#gurbet

Ey gaziler yol göründü yine garip serime
Dağlar taşlar dayanamaz benim ah-u zârıma.
Dün gece yâr hanesinde yastıcağım taş idi
Altım toprak; üstüm yaprak yine gönlüm hoş idi
Ben billahi kail olmam genç yaşımda ölüme.
Kal selamet nazlı yarim bir yana sen bir de ben.

1979′un 29 Kasım sabahı dünyaya gözlerimi açtığım anda müzik için yazılmıştı kaderim belki de….Kim bilebilirdi Ankara’nın hasret kokan sokaklarından çıkıp gelecektim İstanbul’a, müzik uğruna… Ardımda bıraktıklarım mıydı içimde sızlayan o ilk otobüs yolculuğunda, yoksa yollarına düştüğüm bu koskoca kentin içinde ‘belki de yalnız kalacağım’ düşüncesi mi… Anılarımın bir intikamı mıydı sessizce gözlerimden düşen damlalar, yoksa geleceğime dair ektiğim başarı tohumlarını mı suluyordum her damlayla…

İki, temsilcisi olmak durumu var. Bu bir sürü insanda değişebilir. Ama bence yurt dışında uzunca yıllar yaşamış ya da beyin göçüyle oralara gitmiş bir sürü insanın aslında çok da Türklükten uzaklaştığını görmüyorum. Seversiniz, sevmezsiniz ama atıyorum Mehmet Öz'ünden tut da Fazıl Say'ına kadar yurt dışında başarılı olan herkes bir şekilde Türkiye ile olan bağlarını tutuyor. Çünkü burası çok özel bir ülke. Samimiyetle söylüyorum bunu. Herkes için kendi ülkesi özel olabilir. Ama bunu politika dışı bir yerden söylüyorum. Siyasi görüşünüz, hayata bakışınız ne olursa olsun, ülkeniz sizi cezalandırmış ya da yüceltmiş olabilir ama kodlarınızı aldığınız yerden hareketle bir şey yapıyor olmak çok gurur verici. Nazım Hikmet'e baksanıza çok iyi bir örnek değil mi, yıllarca Moskova'da ya da Abidin Dino'ya bakın. Bunların hepsi ülkesinden uzaklaşmış, başka yerlere gitmiş, başka işler yapmışlar. Ama sonuçta her zaman da bağlı kalmışlar. Açıkçası Türkiye'yi hakikaten seviyorum. Anlattığım bütün sebeplerden dolayı bu derinlik çok önemli ve her zaman bizim kodlarımızda yer alacak. Bir de yaşlandıkça bu durum daha çok değerleniyor.

Yurdunu kaybeden adam için hürriyetin bile bir manası kalmadığını şimdi anlıyorum. Bitti. Esirlik yılları bitti artık ömrümde ilk defa hür hissediyorum kendimi. Hür insanların yaşadığı topraklardayım. Ölüm korkusu, işkence korkusu bıraktı yakamı.

Uzun müddet haber yoktur sılamdan Her posta geldikçe gönlüm yerinir Haber yok evlad ü ayal, anamdan Can postanelere varır sürünür Kör olsun gurbetin kahrı bitmedi Gidemem vatana çilem yetmedi Gül de taksam bülbülümüz ötmedi Altın kafes olsa viran görünür Bahar geldi seyran için iline Herkes sevdiğim takmış koluna Zihniya gurbetin gider yoluna Hasretli sîneme hicran sarınır

Saba gider isen bizim diyare Benim vasfı halim o yare söyle Lalenin bağrında bir ise yare Benimki erişti hezara söyle Bülbül bir gül için çekerse zarı Halini arzeder yüz yüze bari Ya ben görmemişim o şuh didarı Bıraktı bu garip diyare söyle Pervane perrini yaktıysa nare Ya ben yaktım vücudumu yekpare Zihniya Mansur'u çektiyse dare Ben esirim zülfü nigare söyle

Ya gelsin ya gidek o diyara biz Kâtip, arzıhâlim yaz ki canana Ayrılalı düştük ah ü zâra biz Kâtip, arzıhâlim arşa dayandı Can gurbette hasret nârına yandı Herkes sevdiğinden doydu, usandı Neden kaldık böyle bahtı kara biz Namem hem okusun hem yâr ağlasın Aşk oduna düşsün nâçar ağlasın Sînesini dövsün her bâr ağlasın Desin ki zulmettik Zihnî'zâra biz

Liste
Yükleniyor…