Yarışlarım varışlara, demek bu rap varoşlara; küfür eşittir hür kültür, tenhâlarda dönüşür haykırışlara...
- Henüz kategori yok.
-
A101 Kasım Fırsatları: Ayçiçek Yağından Beyaz Eşyaya G…11.11.2025
-
Atatürk'ü Anma Etkinlikleri Geniş Katılım Gördü, Mevli…11.11.2025
-
Burgos'ta Kültür ve Yetenek Şöleni: Kapsayıcılık ve Ya…11.11.2025
-
Brad Pitt'in Kariyerindeki Dönüm Noktaları ve Angelina…11.11.2025
-
Başkan Erdoğan'dan 10 Kasım Mesajı: Atatürk Tartışmala…11.11.2025
-
Kasım Ayı Tarot Rehberi: Günlük Açılımlar ve Milli Değ…11.11.2025
-
Milli Takım Kadrosuna Eren Elmalı'nın Yerine Mustafa E…11.11.2025
-
Netflix'in Popüler Dizisi Bir Başkadır, Beş Yıl Sonra …11.11.2025
-
Sağlık Bakanlığı'ndan Kapsamlı İşçi, Personel ve Uzman…11.11.2025
-
Yeni Şafak'tan Mehmet Şimşek Yönetimine: '6 Ayda Ekono…11.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
#toplum
Bir okumuşum tam 15 sene sürece... Ve okulumu kırmışım, kırılmışım dünümde. Şimdilerde ezbere büyüdüğümü anladım, tekdüze. Bilgilerimi çöpe attığım defterlerimde bıraktım ve soru kâğıtları artık yok önümde, tıpkı sorulan sorulara cevap olamadığı gibi. Verilen cevaplara kayıtsız kalanım. Ben talanım, ortadayım, çevremde bu koca şehir; elimde dumandan ibâret bir zehir, kibirle yıkanan insancıklar ortasında binlerce çocukluğum, çantalarına koymak için bekliyor geleceğini. Ben işte oydum, şimdi buyum! Önümüze bakıp da yönümüzü bulamadık, gözümüzü açıp da yolumuza varamadık, sözümüzü tutup da ileriye adım atamadık, adımızı karaladık ama temize çıkaramadık. Atamıza rüsvâyız, şimdi ben soruyorum sayın hocam; pişman mısın? Gelecek sizin eserinizdir, ezbere nesiller yoldalar; kırmızıda geçtiler. Yeşili beklemeden meydanı boş bulan her hergele mengene oldu, ülkemi yedi âfiyetle beni de. Siz diplomasına imzalarınızı attınız. Şimdi yine soruyorum sayın hocam, pişman mısın? İmzâlarınız ateşe verdi kibritin torpilini ve yandı okul önlükleri. Üniformalarda saklanan büyük teröristleri yarattınız, kararttınız; 25 senedir beklediğim aydınlık geleceğimi, biraz abarttınız!...
Ülkemin saraylarında kaç beyinsiz izledim, komikti sözleri. Yapay mitingleri, kâğıda bağlı kalarak halka seslenişleri, egzotik vaatlerinde bir gramsız gerçeği.
Eğer yoksa fikir yönetilirsin ve başkalarının yönlerine karışırsın, işte o zaman başkalaşırsın.
Gezi eylemlerinde gördüğüm tüm tavır yönetimi devirmek adına. Ne bir ağaç, ne bir park söz konusu. Durum böyle olunca içtenlik kalmıyor.
Cahiller fenalığın tahakkümü altındadır. Eğer insan cehalet hastalığından kendini kurtaramazsa, o insan ölüdür.
Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkta yiyen, kemiren yaralar. Kimseye anlatılamaz bu dertler, çünkü herkes bunlara nadir ve acayip şeyler gözüyle bakarlar.
Hayat tecrübelerimle şu yargıya vardım ki, başkalarıyla benim aramda korkunç bir uçurum var, anladım, elden geldiğince susmam gerek, elden geldiğince düşüncelerimi kendime saklamalıyım.
Davam ve toplumum için, çocuklarımın ve çocuklarımızın geleceği için girdiğim bu dört duvar, bilinsin ki benim için yalnızca saraydır.
İnsan dediğimiz varlığın aklı, duygu ve inançları vardır. Bir de seçip değiştirme yeteneği vardır. İnsan toplu halde yaşamak zorunda seçme ve değiştirme yeteneği aynı olmadığı için anarşi doğuyor. O zaman topluma ideal yani mefkure lazım. Hem bireyin evrensel sorularına cevap veren hem de topluma hedef yani mefküre gösteren şeye medeniyet diyoruz
Anadolu’nun tarihini biraz bilenler, burada derin, sürekli bir dindarlığın barınamayacağını kestirebilirler. Anadolu halkı ırkçı olmadığı gibi koyu müslüman da değildir. Bu softalıklara ne tarihi elverişlidir, ne coğrafyası.
Bildiği bildik, dediği dedik insan canlı cenazenin ta kendisi olduğu halde, ya da belki öyle olduğu için, insanları koyunlaştırıverir.
Anadolu halkı ırkçı olmadığı gibi koyu müslüman da değildir. Bu softalıklara ne tarihi elverişlidir, ne coğrafyası.
Anadolu’nun tarihini biraz bilenler, burada derin, sürekli bir dindarlığın barınamayacağını kestirebilirler.
Partiler ya ister istemez, ya işlerine gelerek softalara göz yumarlarsa. Biz softalardan çok çekmişiz.
Yakın tarihimiz bir softalarla savaş, çok defa da bir softalara boyun eğme tarihidir.
Kız arkadaşlarım benimle ahbaplık etmeyi ve fikirlerimi kabul etmeyi zevklerine ve rahatlarına aykırı buldular. Hoş tutulan bir oyuncak olmak onlara insan olmaktan daha kolay ve cazip geliyordu.
Bilhassa tahammül edemediğim bir şey, kadının erkek karşısında her zaman pasif kalmaya mecbur oluşu... Neden? Niçin daima biz kaçacağız ve siz kovalayacaksınız? Niçin daima biz teslim olacağız ve siz teslim alacaksınız? Niçin sizin yalvarışlarınızda bile bir tahakküm, bizim reddedişlerimizde bile bir aciz bulunacak? Çocukluğumdan beri buna daima isyan ettim, bunu asla kabul edemedim. Niçin böyleyim, niçin diğer kadınların farkına bile varmadıkları bir nokta bana bu kadar ehemmiyetli görünüyor?