- Henüz kategori yok.
-
İzmir'de Ata'ya Saygı Koşusu ve Çeşitli Anma Etkinlikl…10.11.2025
-
NFL 2025 Haftası 10: Taylor'dan Tarihi Performans, Kri…10.11.2025
-
BOTAŞ ve TEMSAN'dan Büyük İstihdam Duyurusu: İŞKUR Ara…10.11.2025
-
Sözcü TV'nin Güncel Yayıncılık Yaklaşımı ve Gündem Ana…10.11.2025
-
Sahtekarlar Dizisinde Asya ve Ertan İçin Çıkış Yolu Va…10.11.2025
-
Atatürk Filmleri Salonlarda Milli Coşkuyu Ateşledi: İs…10.11.2025
-
10 Kasım'da Türk Bayrağı Nasıl Yarıya İndirilir: Uygul…10.11.2025
-
Aydın'da Yağışlı Hava ve Sıcaklık Düşüşü Bekleniyor10.11.2025
-
Yeni Soruşturma Yöntemiyle Gazeteciler Hedefte: Basın …10.11.2025
-
Yeni Şafak'tan Türkiye Ekonomisi İçin Kapsamlı Reform …10.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
#şiir
13. yüzyıldan bir İtalyan şairin yazdığı- bir şiir kitabını açtı, ve uzattı o kız elime. Ve her sözcüğü gerçeklikle çınladı, ve her sayfası ruhumdan sana yazılmış, yanan bir kömür gibi, saçılarak parıldadı.
Ben mum alevinde pervane gibi hep aynı odakta yazdım şiirlerimi. Ev ve her günkü yaşamalar.
Ah bu türküler, Türkülerimiz Ana sütü gibi candan Ana sütü gibi temiz Türkülerde tüter dağ dağ, yayla yayla Köyümüz, köylümüz, memleketimiz. Ah bu türküler Köy türküleri Dilimizin tuzu biberi Memleket ahvalini onlardan sor Kitaplarda değil, türkülerde ara Yemen’i Öleni, kalanı, gidip gelmeyeni… Ben türkülerden aldım haberi
Önde zeytin ağaçları, arkasında yar Sene 1946 Mevsim sonbahar Önde zeytin ağaçları neyleyim Dalları neyleyim Yar yoluna dökülmedik yolları neyleyim Yar, yar! Seni kara saplı bir bıçak gibi sineme sapladılar. Değirmen misali döner başım Sevda değil bu bir hışım Gel gör beni darmadağın Tel tel çözülüp kalmışım Yar, yar Canımın çekirdeğinde diken Gözümün bebeğinde sitem var.
Gel çıkalım sevgilim gel Gel kurtaralım birler hanesinden Çekelim gidelim bir uçtan uca Açalım yüreğimizin kapılarını sonuna kadar Sevelim sevelim sevelim Sevebileceğimiz kadar.
Kale surlarına görkem düşer. Ve karlı zirveler eski hikâyelerle dolu: Uzun ışık göl boyu çalkalanır, Ve vahşi çağlayan şerefle havaya zıplar: Üfleyin, borazanlar, üfleyin, uçsun vahşi yankılar, Üfleyin, borazanlar; cevap verir, yankılar, ölüyor, ölüyor, ölüyorlar. Ey aşk, onlar zengin göğün ötesinde ölürler, Tepe, veya tarla veya bir ırmakta sönerler: Bizim yankılarımız ruhtan ruha yuvarlanır Ve daima ve daima daha çok fazlalaşır. Üfleyin, borazanlar, üfleyin, uçsun vahşi yankılar, Ve cevap verir, yankılar, ölüyor, ölüyor, ölüyorlar.
"İleri, Hafif Tugay!" Korkan bir tek kişi mi var? Yok, bilse bile Asker Hatasını birinin: Onlara düşmez cevap vermek, Onlara düşmez sormak neden, Onlara düşer bir tek şey yapmak ve ölmek: Ölüm vadisine Koşturdu altıyüz.
Kavrar ucunu kayanın kancalı ellerle; Güneşe yakın yalnız yerlerde, Gök mavisiyle halkalanmış, dikilir. Buruşuk deniz altında sürünür; Bakar dağının duvarlarından, Ve bir yıldırım gibi düşer.
Çok geç değildir henüz yeni bir dünya aramak için. Hamle yapın, ve iyi oturarak düzenle vurup ortadan kaldırın Seslenen kırışıklıklarını alnın; devam ettirmektir çünkü benim amacım Ölünceye kadar yelken açmayı ötesine gün batımının, Ve bütün batı yıldızlarının yıkandıkları yerlerin. Belki de körfezler bizi yıkayıp temizleyeceklerdir: Belki de Mutlu Adalara dokunacağız, Ve ünlü Aşil’i göreceğiz, tanımış olduğumuz. Çok şey alındı, fakat çoğu hâla olduğu yerde durur; ve Şimdi biz eski günlerde yeryüzünü ve gökyüzünü yerinden oynatmış olan O güç olmasak bile; Biz yine de biziz, biz; Hepsi aynı mizaçta bir parçadan oluşan yiğit yürekleriz, Zamanla ve kaderle yıpranmış, fakat iradesi kuvvetli Çabalamak, araştırmak, bulmak, ve teslim alınmamak için.
Yolculuk etmeden duramam: hayatı içerim Çökeltilerine kadar: Her zaman zevk alırım Çok miktarda, acı çekerim çok miktarda, hem Beni sevmiş olanlarla, hem de yapayalnız
Hayat kayıpların bir hesabıdır, Her geçen yıl... Dünyanın tutkusu yavaş yavaş artar Ve ağır yük hafifleşir Ve şafak ölmezleşir, daha parlaklaşır Her geçen yıl...
İçimde bütün dünya dilleri Konuşur şiirler dolusu, Seni anlatırken dilsiz oluyorum, Neden Tokluk uğruna aç topraklar, Süren biz değil miyiz, Güzellik uğruna çirkin savaşlarVeren biz değil miyiz, Namlular gölgesinde aşklar, Ölümler denizinde dostluklarKuran biz değil miyiz, Demek ki ölüm korkutmuyor artık, Demek ki gelecek yakın,Ha bugün ha yarın Varacak olan biz değil miyiz.
Ölümüm Bahar Olsa, Beynimi yüreğime nasıl haykırsam bu akşam, Bu akşam hiç yaşamamış olsamBir badem çiçeği sürsem şimdi namluya, Beynime sıksam, Ölümüm bahar olsa nasıl anlaşılsam.Ne gökyüzü sarhoş ne akşam Yalnızca türkülerde, Bıçaklanmış bir özlem gibi yaşam.
Gerçekten kırılmış mı kanatlarımız, Bir başımıza kalmış mıyız çöllerde, Oysa soluğumuz rüzgârlardan uzak olsa bile, Suların diliyle birikiyoruz bentlerde, Bilinç kendi yerinde kalsın şimdi, Sevinçse kendi yerinde, Saçları yangın olsun akşamların Kırların sevdası dolaşsın kentlerde.