#seçim

Ulan salak oğlu salaklar; Tayyip Erdoğan veya Mursi ya da Brezilya Devlet Başkanı Dilma Rousseff istifa edince kim gelecek yerine?.. Ya “asker” gelecek ya da “ara hükümet” kurulacak... Peki, o zaman; Erdoğan’a, Mursi’ye ve Dilma Rousseff’e oy veren “yüzde 50’nin üzerindeki halk kitlesi”nin eli armut mu toplayacak?..

Toplumla lider ilişkisi, aynı kafeste kapalı kalmış bir insanla bir hayvanın durumundan pek farklı değildi. Diktatörlükte kafesin kapısı birden açılır ve içeri aç bir aslan atılırdı. Ama demokrasi insanın ne tür bir hayvanla kafese kapatılacağını seçme özgürlüğüydü. Etobur mu? Otobur mu? Omnivor mu? Tek mi gezer? Sürü halinde mi avlanır? Nesli tükenmekte olan bir tür müdür? Evcilleşebilir mi? Vb. soruların yanıtları göz önünde bulundurularak bir seçim yapılabiliyordu.Tabii yine de ortada bir kafes, bir hayvan ve kilitli bir kapı vardı ama yapacak bir şey yoktu. Dünyanın gerçekleri şimdilik bu düzeydeydi! Ayrıca diktörlükte hayvan ölene kadar kafeste kalırken, demokraside ancak bir sonraki seçime kadar hüküm sürebiliyordu. İnsan da bedenindeki diş izlerini sayıp kaç kilo etinin ya da parmağının eksildiğini ölçebiliyor, buna göre de kafes hayatını aynı hayvanla sürdürüp sürdürmeyeceğine karar verebiliyordu ...

İnsanların karar verip uygulama düzeneklerinin lokomotifi iradeleridir. İrade, kavramlar listesinde dirençten tercihe kadar olan bölümü içerir. Bütün insanlar eşit sayıda iradeye sahip olarak doğar ve iradelerini tüketemeden ölürler. Adına dünya denilen tatil köyüne adım attığı anda insanın eline tutuşturulmuş suni bir para birimine benzer. Her davranış ve düşünce bir miktar iradenin harcanmasını gerektirir. İnsanlar, kendilerini ve hayatın kurallarını anladıkça iradelerini harcama konusunda farklılık gösterir. Bazılarını işlerine, bazıları aşklarına, bazıları hobilerine, bazıları ailelerine harcar. Herkesin iradesini eritip buharlaştırdığı bir kazan vardır.

Türkiye artık demokrasisi, özellikle seçimleri, olgunlukla, sulh ve barış içinde gerçekleştiren bir ülke olmuştur. Çok partili hayata geçtiğimiz tarihten, özellikle serbest seçimlerden itibaren 1950 yılından bu yana gerçekleşen bütün seçimlerin büyük bir olgunlukla, Yüksek Seçim Kurulunun idare ve gözetimi altında büyük bir olgunlukla gerçekleştirildiğini, adil bir süreçle gerçekleştirildiğini bütün milletimiz net bir şekilde görmüştür. Bu bakımdan bu da Türkiye açısından çok önemlidir. Katılım oranına gelirsek... Bugün batı ülkelerinde neredeyse yüzde 45-50 oranında bir katılımla gerçekleştirilen seçimlerin Türkiye'de yüzde 87'yle gerçekleştirilmiş olması, Bursa'da yüzde 90'a ulaşmış olması, insanımızın 'ülke yönetimine benim de bir katkım, tesirim olsun' diyerek yaklaşımını göstermektedir ki bu, Türkiye için gelecek adına umut vadeden bir durumdur.

Liste
Yükleniyor…