Fakirlik; gözü tok, ölçülü, sağlam karakterli insanlarda bir nevi asalete benzer. Muhteris ve zevkine düşkünlerde ise daima küçültücü olur.
- Henüz kategori yok.
-
2026 Yarıyıl Tatili Tarihleri Netleşti: Karneler Ne Za…15.11.2025
-
Beşiktaş Basın Toplantısı: Rafa Silva Krizi ve Geleceğ…15.11.2025
-
Öğle Namazı Vakitleri: Diyanet Bilgileri ve Güncel Saa…15.11.2025
-
Paris Jackson, Michael Jackson'ın Mirası Üzerindeki Hu…15.11.2025
-
Siemens, ABD KOBİ'leri İçin Üretim Optimizasyonunu Kol…15.11.2025
-
Fed Kararları ve Küresel Piyasalar Altın Fiyatlarını N…15.11.2025
-
Beklentilerin Üzerinde Bir Adaptasyon: Yan Yana Filmi …15.11.2025
-
Sacha Boey'in Bayern Münih Macerası Sona mı Eriyor? Ga…15.11.2025
-
Mourinho'dan Rafa Silva Hamlesi: Beşiktaş'taki Durumu …15.11.2025
-
14 Kasım Reytingleri Belli Oldu: 'Taşacak Bu Deniz' Zi…15.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
#insan
En çok hataya düşenler, kendilerinden kudretlerinin üstünde şeyler isteyenler, kendilerini olduğu gibi kabul etmeyenlerdir.
Bütün hayatım boyunca dikkat ettim, insanın daima korktuğu şeyler başına geliyor.
İnsanların saadet anlayışları da gariptir. Kitaplara bakarsınız, kendilerini dinlersiniz, insanoğlunun asıl vasfı akıldır. Onun sayesinde diğer hayvanlardan ayrılır. Beylik sözüyle hayata hükmeder. Fakat kendi hatalarına teker teker bakarsanız bu yapıcı unsurun zerre kadar müdahalesini göremezsiniz. Bütün telakkileri, hususi bağlanışları hep bu aklın varlığını yalanlar.
Bazen düşünüyorum, ne garip mahluklarız? Hepimiz ömrümüzün kısalığından şikayet ederiz; fakat gün denen şeyi bir an evvel ve farkına varmadan harcamak için neler yapmayız?
Dinlemesini biliyorsun, ki bu mühim bir meziyettir. Hiçbir işe yaramasa bile insanın boşluğunu örter, karşısındakiyle aynı seviyeye çıkarır!
Kendi kendime biz gurbetin insanlarıyız diyorum. Mesafelerin terbiye ettiği insanlar...
Hemen herkesin yalnız kendisinin anlatabileceği bir hikâyesi vardı. Hemen herkes birkaç kişiye ağlıyor ve âkıbetini hâlâ bilmediği bir sevdiğini bekliyordu.
İnsan kaderinin büyük taraflarından biri de, bugün attığı adımın kendisini nereye götüreceğini bilmemesidir.
Tiyatroda nasıl boş sahnede dekorun oyaladığı seyirci, söz başlar başlamaz bütün o teferruatı görmez olursa, ben de öylece insan ıstırabı karşısında tabiat güzelliğine kayıtsızdım, yabancıydım.
Bu kapalı kış aylarının beslediği sohbet yüzünden hemen her Erzurumlu biraz nükteci, biraz hicivcidir.
İnsan aklıyla önce doğayı anlamaya çalışır, sonra kendine döner, kendini anlamaya çalışır. Ben neyim? Ben kimim? Özüm nedir? Ne yapmalıyım Niçin yapmalıyım? bir amacım var mıdır?
Bütün insanlar doğruyu bilmek isterler. İnsan olmanın değerini meydan getiren temel şey akla, zihne, bilme ihtiyacına sahip olması. Uygarlığı da meydana getiren şey bu.
Benim çocukluğumdaki mutluluk normal bir insan için mümkün değildir, eğer insan hala mutlu olarak yaşıyorsa o insan normal bir insan değildir.
İnsan bildigi bir şeyi bildiği için araştırmaz. Bilmediği bir şeyi ise neyi araştıracağını bilmediği için araştıramaz.