#inanç

Müslümanlar akıllarını başlarına toplasınlar. "Kuran-ı Kerim'e inanıyorum." demek yetmez. Kuran'a tamı tamına güveneceksin. Yani "Allah ne demişse o'dur." diyebileceksin. Diyemiyorsan sen boşuna söylüyorsun. Kuran diye bir kitap olduğunu zaten yeryüzünde bilmeyen yok. Sen de onlardan bir tanesi olursun. "Ben inanıyorum." demekle olmaz. İnandığını her şeyle göstermen lazım.

Ateistler, "Allah bana her şey versin ama emir vermesin." diyenlerdir. Esasında yeryüzünde Allah'a, Allah'ın her şeyin yaratıcısı ve idarecisi olduğuna ve öldükten sonra hesap vereceğine inanmayan yoktur. Herkes buluğ çağına girdiği zamanlarda günümüz tabiriyle ergenlik dönemine girdiği zamanlarda Allah'ın var ve bir olduğunu, ahireti kesin olarak kavrar. Araf Suresi 172. ve 173. ayetlere göre bu hakikat ortadadır. Ama arzularını, menfaatlerini birinci sıraya alır, Allah'ı ikinci sıraya alırlar.

“Bizim medeniyetimiz ümitsizlik medeniyeti değildir” diyen Osmanlı insanı, akıl gücüyle dünyayı kazanırken, gönül gücüyle insanları kazanmıştır. Ümitsizliği inançsızlık olarak gören Anadolu insanının düşünce ve eylem dünyasında, kim insanları severse, insanlar tarafından daha çok sevilir, kim insanlara kazandırırsa, kendisi daha çok kazanır. Onun medeniyetinde, kimse alnının terinin karşılığından fazlasına özenmez.

Demokrasinin ve onun ön koşulu olan lâikliğin gereği birbirine tahammül etmek de değil, hoşgörü göstermek de değildir... Demokrasinin, lâikliğin anlamı, herkesin birbirinin dinine, imanına, inancına, inançsızlığına, yaşam biçimine, kendisine istediği saygıyı göstermesi ve devletin de bunu hukuk aracılığıyla korumasıdır. Demokrasinin gereği, hoşgörü ya da tahammül değil, anayasayla ve yasalarla da desteklenen saygıdır, saygı...

Liste
Yükleniyor…