Harbi yapmaya bin defa mahkûmduk. Bizim için mühim olan nokta en elverişli anı seçmekti. Bir defa işe giriştikten sonra, geri çekilmenin mümkün olmayacağını belirtmeye bilmem gerek var mı?
- Henüz kategori yok.
-
Augsburg, Stuttgart Deplasmanında Kritik Virajda: Rexh…09.11.2025
-
Premier Lig Devlerinin Kritik Randevusu: Manchester Ci…09.11.2025
-
Süper Lig'de Gençlerbirliği Başakşehir'i Mağlup Etti: …09.11.2025
-
Premier Lig Devleri Karşı Karşıya: Manchester City - L…09.11.2025
-
Guardiola'nın Tarihi Maçında Zirve Savaşı: Manchester …09.11.2025
-
Dundee, Yeni Teknik Direktör Rohl Yönetimindeki Ranger…09.11.2025
-
Fenerbahçe, Kayserispor Karşısında Galibiyet Serisini …09.11.2025
-
Real Madrid, Vallecas Deplasmanında Liderliğini Garant…09.11.2025
-
Perihan Savaş, Kaybettiği Eşi Yılmaz Zafer'i 30 Yıl So…09.11.2025
-
Zirve Mücadelesinde Kritik Randevu: Çorum FK - Iğdır F…09.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
#politika
Gerçek bir devlet adamı, kendisini sadece o ânın gereksinimini düşünen eyyamcı bir politikacı düzeyine indirecek hükûmet yöntemlerinden kaçınmalıdır.
Eğer nasyonal sosyalist hareket tarih karşısında milletimiz yararına gerçekten büyük bir görev almak istiyorsa, Alman milletinin dünya üzerindeki gerçek durumunu çok iyi bilmeli, acı duymalı ve tam bir şekilde bu şuura varmalıdır. Açık bir görüş ve cesaretle Alman milletinin dış politikasını bugüne kadar yürütmüş olan kabiliyetsizlik ve şuursuzlukla mücadele etmelidir. Gelenekleri ve peşin hükümleri dikkate alınmadan, milletimizi ve onun gücünü toplamak, onu şimdiki dar hayat alanından çıkaracak ve yeni topraklara götürecek sevk etme cesaretini bulmalı, böylece bu dünyada yok olup gitmek veya başkalarına esir olmak tehlikesinden kurtarmalıdır.
… Eğer olaylar farklı bir şekilde gelişmiş ve müttefikler, İkinci Balkan Savaşları'nda olduğu gibi kendi aralarında ani bir kan davasının içine düşmediyse, bu Almanya'da Enver Paşa gibi birinden ziyade, Şansölye Kruno'nun olmasından kaynaklanıyordu.
Dış siyaset bir amaca ulaşmak için bir araçtan başka bir şey olamaz. Bu amaç da, özellikle milletin yararıdır.
Devlet bir amaca ulaşmanın aracıdır. Gayesi, gerek fizik ve gerek ahlak bakımından bir olan insanların gelişmesi ve bu gelişmenin devamlılığını sağlamaktır, önce ırkın yok edici melekelerinin gelişmesinin şartı olan esaslı özellikleri devam ettirmeye mecburdur. Bu melekelerin bir kısmı daima fizikî hayatın devamlılığına hizmet edecek ve diğer bir kısmı, fikrî anlayışları kolaylaştıracaktır. Fakat gerçekte birinci, daima ikincinin en gerekli şartıdır. Bu gayeye dikkatlerini vermeyen devletler, zararlı organlardır. Yahut başka bir ifadeyle cenin halinde kalmış mahluklardır. Bu gibi devletlerin var olması işin rengini hiç değiştirmez. Biz nasyonal sosyalistler bir örtü olan devlet ile, o örtüyle örtülen ulus arasında gayet keskin ve açık bir fark gözetmek mecburiyetindeyiz. Bu örtünün; ancak göz önüne alınıp korumak hususunda olursa, bir hikmeti ve manası olduğu olduğu kabul edilir. Aksi takdirde hiçbir değeri olamaz. [...] Devlet temsil ettiği milletin yaşam şartlarına dayanmakla ideal devlet özelliğini kazanmaz. Varlığı, temsil ettiği milletin hayatını aktif biçimde sağlarsa ideal devlet olarak kabul edilebilir. [...] Devlet bir cevheri temsil etmez. Devlet, bir şekil ifade eder. Bir milletin ulaştığı medeniyet seviyesi, o milletin içinde yaşadığı devletin faydasını ölçme imkanını vermez. [...] Bir devletin değeri hakkında verilecek karar milletine sağladığı faydayla meydana çıkar. [...] Devletin tek fonksiyonu varlığının iktidarıyla, milletin her husustaki gelişmesini imkan dahiline sokmaktan ibarettir.
Bugünün Fransa'sı bir fahişe suratına sahiptir. Fransa öyle bir usta politikacıdır ki, asla bizi aldatmaya, bizi tahkir etmeye, bizimle alay etmeye ara vermemiştir.
Bir milletin millî kültürünü bilmesi için önce siyasal bağımsızlığını elinde tutması gerekir. O halde siyasal bağımsızlık söz konusu olduğu zaman, ne kadar ağır olursa olsun, hiçbir fedakarlıktan çekinilmemelidir.
Bir milletin etkili bir ittifak politikası izleyebilmesi için, öteki milletlerin gözünde saygınlığının artması gerekir. Bu da ancak, milletin başındaki hükûmetlerin kendi milletini yabancı devletlere aşağılık bir hizmetçi gibi sunmamasıyla sağlanabilir.
Ben uzlaşmak için çabaladığımda, Churchill "Savaş istiyorum!" diye bağırdı. Şimdi, istediği savaşı aldı.
Bir devlet adamının sonunun nasıl olacağı çok önceden gökyüzündeki yıldızlara yazılmıştır.
Belki bazılarınız, Marksist Parti'yi yok ettiğim için beni affetmeyi başaramıyorsunuz. Fakat arkadaşım, ben diğer partilerin de tümünü yok ettim. Hepsi gitti!
Bay Roosevelt'in dikkatinden kaçan bir diğer nokta, bugün Filistin Almanlar tarafından değil, İngilizler tarafından işgal altındadır. Bu ülkenin özgürlüğü, büyük bir güç tarafından sınırlanıyor. Ve Yahudi tüccarlarının kârı uğruna ülkenin bağımsızlığı çalınıyor. O ülkede yaşayan Araplar, Bay Roosevelt'e Alman saldırganlığından şikayetçi olmadılar. Onlar, özgürlüklerini seven ve savunmak isteyen insanların İngiltere tarafından nasıl saldırgan bir tutumla bastırıldığını söylüyorlar. Ama belki de Amerikan başkanının gözünde müzakere masasıyla çözülecek bir sorun. Fakat yargısız, fiziksel ya da askeri yöntemlerle değil, toplu katliamlarla. Köyleri yakarak, evleri havaya uçurarak. Bir nokta kesinlikle açık. Burada İngiltere kendisini tehditkâr bir Arap saldırısına karşı savunmuyor. Fakat davetsiz bir işgalci olarak kendisine ait olmayan bir toprağa gücünü yerleştirmeye çalışıyor. Unutmayın, yabancıların burada ikinci bir Filistin'i yaratmalarına asla izin vermeyeceğim. Zavallı Araplar savunmasız ve dünya tarafından terk edilmiş haldeler. Fakat Çekoslovakya'daki Almanlar ne savunmasız, ne de terk edilmiş haldeler. Bu gerçeği not edin! Bay Roosevelt! Nüfusunuzun çokluğu ve ülkenizdeki servetin büyüklüğü sizi bütün dünya tarihinden ve bütün dünya ulusları tarihinden kendinizi sorumlu görmeye götürüyor. Bense Sayın Bayım, sizden çok daha basit ve çok daha küçük bir alanda bulunuyorum. Bütün dünyanın vaatlerine inancı ve demokratik hükûmetlerin kötü rejimleri, yüzünden tam iflasla karşı karşıya gelmiş bir devleti teslim aldım. Almanya'da anarşiyi önledim, düzeni yeniden kurdum ve üretimi büyük çapta artırdım. Ticaret trafiğini çoğalttım, büyük kara yolları açtım ve kanallar kazdırdım. Yeni dev fabrikalar kurdurdum ve aynı zamanda halkımızın eğitimini ve kültürünü artırmaya çalıştım. Bütün bu yedi milyonluk işsiz ordusuna yeniden yararlı işler bulmayı başardım. Alman halkını yalnız siyasi bakımdan birleştirmekle kalmadım, onları yeniden silahlandırdım da. 448. maddesinde de, halkların ve insan varlıklarının hiçbir zaman dayanamayacakları kadar kötü baskılar bulunan antlaşmayı sayfa sayfa yırtmaya çalıştım. 1919'da birden çalınan Alman topraklarını yeniden Almanya'ya kattım. Bizden koparılmış olan ve sefalet içinde bulunan milyonlarca Alman'ı yeniden anayurtlarına kavuşturdum ve Bay Roosevelt, bütün bunları kan akıtmadan, halkıma ve dolayısıyla başkalarına savaş acılarını tattırmadan başardım. Bay Roosevelt, sizin göreviniz çok daha kolay. 1933'te ben Almanya'nın başbakanı olduğum sırada siz de Birleşik Amerika Cumhurbaşkanı oldunuz. Siz daha başlangıçta dünyanın en büyük ve zengin devletinin başına geçtiniz. Ülkenizdeki meseleler geniş çapta olmasına rağmen dünya sorunlarıyla uğraşacak vakti ve boş zamanı yinede bulabilmektesiniz. Sizin ilgileriniz ve öğütleriniz benimkinden daha geniş ve daha büyük bir alanı kapsamaktadır, çünkü Bay Roosevelt, Tanrı'nın beni başına getirmiş olduğu ve bundan ötürü kendisi için çalışmak zorunda bulunduğum dünya, ne yazık ki daha küçüktür, ama benim için her şeyden daha değerlidir, çünkü kendi halkımdır o dünyada yaşayan! Ama hepimizin ilgilendiği şeylere, yani bütün topluluğun adaletine, refahına, ilerleme ve barışına en çok bu yoldan hizmet edebileceğime inanıyorum.
Bazı gazeteler bizim Avusturya'yı zorbalıkla işgal ettiğimizi iddia etmişlerdir. Sadece diyebilirim ki, ölürken bile yalan söylemekten vazgeçmezler. Politik mücadelem süresince halkımdan çok sevgi gördüm, fakat Avusturya sınırını geçtikten sonra gördüğüm sevgi selini hiçbir zaman görmedim. Biz zorbalar olarak gelmedik, kurtarıcılar olarak geldik.
Avrupa kıtası üzerinde akla uygun bir şekilde “toprak politikası” takip edilecek yerde, nedendir bilinmez, bir “sömürgecilik” ve “ticaret” politikasına saplanıp kalındı. Böylece silâh elde ederek anlaşma yapma zorunluluğundan kurtulabilineceği yolunda hatalı bir fikir beslendi. Bunun sonucu ise politikaya bütün bütün beceriksiz bir hal verdi. Aslında bu girişimin sonucu önceden kolayca tahmin edilebilirdi. En sonunda çamura oturuldu. Dünya Savaşı, Almanya’nın kargaları güldüren dış politikasının imzaladığı borçları ödemek için bir “masraf pusulası” oldu. En iyi çare, Avrupa kıtası üzerinde topraklar almaktı. Böylece Almanya’nın Avrupa’nın nazarında cesaret ve değeri artırılırdı. Daha sonra sömürge topraklarının elde edilmesi ile yeni bir sahada da genişleme yoluna girilirdi. Bunun için Almanya’nın İngiltere ile bir anlaşma yapması gerekirdi. Yahut Almanya askeri kuvvetini geliştirmek için 40-50 yıllık kültüre ait bütün masraflarından vazgeçip bütçeyi bu tarafa aktarmalıydı. Bu sorumluluk pekâlâ omuzlanabilirdi.
Alman halkı, parti üyeleri. Bu yılın 30 Ocak'ında, uzlaşmamız adına bir uzlaşı hükûmeti kurulmuştu. Ben ve parti üyeleri bu hükûmetin içerisinde bulunduk. Geçmişe baktığımda hedeflerimizi bir anlamda başardık. 1918'de savaş sona erdiğinde, milyonlarca Alman ile aynı şeyi hissettim. Ne savaş sebeplerinden, ne savaşın patlak vermesinden, ne savaşın idaresinden ne de Almanya'nın politik idaresinden sorumluydum. Ben de, milyonlarca Alman askeri içinde bir askerdim. Öyle bir zaman geldi ki, daha önce geçmişimize bakıp iftihar edebilirken, bugün geçmişe baktığımızda sadece utanç duyabiliyoruz. Dış politikanın yozlaşması ve politik gücün çürümesi ile Almanya içten bir çöküşe başladı. İktidarı yolsuzluk ve rüşvetçilerin ele geçirmesi, beraberliğimizin de zayıflamasına sebebiyet verdi. Bu saydıklarımın bütün sorumluluğu, Kasım 1918 hainlerinin üzerindedir. Alman halkı, dışarıdan gelebilecek yardımlara asla inanmayın! Bize ancak bizim halkımız, bizim insanlarımız yardım edebilir. Alman halkının kaderi yalnızca bizim ellerimizde. Eğer Alman halkını, tarımda ve sanayide kendi azminde, kendi cesaretinde ve kendi sabrında yükseltebilirsek, işte o zaman millet olarak yükselmiş olabiliriz. Atalarımızın zamanında yaptığı gibi, Almanya atalarımıza bir armağan olarak verilmedi. Tam tersine, kendisini kendisinden yarattı. Marksizm'e karşı açtığımız bu savaş, ilk defa ülkesel bir soruna dönüşmüştür. İlk defa, kendimi bu savaşı başlatan isimsiz bir adam olarak görüyorum. Bu tehlikeli vebayı Almanların hayatından yok edene kadar, bu mücadeleye devam edeceğiz! Yalan söylemeyecek ve aldatmayacağız. Ben bu yüzden halkın önüne ucuz vaatlerle gelmeyi reddettim. Buradaki insanlar daha önce bunu söylediğimi iddia edemez; 'Almanya tekrar yükselecek' meselesi bizim için birkaç günün meselesidir. Alman halkı, bana dört yıl ver. Yemin ederim başaramazsam bu makama geldiğim gibi bırakmasını da bilirim. Ben bu görevi kazanç sağlamak ya da öç almak için değil, sadece sizin esenliğiniz ve refahınız için istedim.
Muhafazakarlık nedir? Eski ve denenmişe hayran olmamak, yeni ve denenmemişe muhalif olmak değil midir?
Politikacılar halkın çıkarlarından farklı çıkarlara sahip olan insanlar topluluğudur.