#nostalji

Çocukken reklamlarda gördüğüm aptalca şeyleri almaya meraklıydım. Şimdi tüm bunlara sahibim ve o yüzden gereksizce alınan şeylerin insanı nasıl bir gerizekalıya çevirdiğini anlayabiliyorum. Doğu Almanya'da çok fazla imkan yoktu ama en azından birlik ve beraberlik vardı. Şimdi gırtlağımıza kadar egoya, tüketim çılgınlığına ve bencilliğe battık. Artık ticaret arkadaşlıktan önce geliyor.

O devrin pop müziğini, bugünkü maskaralıklarla kıyaslamak mümkün değil. Ezgilerin dokusu, icrası, yorumu… O zamanlar akustik müzik yapılırdı. Her şey canlı çalınırdı. Nefesliler, vurma çalgılar… Aranjörler vardı. Her enstrümanın ayrı ayrı partisyonları yazılır, bunlarla çalınırdı. Ezgileri seslendirenlerde yalnızca güzel ses değil, yorum aranırdı. Her güzel sesli insan şarkı söyleyebilir mi sanıyorsunuz?

Geçen sene Cihangir'de bir kafede dostlarla otururken, arkamdan biri seslendi; Ooo, Nejat Bey burdaymış, tanımaz şimdi bizi. O'ydu... Arkamı dönmeden adı çıktı ağzımdan. Hâlâ güzeldi. Kocasıyla tanıştırdı. Çocukları varmış, bizimki bir üniversite de öğretim görevlisi olmuş, iyiymiş. Öğrencileri benimle bir zamanlar okul arkadaşı olduğuna inanmıyormuş. Üst kata çıkmak için merdivenlere doğru hamle yaptığında, bir an durdu ve dönüp şöyle dedi; Senin başarılarını görünce gurur duyuyorum arkadaşım. Gülümsedim, belli belirsiz; Hâlâ mı? diye sordum. Ya anlamadı ya da anlamazlıktan geldi. 26 yıl evvel ona aşıkken boyum 1.80, kilom 70'ti. Hâlâ öyle. Bazı şeyler değişmiyor.

Ben genç bir ressamken sanatçılar yalnızdı. Ne galeriler vardı ne alıcılar, ne de eleştirmenler. Para da yoktu. Ama bu ressamlar için altın bir çağdı. Kaybedecek bir şeyimiz yokken kazanacak çok şey vardı. Bugün her şey çok değişti. Kendimi bambaşka bir gezegende yaşıyormuş gibi hissediyorum. Bu yalnızca bir eylem, üretim ve tüketim dünyası. Dünyanın büyük güçleri tarafından bu anlamsız ve karmaşık yaşama itilenlerin birçoğu ümitsizlikle geçmişin huzurlu sessizliğini arıyor. Köklerimizden koparıldık. Onları tekrar bulmak zorundayız.

Liste
Yükleniyor…