#tiyatro

Ben İtalyan kökenli Amerikalıyım. Ve bununla gurur duyuyorum. Amerikalı olmaktan gurur duyuyorum. Çünkü orası büyüdüğüm ve bana bugün olduğum şeyi başarma fırsatı veren ülke. Konuşma özgürlüğüne ve sanatsal dışa vuruma inanan ülke. Benim gösterim geleneksel bir rock gösterisi değildir fakat müziğimin tiyatral bir sunumudur. Ve tiyatro gibi sorular sorar, düşünceleri harekete geçirir ve sizi duygusal bir yolculuğa çıkarır. İyiyi ve kötüyü, karanlığı ve aydınlığı, neşeyi ve kederi, günahlardan kurtarmayı ve kurtulmayı tasvir eder. Ben bir yaşam biçimini dayatmıyor, onu tasvir ediyorum. Ve bunun kararını ve yargısını izleyiciye bırakıyorum. Benim konuşma özgürlüğünden, ifade özgürlüğünden ve düşünce özgürlüğünden anladığım şey budur. Her gece sahneye çıkmadan önce yalnızca iyi bir gösteri ortaya koymak için değil aynı zamanda izleyicinin bunun bir aşk, hayat ve insanlık kutlaması olduğunu kavrayabilmesi için gösterimi açık yürekle ve anlayışla izlemesi için dua ederim.

Nasıl oldu bilmem, ben kendimi sahici bir sahnede seyircilerin arasında buldum. Ses Tiyatrosu’ndaki ilk rolüm çok kısaydı. Üç dakika sahnede ya kalıyor ya kalmıyordum. Öyle pek bir şey söylediğimi de hatırlamıyorum. Sahnenin bir ucundan girip öbür ucundan çıkıyordum. Ne yaptığımı da pek hatırlamıyorum, ama seyirci kahkahadan kırılıyor. Bu da benim hoşuma gitmişti. Bildiğiniz gibi o gün bugündür insanları güldürmeyi seviyorum.

Biz 6 yıldır binlerce insana ne anlattıysak hepsini Necip Fazıl'dan öğrendik. Şuur trafiğimizi ondan aldık. Ertuğrul Muhsin'in sahnede Necip Fazıl'ın temsilcisi olduğu zamana ulaşamadık. Ama ihanetle biten bu izdivacın mutluluk anılarını çok okuduk. (1973 yılındaki bir konuşması)

Tiyatromuzun en büyük çıkmazı eleman yokluğudur. Genellikle gençlerimiz zaman zaman bu cazip işe takılırlar. Ama hiçbirinin tiyatrocu olmak gibi bir amacı yoktur. Halbuki tiyatro mutlaka aynı görüşü paylaşan sanatçılardan oluşmalı ve sürekli olmalıdır. (1991 yılındaki bir konuşması)

Liste
Yükleniyor…