#toplum

Sanat yapıtı ne bir dehanın ne de toplumun ürünüdür. Sanatçı belli bir ortamda gözlerini açar. Tıpkı bir satranç oyuncusu gibi belli bir durumla karşı karşıyadır. Bu durum ondan bir davranış bekler. Her hamle (atılım), yani oynatılan her taş yeni bir durum yaratır, her yeni durum yeni bir davranışı gerektirir. Sanat tarihçisi, satranç oyun­cusunu izleyene benzer. Sanatçının karşılaştığı durumu ve onun davranışını baştan sona izler. Sanat yapıtını, sanatçının ortamıyla hesaplaşmasına bakarak anlamaya, onunla iletişim kurmaya çalışır.

Eğer demokratik standartların evrensel seviyeye çıktığı bir ülkede yaşıyorsanız “öteki” olmak size kanunlarla belirlenen bir takım haklar tanıyacağı için pek de sorun olmayacaktır. Ancak Türkiye gibi henüz demokratikleşme sürecini tamamlayamamış ve demokrasiyi sadece beş senede bir sandığa gidip oy vermekten ibaret sanan bir algıya sahipseniz, o zaman “öteki” olarak yaşamanın önünde birçok engelle karşılaşırsınız.

Öyle bir düzen istiyoruz ki bütün bayağı acımasız tutkular, zincirlensin; bütün cömert ve iyiliksever tutkular yasalarla desteklensin. Tutku, vatana hizmet etme ve onura yaraşır olma arzusu olsun. Vatan her bireyin refahını sağlasın ve her birey gururla vatanın ününden ve refahından faydalansın. Herkes cumhuriyetçi duyguların sürekli beraberliği içinde ve büyük bir halkın takdirine yaraşır olarak büyüsün. Her türlü sanat, kendilerini soylulaştıran özgürlük nişanları, sadece birkaç evin korkunç lüksünün değil, kamu zenginliğinin kaynağı olsun…

Liste
Yükleniyor…