#sürdürülebilirlik

İnsanoğlu bu şekilde yaşamaya devam ederse, şu an üstünde yaşadığımız gezegenin altı da üstü de bize yetmeyecek. O kadar hırslı bir şekilde bu dünyada yaşıyoruz ki, milyonlarca yıl önce oluşmuş enerji kaynaklarını kullanmak için bile hırsla mücadele ediyoruz. Bütün dünyada aynı şeyler var. Şöyle düşünüyorum; her insan harcadığı enerjinin yüzde 10'u kadarını kısıtlamaya gitse, belki de bu mücadeleye gerek duymayacak hiç kimse.

Başarının her aşamasında, başarının mükâfatını takım arkadaşları ile paylaşmayı bilin. Çekirdek takımında farklı görev ve sorumlulukları ve ağırlıkları olanlardan herhangi birinin, şu veya bu nedenle, kadrodan ayrılmasının başarıyı engellememesi için, mutlaka yerini dolduracak bir başkasının önceden hazırlıklı olması zorunludur. Bu olmadığında başarılar insana bağlanır. İnsanın varlığı, sağlığı ve ömrü ile sınırlıdır.

Çevreye yönelik en büyük tehdit, bir kâğıt fabrikasının atıklarından, bir belediye kanalizasyonunu okyanusa boşaltmasından ya da yerel çiftliklerde kullanılan tarım ilaçlarıyla gübrelerin, sızıntı ve akıntılarının denize ulaşmasından kaynaklanan yerel kirlilik değildir. Esas tehlike, insanoğlunun yaşamına, atmosfere, dünyanın bir bakıma akciğeri sayılan tropik ormanlara, dünya okyanuslarına, hava ve su rezervlerimize yönelik olan tehlikedir. Bu da tüm insanlığın bağımlı olduğu çevre demektir.

Eğer zekâyı çevremizle uyum içerisinde ve sürdürülebilir bir dengeyle yaşamak olarak tanımlasak, insanlar herhalde zekâsı en düşük türler arasında yer alırdı. Çevremizi yok edip kendimizi savaş, hırs, nefret aracılığıyla yok ediyoruz, bunların hepsi zekâdan yoksun olmakla eş anlamlı. Bunu yapan başka bir hayvan bilmiyoruz.

Liste
Yükleniyor…