Türk yurtseverliğini yargılayarak, mahkemenizin büyük sorumluluğu vardır. Tarih böyle yazacaktır, coğrafyayı bilmiyorum. Tarihe böyle geçeceksiniz!
- Henüz kategori yok.
-
Müge Anlı ile Tatlı Sert'te Kayaslan Vakası ve ATV Can…12.11.2025
-
BDDK'dan Kredi Kartı İşlemlerine Gece Saatleri İçin Ye…12.11.2025
-
İzmit Belediye Başkanı Hürriyet'ten Çevre Tepkisi: "Ka…12.11.2025
-
Altın Fiyatlarında Son Durum: Düşüş, Uzman Görüşleri v…12.11.2025
-
Oyuncu Nilsu Berfin Aktaş'ın 75 Bin TL'lik Restoran He…12.11.2025
-
Şanlıurfa'da Düğünde Kanlı Park Yeri Kavgası: Bir Genç…12.11.2025
-
TOKİ Sosyal Konut Projesi Başvuru Detayları ve Güvenli…12.11.2025
-
Trump'ın Ekonomi Politikaları Eleştiriliyor, Demokratl…12.11.2025
-
Milliyet Gazetesi'nin Haber İçerikleri: Çeşitli Kaynak…12.11.2025
-
İzmir Büyükşehir Belediyesi İşçileri Ödenmeyen Hakları…12.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
#tarih
Dönemin jeopolitik şartlarının gereği olarak Söğüt'ü yurt tutan 400 çadırlık Türkmen ruhu; iç çelişkilerini aştığı takdirde dünya üzerinde nasıl bir küresel güç olunacağını açıklıkla göstermiştir.
Ve tarih bir gün benim haklı olduğumu yazacaktır. Benim öğrenci olaylarına katılmama kimse mâni olamaz. Öğrenci olarak değil, devrimci olarak mücadele ediyorum. Emperyalizme, ağalığa karşı nerede mücadele varsa benim devrimci olarak görevim orada olacaktır.
Adnan Menderes asıldı. Zorlu asıldı. Yaşasalardı siyasetin saygın insanlarından biri olurlardı. Bunlar doğru mu? Ebediyen yasağı kabul etmiyorum.
Tarihin hiçbir döneminde Cumhuriyet Halk Partisi'nin hiçbir organında rüşvetle karar satın alındığının bir örneği yoktur.
Filozoflar hiç din görevlisi öldürmemiştir, oysa din görevlileri çok fazla filozof öldürmüştür.
Tarih popülisttir. Her zaman buz dağının görünen ucu hakkında konuşmaya mahkumdur. İdeolojiler doğrultusunda yazılmamış, dürüst bir tarih bile olsa bundan kaçamaz. Zira tüm gerçekleri, tüm boyutlarıyla kayda geçmek mümkün değildir.
Ermenistan, bizim büyüttüğümüz muzaffer sunakta kurban edildi. İngiliz hükûmetinin 1895-1897 ve 1915'teki korkunç katliamlara karşı ölümcül bir kaçınılmazlık politikası korkunç katliamlardı.
İnsanlık bütün çağlarda ve ülkelerde o kadar aynıdır ki, tarih bize bu açıdan yeni ya da tuhaf hiçbir bilgi vermez.
İsa'nın kısa hayatı, Hıristiyanlığı eleştirmek için zulüm gören ya da“ cadıların ”acı çeken, İncil inananlar tarafından yakılan, boğulan ve asılan acımasız hikmetlerin acısı ile karşılaştıramaz .
Bugünün değerler yapısı ve bugünün şartları/koşulları/imkânları ile geçmişi değerlendirmek her türlü dedikodu dinamiğini tetikleyebilir ama bilimi de katleder! Maalesef, kendilerini bilim adamı sayanların ve onların peşine takılan siyasilerin yaptıkları budur!
Savaştan kaçmış bir millete, tarihini savaşarak kanıyla yazmış bir milletin vatandaşlığı verilemez! Türkler vergi ödesin, Türkler yokluk çeksin, Türkler askere gitsin. Türkler şehit olsun.. Ama Suriyeliler, hiçbir bedel ödemeden vatandaş olsun. Öyle bir dünya yok arkadaş!
Cumhuriyet’in nimetlerinden yararlanmamış, hayranı olduğu Osmanlı devletinde yaşamış olsaydı; Rize’den İstanbul’a göç eden basit, sıradan bir adamın oğlu olan RTE, olsa olsa bir nezarette (zamanın bakanlıklarından birinde) imam kültürlü, sırtında yarım yamalak duran Avrupa giysileriyle sıradan, bir kapıkulu... ...Kasımpaşa’dan Babıâli’ye yaya gidip gelen bir kâtip olabilirdi...
Tarihte sabit olan şey açgözlülük, aptallık ve kan sevgisidir ve bu, bilinen her şeyi bilen Tanrı'nın bile değişmesi güçsüz göründüğü bir şeydir.
Tarihçiler, nadiren mutlak gerçeği ortaya koymaya eğilimlidirler. Çoğunlukla ordularının kahramanlıklarına güzelleme yapmak ve olayların kendi hayali kurallarıyla uyuştuğunu göstermek isterler. Tarihi yazmaktansa onu uydururlar.
Onlarca hatta yüzlerce bin yıl boyu, oralarda da, seven, nefret eden, acı çeken, keşfeden, savaşan insanlar yaşadı. Gerçekte, çocuk halklar yoktur; çocukluk ve ergenliklerinin günlüğünü tutmamış olanlar da dahil olmak üzere, tüm halklar yetişkindir.
Ege denizindeki hakimiyet mücadelesi 1090 yılından 1830 yılına kadar, yani 740 yıl, Osmanlı-Ceneviz-Venedik ve Saint Jean Şövalyeleri arasında devam etmiş, Yunan ve Rum hakimiyeti asla söz konusu olmamıştır.