#inanç

Türk halkını “gerçek” ilgilendirmiyor. Bunun sebebi, yüzyıllardır aldığı “inanç” eğitimidir. Görmeden, kontrol etmeden, muhakeme kurmadan inanmayı öğrenmiş bir toplum, gerçeği aramaz. Gerçeği aramayan toplumda da size yukarıda sıraladığım türden rezillikler birbiri ardına gelir ve kimseyi rahatsız etmez. Tabiî bunun sonu felâkettir, muhterem dostum ve hocam Doğan Kuban'ın sık sık işaret ettiği gibi tüm Müslüman dünyasının içinde bulunduğu fecî durumdur.

Mesela çocuk, alkolik veya madde bağımlısı olan bir annenin dinlenmemesi gerektiğini öğrenir. Annesine içgüdüsel olarak inanmaktan vazgeçemeyen, yani ilkel inancın yerine muhakemeyi koymayı öğrenememiş bir insan, tüm yaşamı boyunca da inanacağı bir otorite arar. Bunu kimisi tanrı fikrinde, kimisi büyüde, kimisi de bilimde bulur. Kesin bilginin mümkün olmadığını bile bile mutlu yaşayabilen insan sayısı tarih boyunca mini mini bir azınlıkla temsil edilmiştir.

Bir sürü mucize var dünyada ve hepsi de uydurma ama insanlar bunlara inanıyor. Özellikle din öğretisini insanlar çok erken yaşta aldıysa ve hatta bu bir travmayla beraberse ondan kurtulamıyorlar. Öyle ki insanlığın icat ettiği en zararlı şey dindir; tarih boyunca en çok kan dökmüş ve kültür zenginliklerini ortadan kaldırmış en yaygın kurumlar dini kurumlardır.

Tanrı hipotezi ve ruh hipotezi hakkında soruları seslendirenler tümüyle ateist olanlar değil. Bir ateist Tanrı’nın var olmadığından tamamıyla emin olan, Tanrı varlığına karşı zorlayıcı kanıtları olan kişidir. Tanrı uzak zamanlarda ve yerlerde ve nihai nedenlerde kümelenmiş olabilir, böylesi bir Tanrı’nın var olmadığını bilmektense evrenle daha fazla alakadar olmamız gerektiğini bilmeliyiz. Tanrı’nın varlığından emin olmak ve Tanrı’nın var olmadığından emin olmak; kuşku ve kesinliksizlik süzgecinden geçirildiğinde gerçekte çok az güvenilirlik verdiklerinden cüretli aşırılıklar olarak görünüyor.

Gökyüzünde duran ve yukarıdan süzülen her bir serçenin çetelesini tutan, uzun sakallı beyaz bir erkek olarak biçimlendirilmiş Tanrı düşüncesi gülünçtür. Ancak, Tanrı sözcüğü ile kastedilen, evreni yöneten fiziksel yasalar ise öyle bir Tanrı’nın varlığı açıktır. Bu Tanrı duygusal olarak doyurucu değildir... Yer çekimi yasasına dua etmek mantıklı olmaz.

Pencereden bakınca toprak ve ağaç görünmeli. Hava tertemizdir, yakınlarda sağlıklı bir dere akmaktadır. İnsan; tabiattaki insan ve eşya dengesine bakarak ve inanç içinde yastığa başını emniyetle koyar. Orada kader rahatsızlık vermez. Tabiata yakın olmakta kabusu dağıtıcı bir güç bulunuyor.

Liste
Yükleniyor…