Cennet, cehennem hikayeleriyle yıkanmış beyin doğru düşünme yetisini kaybeder. Boş inançlara saplanıp kalır, gerçeklere ulaşamaz. Bir kez sakatlandıktan sonra beynimizi sağlığına kavuşturmak çok zordur. Ancak, çok okumakla, kültürümüzü genişletmek ve derinleştirmekle belki sağlanabilir.
- Henüz kategori yok.
-
Emmerdale'de Şaşırtıcı Geri Dönüş: Sally Dexter, Faith…13.11.2025
-
Rockets-Wizards Karşılaşması Öncesi Batı Konferansı Re…13.11.2025
-
Makhachev'in İkinci Kemer Yolculuğu ve Emeklilik Spekü…13.11.2025
-
Jacob Elordi, Guillermo del Toro'nun 'Frankenstein' Fi…13.11.2025
-
Kısmetse Olur İle Tanınan Onur Alp Çam, WWE Tryout Pro…13.11.2025
-
MasterChef Türkiye'de Elenen İsim Belli Oldu: Onur Ved…13.11.2025
-
Efsanevi Çizgi Roman 'V for Vendetta' HBO'da Diziye Dö…13.11.2025
-
Russell Crowe ve Rami Malek'li "Nuremberg", Nazi Lider…13.11.2025
-
Kağıthane'de Apartman Dairesinde Doğalgaz Patlaması: B…12.11.2025
-
Fabrika İşçiliğinden Beyazperdeye: Şener Şen'in Eşsiz …12.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
#inanç
Türk halkını “gerçek” ilgilendirmiyor. Bunun sebebi, yüzyıllardır aldığı “inanç” eğitimidir. Görmeden, kontrol etmeden, muhakeme kurmadan inanmayı öğrenmiş bir toplum, gerçeği aramaz. Gerçeği aramayan toplumda da size yukarıda sıraladığım türden rezillikler birbiri ardına gelir ve kimseyi rahatsız etmez. Tabiî bunun sonu felâkettir, muhterem dostum ve hocam Doğan Kuban'ın sık sık işaret ettiği gibi tüm Müslüman dünyasının içinde bulunduğu fecî durumdur.
Mesela çocuk, alkolik veya madde bağımlısı olan bir annenin dinlenmemesi gerektiğini öğrenir. Annesine içgüdüsel olarak inanmaktan vazgeçemeyen, yani ilkel inancın yerine muhakemeyi koymayı öğrenememiş bir insan, tüm yaşamı boyunca da inanacağı bir otorite arar. Bunu kimisi tanrı fikrinde, kimisi büyüde, kimisi de bilimde bulur. Kesin bilginin mümkün olmadığını bile bile mutlu yaşayabilen insan sayısı tarih boyunca mini mini bir azınlıkla temsil edilmiştir.
Bir sürü mucize var dünyada ve hepsi de uydurma ama insanlar bunlara inanıyor. Özellikle din öğretisini insanlar çok erken yaşta aldıysa ve hatta bu bir travmayla beraberse ondan kurtulamıyorlar. Öyle ki insanlığın icat ettiği en zararlı şey dindir; tarih boyunca en çok kan dökmüş ve kültür zenginliklerini ortadan kaldırmış en yaygın kurumlar dini kurumlardır.
"Bir ateistin benden daha çok şey bilmesi gerekir. Ateist Tanrı'nın olmadığını bilen biri. Ateizmin bazı açıklamaları çok aptalca."
Tanrı hipotezi ve ruh hipotezi hakkında soruları seslendirenler tümüyle ateist olanlar değil. Bir ateist Tanrı’nın var olmadığından tamamıyla emin olan, Tanrı varlığına karşı zorlayıcı kanıtları olan kişidir. Tanrı uzak zamanlarda ve yerlerde ve nihai nedenlerde kümelenmiş olabilir, böylesi bir Tanrı’nın var olmadığını bilmektense evrenle daha fazla alakadar olmamız gerektiğini bilmeliyiz. Tanrı’nın varlığından emin olmak ve Tanrı’nın var olmadığından emin olmak; kuşku ve kesinliksizlik süzgecinden geçirildiğinde gerçekte çok az güvenilirlik verdiklerinden cüretli aşırılıklar olarak görünüyor.
Gökyüzünde duran ve yukarıdan süzülen her bir serçenin çetelesini tutan, uzun sakallı beyaz bir erkek olarak biçimlendirilmiş Tanrı düşüncesi gülünçtür. Ancak, Tanrı sözcüğü ile kastedilen, evreni yöneten fiziksel yasalar ise öyle bir Tanrı’nın varlığı açıktır. Bu Tanrı duygusal olarak doyurucu değildir... Yer çekimi yasasına dua etmek mantıklı olmaz.
Allah’a atıf yapmayanlar ahlaklı olabilir ama rasyonel bir ahlaki yapıyı temellendiremezler.
Evimizde her türlü musibete ve hastalığa karşı bir tek doktor ve ilaç vardı: Duâ ve aspirin. Daima şifa bulduk.
Alnı secdeye inen insanların sesleri birbirine bağlanabilirse, ancak o zaman sokaklar, meydanlar ardına kadar açılır.
Pencereden bakınca toprak ve ağaç görünmeli. Hava tertemizdir, yakınlarda sağlıklı bir dere akmaktadır. İnsan; tabiattaki insan ve eşya dengesine bakarak ve inanç içinde yastığa başını emniyetle koyar. Orada kader rahatsızlık vermez. Tabiata yakın olmakta kabusu dağıtıcı bir güç bulunuyor.
Bakıyorsunuz, zulmedilenlerin tek ortak özelliği var: Müslüman oluşları ve zulmedenlere bakıyorsunuz, onların da bir tek özelliği var: Kafir oluşları veya (nedense) küfre hizmet edişleri.
Denmiştir ki küfrün sürüp gitmesi mümkündür de zulmün istikbali yoktur. O muhakkak sükut eder, zalimler cezalarını bulur.
Ne doğan güne hükmüm geçer, Ne halden anlayan bulunur; Ah aklımdan ölümüm geçer; Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur. Ve gönül Tanrısına der ki: - Pervam yok verdiğin elemden; Her mihnet kabulüm, yeter ki Gün eksilmesin penceremden!