#özür

Karanlık günlerimin dostlarından biri Sayın Necmettin Erbakan'dır. Cezaevine düştüğüm an bana avukatını yollamıştır, ‘Ben Tuncay Bey için ne yapabilirim?’ diye sormuştur. Kendisine çok teşekkür ettim. Binlerce mektup aldım partisinin kadın ve gençlik kollarından. Cumhuriyet mitingleri sırasında, o insanları kızdırdığımı, korkuttuğumu o mektuplardan öğrendim, hepsinden özür dilerim diye karşılık yazdım. Bugün, burada yaptığımız şeyler de pek çok insanı kızdırıyor ve korkutuyor. Gelin, birbirimizle konuşabilme mesafemizi kaybetmeyelim.

İngilizler özeldir. Dünya biliyor. En içteki düşüncelerimizde bunu biliyoruz. Bu, dünyadaki en büyük ulus. Bu yüzden ona hizmet etmek bir onurdu. Başarıya ulaştığım zamanlar için siz İngiliz halkına teşekkürlerimi sunuyorum ve yetersiz kaldığım zamanlar için sizden özür diliyorum. Ama iyi şanslar.

Kendimi istismar edilmiş hissettim açıkçası. Bu özrü de kabul etmiyorum bir torun olarak. Siyasi olarak istismar edildiğimi düşünüyorum. Çünkü Başbakan'ın derdi gerçekten Dersim ise bir, o şehrin ismi hâlâ Tunceli. Neden değişmedi? İki, neden sürgün insanlar hâlâ tazminatlarını almadılar? Mezar yerleri niçin belli değil? Bunun gibi bir sürü hukuki süreç var. Bu süreçlerin hiçbiri başlamadı dahi. Resmi bir özür hâlâ yok. Bir istismar söz konusu.

Herhalde televizyon İsa'dan daha popüler deseydim hiçbir şey olmazdı. Ağzımı açtığım için özür dilerim. Ben Tanrı karşıtı, İsa karşıtı ya da din karşıtı değilim. Bunu kastetmiyordum. Bunu bir gerçek olarak söylüyordum ve buradan daha çok İngiltere için daha uygun bu. Bizim daha iyi ya da daha büyük olduğumuzu söylemiyorum. İsa'yla bir insan olarak bizi ya da Tanrı'yla bir şey ya da her neyse o olarak karşılaştırdığımı söylemiyorum. Ne dediysem onu dedim ve yanlıştı. Ya da yanlış anlaşıldı ve şimdi de bütün bunlara yol açtı.

Liste
Yükleniyor…