#ruh

Ne garip bir oyuncak şu insan! Yürür, konuşur ve acı çeker. 70 kilodur. Kendisine ve çevresine ait hiçbir şey bilmez. Bir nevi ıstırap makinesi. İpleri başkaları çeker. Hantal ve şapşal bir robot. Neye sevinir bilinmez. Sınırsız olan yalnız hayalleri ve acı kabiliyeti. Etten bir kafes ve aciz içinde çırpınan bir ruh. Vücut araba, akıl arabacı. Ama gözleri bağlı arabacının, arabaya hükmeden atlar... Bu da haklı: Var olmak için yok olmak lazım, parça bütüne kavuşacak ki hasret dinsin.

Bilinçaltı ürkütücü bir canavar değildir. Doğal bir organizmadır. Ancak bilinçli davranışımız işe yaramaz duruma girdiğinde tehlikeli olabilir. Kendimizi baskı altına aldıkça bilinçaltının tehlikelerine kendimizi maruz bırakmış oluruz.

Düş, ruhun çok uzun bir zaman önce bilinçli bir ego olduğu ve o ruhun çok uzaklarda erişebileceği bir bilinçli egosunun bulunduğu, en derindeki ve dolaylı ifadeler veren kozmik geceye açılan özel odasındaki küçük gizli bir kapıdır.

Asıl ruh kudreti, başkalarının acıları karşısında etkilenip üzülmemek, başkalarının aleyhinde seyreden olaylara karşı koyma zahmetinden kurtulmak için kılını kıpırdatmamak değil, başkalarının kurtuluşu uğruna kendi aleyhinde seyreden olaylar karşısında zerre kadar kıpırdamamak ve onlara zevkle göğüs germek, dayanabilmektir.

Kale surlarına görkem düşer. Ve karlı zirveler eski hikâyelerle dolu: Uzun ışık göl boyu çalkalanır, Ve vahşi çağlayan şerefle havaya zıplar: Üfleyin, borazanlar, üfleyin, uçsun vahşi yankılar, Üfleyin, borazanlar; cevap verir, yankılar, ölüyor, ölüyor, ölüyorlar. Ey aşk, onlar zengin göğün ötesinde ölürler, Tepe, veya tarla veya bir ırmakta sönerler: Bizim yankılarımız ruhtan ruha yuvarlanır Ve daima ve daima daha çok fazlalaşır. Üfleyin, borazanlar, üfleyin, uçsun vahşi yankılar, Ve cevap verir, yankılar, ölüyor, ölüyor, ölüyorlar.

İnsan ruhu ölmedi. Gizlenerek yaşamaya devam ediyor. İnsan ahlâkının kökü olması gereken merhametin, gerçek genişliğine ve derinliğine, ancak kendini insan türüyle sınırlamayıp bütün yaşayan canlıları kucaklaması sayesinde ulaşabileceğine inanıyorum.

Kalbin attığı sürece vücut iyileşebilir. Oysa özün bir kez darbe aldı mı, o yara dikiş tutmuyor. Sonuna kadar kendi kendine kanamayı sürdürüyor.

Vücutlarımız, birbirimize en kolay vereceğimiz şeydir. Asıl mesele, birbirimize hayatlarımızı verebilmektir. Baştan aşağıya, sadece bir aşkın olabilmek, bir aynanın içine iki kişi girip oradan tek bir ruh olarak çıkabilmektir.

Silahınız ne kadar tesirli olursa olsun, eğer onu harekete geçirecek veya kullanacak olan kimsede onu kullanacak ruh yoksa o silahınız bir metalden başka bir şey değildir.

Liste
Yükleniyor…