- Henüz kategori yok.
-
Sahtekarlar Dizisinde Beklenmedik Gelişmeler: Asya ve …10.11.2025
-
Japonya'da 6.8 Büyüklüğündeki Deprem Sonrası Tsunami U…10.11.2025
-
İstanbul'da Hissedilen Sarsıntı: Balıkesir'deki Deprem…10.11.2025
-
Thunder'dan Galibiyet Serisi ve Yaklaşan Grizzlies Maç…10.11.2025
-
YouTube TV ve Disney Arasındaki Kanal Anlaşmazlığı Dev…10.11.2025
-
Dexter'da İmar Gündemi ve Dexter Bulvarı'nda Gazi Günü…10.11.2025
-
Balıkesir Sındırgı'da 4.5 Büyüklüğünde Deprem Meydana …10.11.2025
-
Guillermo del Toro'nun 'Frankenstein' Filmi: Romanın K…10.11.2025
-
Jennifer Lawrence'tan Şoke Eden TikTok İtirafları: San…10.11.2025
-
Alperen Şengün'den NBA'de Büyüleyici Performans: Rocke…10.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
#iktidar
Tarih bu tür örneklerle doludur: Sömürgecilerin iktidarının yerini alan Afrika cumhuriyetlerinden tutun da toplama kamplarında, gönüllü olarak, gardiyan görevlerini devralan Yahudi mahkumlara varıncaya kadar.
Çoğu zaman ezilenler, kendilerini ezenler gibi olmaya özenirler. Bir zamanlar ezilmiş olanların, birinci sınıf ezenler olduğu görülmüştür.
Özellikle genç kuşakların doğaya, dünyaya yeni bir duyarlılığı var. Bunu Türkiye’de de Gezi örneğinde gördük. Kalıplarına saplanmış, hırsla kavrulmuş iktidarların anlamaktan aciz olduğu da bu.
Bu 'liberal' fikirler AKP iktidarı tarafından paylaşılmamış olsaydı toplumun bu denli psikolojik gerilemesine yol açmayabilirdi. Ama yine de bu 'aydınların' kendi korkunç sorumluluklarını gözlerden kaçırmak için milliyetçilerin tümünü ırkçılıkla suçlamaktan vazgeçmeleri ve biraz da kendilerini analiz etmeleri yararlı olacak.
Zalim bir yönetimin üstünlüğü ve sırrı köleleri aldatmak, onları sindiren korkuyu özel din kılığı altında maskelemekte yatar.
Gerçeklik fabrikada, okulda, kışlada, hapishanede, polis karakolunda fiilen vuku bulandır.
Neden insanlar, sanki özgürlükleri için savaşırlarmışcasına kölelikleri için savaşırlar?
İşçi sınıfı yaratıcı sınıftır. İşçi sınıfı bir ülkede maddi refahın gerektirdiği herşeyi üretir, iktidar işçi sınıfının elinde olmadığı sürece, işçi sınıfı, iktidarın sömürücü toprak sahiplerinin, haksız kazanç sağlayanların, tekellerin, yerli ve yabancı çıkar gruplarının elinde kalmasına izin verdikçe, silahlar işçi sınıfının değil de, çıkar gruplarına hizmet edenlerin elinde oldukça, bu çıkar gruplarının ziyafet sofralarından dökülmesine gözyumduğu kırıntılar ne denli çok olursa olsun, işçi sınıfı yoksul bir hayat sürmeye zorlanacaktır.
Senin iktidar dediğin şey nedir? 20 yaşında ben onu devireceğimi, yerine başkasını kuracağımı planlamış insanım.
Dünyaya zalimane hükmedenler, bulundukları mevki ve makamları, hep inananların gafletinden istifade ile elde etmişlerdir. Dinin ve gelecek nesillerin hatırına, hiç olmasa bundan sonra bu gafletten sıyrılmamız gerekmez mi!?
Siz sadece kendiniz ihtiyaç duyduğunuzda özgürlük diyorsunuz, ben ise her zaman ve her koşulda. Ben özgürlüğü hemen, şimdi, burada istiyorum. Siz ise onu belirsiz bir geleceğe erteliyorsunuz. Ben bugünü, şimdiyi istiyorum, siz bana belirsiz bir yarını vadediyorsunuz. Siz iktidarda olmadığınız için iktidara karşısınız, iktidarı ele aldığınız an halka karşı olacaksınız. Ben ise her durumda her türlü iktidara karşıyım. Siz iktidara değil, o iktidarın başkalarının elinde olmasına karşısınız. Kendiniz iktidarı aldığınızda, yıkmak istediğiniz sistemin bütün kurumlarını -hapishaneleri, bakanlıkları, valilikleri vs...- aynen devam ettireceksiniz. Siz iktidarı istiyorsunuz, bense özgürlüğü. Siz iktidar ve devlet olmadan özgürlük olmaz diyorsunuz, ben ise iktidar ve devlet varken özgürlük olmaz diyenlerdenim. Ben ise bütün bu kurumlarına karşıyım. Siz amalarla konuşuyorsunuz, benim sözlüğümde ise amalara yer yok. İnsana ve onun yaratıcılığına inanıyorum. Siz hep "biz" diye konuşuyorsunuz, ama arkanızdaki "biz"i sorgulamıyorsunuz. Ben ise, başkasının adına konuşma yetkisini kendimde görmüyorum. Aramızdaki fark bu.
Özgürlük, yarının değil, bugünün şimdiki ânın sorunudur. Dönüşüm ve değişim de şimdiden, burada başlamalıdır. Bu da iktidarı ele geçirerek ve başka bir baskı mekanizması kurarak değil, hiyerarşiden mümkün olduğunca arınarak, kendi içinde bir gerçek dönüşümden, doğrudan demokrasiden geçer.
Özgürlük, iktidarı ele alıncaya kadar kullanılan ve ondan sonra katlanıp çekmeceye konulan bir bayrak olmuştur.
İktidar, hükmetme duygusu ölümcül derecede yabancılaştırıcıdır. İktidar hırsı, görüldüğü yerde yok edilmesi gerekecek kadar tehlikelidir. İktidar duygusu ve hırsını yenebilen bir kişiye artık hiç kimse hükmedemez. Ve artık bu kişi başkalarının değil, kendi üzerinde gerçek iktidara sahiptir; o hükmetmek ve hükmedilmek duygularından arınmıştır.
İkili ilişkilerimizde, -eğer ilişki karşılıklı çıkar üzerine kurulmamışsa-, sen bir adım atarsan, karşıdaki insan sana on adım gelir. İlişkileri zehirleyen en olumsuz nokta, onu bir iktidar, hükümranlık, kendini kanıtlama savaşı olarak ele alıp, güç yarışına girmemizdir.
İktidar kavramını iyi anlayabilmek, çözümleyebilmek ve yakın geleceğe ilişkin öngörüde bulunabilmek için yapılması gereken ilk şey, tekrar ve tekrar tarih okumaktır. Tarih yalnızca dünün değil, bugünün ve yarının öyküsünü de içinde barındırır görebilene. Bundan sonra neler olacağını kişilere değil, tarihe sorunuz, bütün yanıtlar orada zamanın tozlarının altında gizlidir.