeytanın küçük yardımcılarısınız. Pekala - intihar edin - ciddiyim. Sizler tüm güzel şeylerin berbat edicilerisiniz, cidden. Hayır bu bir şaka değil. Diyorsunuz ki "Birazdan espri geliyor." Hiçbir siktiğim esprisi gelmiyor. Sizler Şeytan'ın Dünya'yı zırva ve pislikle dolduran döllerisiniz. Sikildiniz ve şimdi bizi sikiyorsunuz. Öldür kendini. Ruhunu korumanın tek yolu bu, intihar et. Tohumlar ekiyorum. Biliyorum, tüm pazarlamacılar "Şaka yapıyor..." diyorlar. Yok öyle bir şey! Egzos koklayın, kendinizi asın, arkadaşınızdan silah ödünç alın - nasıl yaptığınız umurumda bile değil. Şu Dünya'yı uğursuz makineleştirmenizden kurtarın. Tüm pazarlamacıların şu an akıllarından neler geçirdiklerini de biliyorum: '- "Ooo, Bill'in ne yaptığını biliyorsun, pazarlamacı-karşıtı dolarlar yapıyor. Güzel piyasa, çok akıllı."' Hadi oradan, öyle bir şey yapmıyorum. Sizi lanet düzenbaz ahlaksızlar! '- "Ah, Bill'in şimdi ne yaptığını biliyorsun. Şimdi de erdemli öfke dolarları kazanıyor. Büyük dolar bu. Bir çok insan haksızlıklar karşısında öfke duyar. Araştırmayı tamamladık - Dev pazar. Güzel bir şey yapıyor."' Allah Kahretsin! Öyle bir şey yapmıyorum ben, sizi şeytan atmıkları! Bu gezegen üzerindeki her şeyin üzerine dolar işareti koymaktan vazgeçin! '- "Ooo, öfkeli dolar. Muazzam. Ekonomik gerileme zamanlarında olağanüstü. Devasa pazar, Bill bunu yapacak kadar zeki."' Tanrım, lanet bir örümcek ağına yakalanmışım. '"Ooo, yakalanmış dolar, büyük dolar, dev dolar... İyi pazar - Bizim araştırmamıza göre bir çok insan kendini kapana kısılmış hissediyor... Eğer kapana kısılmış ayağına yatar ve sonra onları yakalanmış dolarlara..."' Böyle bir hayatın nesini seviyorsunuz? Ve bahse girerim geceleri bebekler gibi mışıl mışıl uyuyorsunuz, değil mi? '- "Günün nasıl geçti hayatım?"' '- "Ah, biz arsenik.. ee.. çocuk yiyecekleri yaptık, iyi geceler." Horrr.. Bebekler gibi uyuyun, bu sizin Dünya'nız, değil mi?

Liste
Yükleniyor…