#huzur

Aile, zihinlerin bir araya geldiği bir yerdir. Eğer zihinler birbirlerini severlerse ev bir çiçek bahçesi kadar güzel olur. Ama zihinler birbirleriyle uyum içinde olmazlarsa, bahçeyi darmadağın edecek bir fırtına oluşur.

Evimize girerken, karanlık ufkun üstünde yeşilimsi gündoğumu kendini göstermeye başlıyor. Isıtılmış ve çekidüzen verilmiş evin güzel kokusu bizi sarıp sarmalıyor. Işıkları yakmıyoruz. Perdelerin gümüşsü desenini, uzaktaki bir sokak lambası karşı duvara yansıtıyor. Giysilerimi çıkarmadan yatağın üzerine oturuyor, Eliza’nın elini sessizce elime alıp bir süre tutuyorum.

Ve derin ve gecikmiş gece her şeye hakim oluyor. Saatler geçiyor. Sıcacık alnımı cama dayamış olan ben, hissediyorum ve biliyorum: Bundan böyle bana hiçbir şeyin zararı dokunamaz, huzurlu bir liman buldum. Önümde mutluluk ve keyif dolu upuzun yıllar var. Neşeli güzel yıllar sonu gelmeyen bir matematiksel dizi halinde sıralanıyor önümde. Son birkaç yüzeysel ve yumuşak iç çekiş göğsümü mutlulukla dolduruyor. Soluk almaktan vazgeçiyorum. Günün birinde ölümün beni kucaklayacağını biliyorum, bütün yaşamı kucakladığı gibi, cömertlikle ve iyilikle kasabanın süslü güzel mezarlığının yeşillikleri arasında, doygunlukla yatacağım. Karım –dulların taktığı peçenin arkasından ne kadar da güzel görünecek- burada tadını çıkardığımız o dingin sabahlarda bana çiçekler getirecek.

Liste
Yükleniyor…