- Henüz kategori yok.
-
Daniel Day-Lewis'in "Anemone" Filmiyle Muhteşem Geri D…08.11.2025
-
Milan, Parma Deplasmanında Kritik Virajda: Allegri'den…08.11.2025
-
Bergen County Yargıcı, İç Zarfı Olmayan Oy Pusulaların…08.11.2025
-
Gönül Dağı Dizisinin Sevilen Oyuncu Kadrosu ve Yeni Ge…08.11.2025
-
Aleyna Solaker'den 'Güller ve Günahlar' Rolü ve Kadın …08.11.2025
-
Altınkılıç, Kenan ve Zayn Sofuoğlu ile Sağlıklı Yaşam …08.11.2025
-
Chelsea ve Wolverhampton Karşı Karşıya: Liam Delap ve …08.11.2025
-
Güller ve Günahlar 5. Bölümde Berrak'ın İntihar Girişi…08.11.2025
-
Monaco-Lens Maçı Öncesi Kadrolar Netleşiyor: Pogba Yok…08.11.2025
-
Espanyol, Villarreal'ı Ağırlıyor: Gerard Moreno Dönüş …08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
#gazetecilik
Sevgili Uğur Mumcu yaşasaydı, Ergenekon tertibinin barsaklarını ortaya dökenlerin başında gelirdi...
Emin Çölaşan araştırmacı gazeteci geçinir, ben de araştırmacı belediye başkanıyım.
Cumhurbaşkanı Özal bizi bir GAP gezisine götürmüştü. Gezi yarım kaldı çünkü PKK bir köyü basmıştı ve katliam yapmıştı. Biz oraya gittik. Öbek öbek kadınlar cesetlerin üzerine yığılmış, ağıt yakıyorlar, evler yanmış, hatta tavuklar, horozlar tavanlara yapışmış. Bomba atılmış. Derken özel harekatçılar gazete kâğıdına sarılmış bir şey getirdiler bana. Açtım açtım bir şey gözükmüyor... Bir bebek ayağı. Abdullah Öcalan denildiğinde benim gözümün önüne o geliyor.
Şimdi barış sürecinde hızlı adımların atılması gerekiyorsa, hızlı kararlar lazımsa, Hasan Cemal'in orada olması, bu ihtimalin tamamen ortadan kalkması anlamına geliyor. Hasan bir yazı yazmaya sabaha karşı 5'te otursa, o yazı minimum sabaha karşı 4'te biter. Burada sadece 23 saatten bahsetmiyorum, 2014 yılının sabaha karşı 4'ü söz konusu. Hasan bir yazının girişini tamamlayıncaya kadar ben en azından iki yazıyı bitiririm ve bunların basıldığı gazeteyi de baştan aşağıya okumuş olurum. Anlayacağınız, Hasan Cemal biraz yavaştır. Adam hayatında sadece bir dönem normal hıza kavuştu, o da Cumhuriyet Gazetesi'ne yayın yönetmeni olduğu yıllardaydı. Ne yapalım yani, durum böyle diye barış sürecinin zamanında bitirilmesi için Hasan'ın bir yerlerde yayın yönetmeni olmasını bekleyecek halimiz de yok tabii ki. Bu hız meselesi dışında bir başka sorun daha var. Eğer barış sürecinde görevlendirilecek akil adamların bir tıkanma durumunda orijinal fikirler üretmeleri istenirse, bu durumda Hasan Cemal'in varlığı bir handikap oluşturacaktır.
Anadolu Ajansının çok büyük bir hizmet ifa etmesi gerektiğine inanıyorum. Ne varsa bir mektup, bir pul bunları toplayıp arşivimizi, geleceğimizi zenginleştirmemiz lazım. Onun için Kızılay, Anadolu Ajansı gibi Cumhuriyetin İlk Meclis dönemindeki kurumlarını yaşatmak boynumuzun borcudur.
Taraf’ın parasını Fethullah mı, Soros mu ödüyor, merak eden çok. Ben TKP’nin, Sol gazetesinin parasını kimin ödediğini merak ediyorum.
Suriye'de güvenlik güçlerinin sivil göstericileri öldürdükleri söyleniyordu ama şimdi silahlı isyancılar var ve sormak gerekiyor; kim bunlar?
Küçük bir çocukken babam beni her yıl Birinci Dünya Savaşı’nın yaşandığı cephelere götürürdü. Babam büyük savaşta askerdi. Adını hiç duymadığı Saraybosna diye bir şehirde sıkılan bir kurşun yüzünden Fransa cephelerinde savaşmıştı. Babamın derin endişelerine ve annemin gönülsüz rızasına rağmen hayatımın büyük bölümünü savaşlarda geçirdim.
Savaşın kötülüğüne inanmak için daha vahşi, daha acılı fotoğraflar mı görmeliyiz örneğin? Böyle mi ikna olacağız? Daha güzel bakan babasız Ezidî çocuklar, daha çok ağlayan anneler mı görmeliyiz? Böyle hikâyeler mi dinlemeliyiz? Böyle anlarda kötü bir gazeteci oluyor, mesela rahat fotoğraf çekemiyor, ne diyeceğimi bilemiyorum. Ama Sontag’ın şu yorumunu da hatırlıyorum şimdi yazarken parça parça. Acı fotoğrafları enflasyonundan yaratılan o zehirli merak duygusuna, moderniteye bu anlamda yönelmiş klişeleşmiş eleştirilere rağmen asıl dert tüm bunlara rağmen insanlığı yitirmemek, sığlığa teslim olmamak, anlamak ve anlatabilmek.
Basını önemsiyorum, onları desteklemekten de büyük mutluluk duyuyorum. Basın mensuplarının yaptığı işler çok önemlidir. Çünkü bütün zorluklara rağmen görevlerini canla başla yapmaya çalışıyorlar.
Benim sayemde o öğrenciler bilgilenerek başlarını açarak, üniversite okudular. Gerçekleri araştırmanızı tavsiye ederim. Ama tek yanlı gazetecilik yapmak, gerçeklerin bazısına gözlerinizi kapayıp belli bir tarafta yer almak size siyasi bir yarar sağlar diye düşünüyorsanız yanılıyorsunuz.
Gazeteci olarak da bu ülkelerde araftasın. Yapman gereken haberi yapsan , hemen çalışma lisansın iptal edilir, ülkeden atılırsın. Yapman gereken onlarca haberi de yapmadıkça benim burada işim ne diye sorgulamaya başlıyorsun.
Nagehan köşesinden özür diledi mi? Para için yapmayacakları şey yoktur bu insanların. Hele kocasının para için yapmayacağı şey yoktur. Nagehan Akşam gazetesindeyken benimle röportaj yaptı, o zaman Hürriyet gazetesine göz kırpıyordu, Ergenekoncuydu, biliyorum sorularından belli, Hürriyete transfer olmak için atmadığı takla, yapmadığı yalakalık yoktu.
Aziz Yıldırım ile bu kadar uğraşmamın temel nedeni, iki günde bir hakkımda açıklama yapması. O uğraştıkça gittim çürük raporunu buldum, o uğraştıkça başka bir belge buldum.
Gazeteci Yazarlar Vakfı'nın iftarı var ve iftara sadece Mustafa Karaalioğlu’nu görmek için gidiyorum. İki laf edeceğim ve sonunda da tüküreceğim yüzüne.
Çocuklar şunu anlamanızı istiyorum. O liderler benimle Mehmet Ali Birand olduğum, kara kaşım kara gözüm için konuşmadılar. Şunu sakın aklınızdan çıkarmayın; gazetecilik şartları kendi lehinize çevirme ve değerlendirme sanatıdır. Geleceğin gazetecileri olarak siz de pekala bunu yapabilirsiniz. Kendinizi sakın ola ezik görmeyin, ben dahil kimseyi de kafanızda çok fazla yüceltmeyin.
Geçmişte gazetecilik, edebiyat yazarlarının atlama taşıydı. Çünkü hayatın şartları sanatkârı maddi bakımdan zorluyordu. Peyami Safa için gazetecilik ise doğuştan bir meslekti; öyle dört dörtlük fıkralar yazardı ki, gazete alanların pek çoğu bunları okurdu. Sadece onun için gazete alanlar bile vardı. Peyami Safa bir gazeteden diğer bir gazeteye geçince, binlerce okuyucusu da onu takip ederdi.
Bay Dr. Rudolf Hilferding, devlet tarafından sosyal demokrasi ile mücadele etmek için Freiheit'ın yazı işlerine getirildi. İki yıl içinde, Freiheit'ı kritik tehlikeli bir gazete olmaktan öyle bir çıkardı ki, ortada ne gazete kaldı ne de tehlike.