Bu memlekette; tıpta, mühendislikte hatta resim ve tercümede bile reform, askerlerden başlıyor.
- Henüz kategori yok.
-
Girona Küme Düşme Hattından Çıkış Arayışında: Alavés M…08.11.2025
-
Adanalı Genç İş İnsanı Mehmet Hanifi Kalo Hayatını Kay…08.11.2025
-
Irmak Ünal'dan Kanserle Mücadele Sürecine Dair Samimi …08.11.2025
-
Schalke ve Elversberg Zirve Yarışında: Gençler Sahne A…08.11.2025
-
Premier Lig'de Büyük Heyecan: Tottenham - Manchester U…08.11.2025
-
Şanlıurfaspor'dan PFDK Kararına Sert Tepki: İtiraz Red…08.11.2025
-
Gaziantep'te Umre Yolcusunu Karşılamaya Giden Aile Tra…08.11.2025
-
Premier Lig'in Zirve Yarışında Tottenham-Manchester Un…08.11.2025
-
Hull City, Portsmouth Karşısında Evinde Galibiyet Arıy…08.11.2025
-
Sakaryaspor - Serikspor Karşılaşması Öncesi Son Durum …08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
#tıp
Tıpta bitki temelli bir diyetin yapabileceklerine yaklaşabilecek başka hiçbir şey bilmiyorum. Teorik olarak, herkes bunu benimserse, sağlık bakım maliyetlerini yüzde yetmiş ila seksen oranında azaltabileceğimize gerçekten inanıyorum. Bu harika. Ve bunların hepsi beslenmeyi anlamaktan, beslenmeyi uygulamaktan ve sadece sonuçları izlemekten gelir.
İnsan anatomisini bilirim, hayatım çünkü kadavrada boşuna ar damarı aramakla geçti.
İnsanın tıbbi araçlarla kendine müdahalesi doğal gelişiminin çok yavaşlamış olmasından ve fakat hala gelişmeye ihtiyaç duymasından kaynaklanır, bir çeşit yapay evrimin içindeyiz yani.
Kan dolaşımımıza giren, bizi içeriden sağlıklı tutan, kanseri bir hücre düzeyinde yok eden çok akıllı, küçük robotlara sahip olabiliriz.
İnsanı anlamanın yolu tıp biliminden geçer; insan vücudundaki doğa güçlerini öğrenen bir doktor, bunları makrokosmosta yani doğada yeniden bulacaktır; bu şekilde doğayı insana yararlı ve zararlı öğeleriyle tanımış olacaktır.
Eğer çürümüş fermantasyonun sırlarını öğrenmeyecekseniz,fizikçi olmayı hak etmiyorsunuz demektir.
Zehir her şeyin içinde vardır. Hiçbir şey onsuz olamaz. Zehiri zehir yapan ise dozajıdır.
Kuvvetle inanıyorum ki şu anda kullanılan bütün materia medica (yani tıbbi ilaçlar) denizin dibini boylasa bütün insanlık için daha hayırlı olurdu - gerçi balıklar için pek de hayırlı olmaz.!
Aslında aklın sınırlarını zorlayan bilimsel gelişmeler ölüleri diriltecek boyutlara ulaşmış durumda. Mesela kalbi duran bir hastanın öldükten sonra kalbine pil takılıp yaşatılmasını hiç garipsemiyoruz. Yumurtalıklarını donduran bir kadın, artık çocuk sahibi olabilme sınırını çoktan aştığı halde bebeği olabiliyor. Çaresi olmayan bir hastalıktan ölmek üzere olan bir adam bedenini dondurup 20-30 sene sonra hastalığın ilacı bulununcaya kadar tekrar hayata dönmek üzere süresiz bir uykuya yatabiliyor. (Kimbilir, belki de 'Yedi uyuyanlar' efsanesi, böyle bir teknolojinin ürünüdür.)
Herkes bilmeli ki, çoğu kanser araştırmasının büyük ölçüde bir sahtekârlık olduğunu ve büyük kanser araştırma kuruluşlarının, onları destekleyen insanlara karşı görevlerinde bulunmadıklarını bilmeleri gerekiyor.
Kanser hücrelerinin iki tane tanımlayıcı özellikleri vardır: kısıtlamalara rağmen bölünmeye devam ederler ve yabancı bölgeleri istila edip onları yok ederler.
Mutlak koruma öldürücüdür. Tıp bunu anlamıyor. Oysa kanser ve AIDS gibi hastalıklar mutlak korunma önlemleri ve tıbbın zaferinden doğan hastalıklardır.
Bir hekim geçmişi söyleyebilmeli, anı bilmeli ve geleceği ön görebilmeli –bunlar üzerine yoğunlaşmalı ve hastalıklarla ilgili şu iki önemli konuya sahip olmalıdır: Yararlı olanı yapmak veya zararlı olanı yapmamak.