Petrolü kontrol edersen ulusları kontrol edersin, yiyeceği kontrol edersen insanları kontrol edersin.
- Henüz kategori yok.
-
Arnold Schwarzenegger'dan The Running Man Remake'ine T…08.11.2025
-
Beşiktaş'ta Rafa Silva'nın Geleceği Belirsiz: Saha İçi…08.11.2025
-
Cengiz Ünder'den 8 Milyon Liralık Göz Kamaştıran Evlil…08.11.2025
-
Uzun Süreli Melatonin Kullanımının Kalp Sağlığına Olas…08.11.2025
-
Körfez'in Nefes Kesen Derbisi: Al-İttihad ve Al-Ahli K…08.11.2025
-
Yeşil Vatan Seferberliğiyle Geleceğe Nefes: Sinop ve S…08.11.2025
-
Arteta'dan Sunderland Maçı Öncesi Arsenal Değerlendirm…08.11.2025
-
Beşiktaş'ta Yeni Futbol Komitesi Göreve Başladı: Tammy…08.11.2025
-
Bundesliga'da Büyük Çalkantı: Bayern Serisi Bitti, HSV…08.11.2025
-
Juventus-Torino Derbisi: Serie A'da Zirve Mücadelesi v…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
#jeopolitik
Bu Patriot’ların her biri dünya haritasında bir kara lekedir ve dünya savaşına neden olmak anlamına gelir.
Rus politikasının bugünkü temeli, Avrasyacılık'tır. Bunu 'Neo-Avrasyacılık' diye daha yumuşak hale getirmiştir. Rusya, 'Polonya'dan, Orta Asya'ya kadar olan milletlerin bulunduğu bölge, kültür bakımından Ruslara bağlı idi asırlarca, bunu ihya etmek lazımdır' düşüncesindedir. Avrasyacılık anlayışı, biz kardeşiz, sizi Rusya olarak Avrupa'da ve Asya'da sizi koruyoruz, kültürümüzü yayıyoruz anlayışı Gorbaçov döneminde bitti. Kırgızistan, Türkmenistan, Ukrayna gibi milletler bağımsızlıklarına kavuştu. Putin'in bütün gayreti Avrasyacılık teorisiyle, Rusya hakimiyetini yine bu bölgelerde ihya etmektir. Rus boyunduruğu altında bu milletleri toplamaktır. Neo-Avrasyacılığın neticesi Türkiye için tehlikedir. Putin'in bugün Kırım'a ordularını gönderme sebebi Çarlık Rusya'sını ihya etmektir.
Bence uzun zamandır Türk dış politikasının ileri gelenleri için de bazı çevreler, yalnızca ABD'nin ve NATO'nun bölgedeki uzantısı olma konusunda kuşku duymaya, bunun Türkiye'nin çıkarlarına tamamen hizmet etmediğine inanmaya başlamıştı. Bunu sadece İslamcılar düşünmüyordu; asla böyle olmadı. Kemalistler de, ordu da, sol da, başka çevreler de Türkiye'nin çıkarlarının ABD ile sıkı fıkı dost olmaktan öteye geçtiği görüşündeydi.
Müslümanlar savaşıp kaybedebilirler, sonra yine gelip tekrar savaşabilirler. İsrail ise sadece bir kere kaybedebilir.
Kerkük petrolleri Kürtlerin kendi sosyolojik ve toplumsal örgütlenme düzeyine göre çok büyük bir kaynak. Petrolden gelecek gelirin önemli bir kısmını çok rahatlıkla silahlanmaya ayırmaları mümkün.
Washington kendine şu soruyu soruyordu: "İran'ı kim kaybetti?" Kimi Başkan Carter'ı suçluyordu, kimi CIA'yi, kimi şahı, kimi de onun generallerini. Oysa bu spekalüsyonlar, güvertedeki iskemleler başka türlü dizilseydi acaba Titanic yine de batar mıydı, diye tartışmak kadar anlamsız.
Amacı DAİŞ ile savaşmak değil, rol çalmadır. Rusyanın da yaptığı budur. Kendisinin dayandığı Esad yönetimini tekrar hakim kılmak istiyor. (Ekim 2015)
Bizim Türkiye olarak Rusya'nın imparatorluk siyasetini desteklememiz lazım. Rusya, mütevazı, kabuğuna çekilen bir Rusya olmasın. Amerika'ya direnen, Akdeniz'e gelen bir Rusya olsun. Rusya diyorsa ki ben Akdeniz'e gelmiyorum, yav gel arkadaş gel, bu senin menfaatine, başka çaremiz yok. Amerika'nın eline geçmesin Akdeniz.
NATO'nun genişlemeye devam edeceğine dair İttifak'tan gelen açıklamaları duyuyoruz. NATO'ya yeni ülkeler çağıran Amerikalı yetkililerin açıklamalarını duyuyoruz. Finlandiya ve İsveç'ten bahsediyorum. Topraklarındaki asker sayısının artırılmasını talep eden bazı NATO ülkelerinin açıklamalarını duyuyoruz. Hal böyleyken gerilimi düşürmemiz mi gerekiyor?
Türkiye bu kritik süreçte nerede durması gerektiğini çok iyi bilmeli. Bu yıl Suriye ’de yönetim değişikliği olacak. Bu fırsatı kaçırmamalıyız. Suriye, bizim için iyi bir pazar olacak.
Bunlar hep Berlin Duvarı yıkılıp Amerika'nın dünyada biricik efendi havasında, artık ben o kadar büyüğüm ki rakibim de yok, öyleyse ben herhangi bir kuralla kayıtlı hareket etmek mecburiyetinde değilim demesinden kaynaklanıyor. Batı dünyası zafer sarhoşluğuyla bütün bu mantıksızlıkları, erdemsizlikleri, tutursızlıkları ve hukuk dışılıkları yapabiliyor. Eğer karşılarında 2. bir kutup olsa insanın aklının alamayacağı saçma sapan ve onur kırıcı davranışların hiçbirini gösteremez.
Sosyal, ekonomik, jeopolitik olarak Türkiye'nin yeri neresidir? Bu sorular cevaplandırılmadıkça sürekli bir yanlışlığın içine çırpınıp duracağız. Çünkü bir sorunun doğru sorulması cevabının yarı yarıya çözümlenmesi demektir. Yanlış bir sorunun cevabı her zaman yanlış olacaktır.
1. Dünya Savaşı sonrasında Avrupa, gittikçe, küresel güç siyasetinin öznesi olmak yerine nesnesi olacaktır.
Hegemonya insanlık kadar eskidir. Ama Amerika'nın var olan küresel üstünlüğü, ortaya çıkışının hızlılığı, dünya çapındaki faaliyet alanı ve uygulanış biçimiyle diğerlerinden ayrılır. Tek bir yüzyıl içerisinde Amerika kendini, Batı Yarıküre'de oldukça soyutlanmış bir ülkeden dünya çapında örneği görülmemiş bir erişim ve kontrol gücüne sahip bir ülkeye dönüştürmüş ve aynı zamanda uluslararası dinamikle dönüştürülmüştür.
20. yüzyılın ilk yarısını Türkiye belirledi; 21. yüzyılın da ilk yarısını Türkiye'nin gidişatı belirleyecek.
Avrupa Ordusu kurulursa, Avrupa’nın bölünme ihtimali artar. Rusya’nın ne kadar uğraşsa kendi başına başaramayacağı bir durum böylece yine Avrupalılar sayesinde gerçekleşir. ABD ve Rusya, Doğu Avrupa’yı tampon bölge yaparlar; böylece Franko-Germen ittifakının Rusya ile bağları hepten kesilir. Bu arada Birleşik Krallık ile ABD Atlantik ittifaklarını güçlendirirler, dolayısıyla söz konusu ittifakın Batı’daki faaliyetleri de sınırlanır. Böylece Fransa-Almanya ordusuna bir kaç Kuzey Afrika ülkesi kalır.
21. yüzyıl zor bir yüzyıl. Üstümüze geliyorlar dört bir taraftan belli. Geç bile kaldılar gelmekte bana sorarsanız. Daha doğrusu biz geç öğrendik geldiklerini.
Türkiye'nin tamamen ABD'nin rotasına girdiğini gösteren gelişmeler var. Bunlardan biri, Ergenekon ve Balyoz davaları. Burada tutuklanan ve sindirilen askerler, siyasetçiler ve aydınların hemen hepsi, ABD'ye mesafeli olan ve Türkiye'nin Rusya ve diğer Avrasya ülkeleriyle yakınlaşmasını savunan kişiler. Türkiye'deki Ergenekon ve Balyoz davaları aracılığıyla yürütülen süreç, Moskova'da, ABD tarafından planlanan ve Rusya'yı da hedef alan bir süreç olarak görülüyor ve Kremlin'de tedirginlik yaratıyor.
Bu sınırlar durup dururken böyle çizilmedi. Revan hanlığı topraklarında bir Ermenistan icat edenler, Nahçıvan’ı bizden tarafta bırakıp, Türkiye ile Azerbaycan arasına Ermenistan üzerinden adeta bir bariyer ördüler.