#felsefe

Siyasi kuruluşlar birbirleri ile karşılıklı çıkarlarından dolayı göstermelik anlaşırlar. Benim felsefi doktrinim dünyayı tekrar mutlu bir şekilde yaşatacak güce sahiptir. Böyle bir idealde elbette ki geçici anlaşmalara yer yoktur.

En içe yönelimli bu dönemde, Hristiyan mistisizmi, yapısal sorunların çözümüne ve dolayısıyla tasarımı yalnızca zamanın ruhuna aykırı olmakla kalmayıp, aynı zamanda bu gizemli karanlık güçlerin üretilmesine de yardımcı olan bir mimariye yönelik bir yaklaşım talep etti. İnsanlar kendilerini giderek kozmopolitizme teslim etmeye istekli. ... Dolayısıyla bu yöntemleri daha sonraki bir tarihte mirasımızın bir parçası haline getirmek faydalı olacaktır. Bugüne kadar kültlerin özünü oluşturmuş olan diğer ödünç alınmış yöntemlerle veya başka bakış açılarından türetilmiş ifadelerle hiçbir ilgisi yoktur. Zira Nasyonal Sosyalist Hareket bir kült hareketi değildir; daha ziyade, tamamen ırkçı nitelikteki düşüncelerden doğan bir milliyetçi ve siyaset felsefesidir. ... Bu felsefe mistik kültleri savunmaz, daha çok kanıyla belirlenen bir milletimizi yetiştirmeyi ve yönetmeyi amaçlar. [-] Bu nedenle kültler için salonlarımız yok, milletimiz için salonlarımız var. İbadet yerlerimiz de yok, toplanma yerlerimiz ve yürüyüşler için meydanlarımız var. Kült sitelerimiz yok, spor sahalarımız ve oyun alanlarımız var. Ve bu nedenle, toplantı salonlarımız kült yerlerinin mistik alacakaranlığında yıkanmaz, daha çok güzel ve pratik bir doğaya sahip parlaklık ve ışık yerleridir. Bu salonlarda herhangi bir kült ritüeli yoktur, sadece mücadele yıllarında yürüttüğümüz, alıştığımız ve bu şekilde koruyacağımız türden millet mitinglerinin yeridir. ... Nasyonal sosyalizm, en büyük bilimsel bilgiye ve onun manevi ifadesine dayanan gerçekliğe karşı soğukkanlı ve son derece mantıklı bir yaklaşımdır. Halkın kalbini bu öğretilere açtığımız ve bugün de açmaya devam ettiğimiz için, halka öğretilerimizin amaç ve hedeflerini aşan bir mistisizm aşılamak gibi bir arzumuz yoktur.

Bir siyasi partinin programı, sadece yakın bir gelecekte yapıla­cak seçimlerde partinin başarısını sağlayacak bir ciladan başka bir şey değildir. Fakat felsefi bir doktrinin programı, kurulu nizama karşı, mevcut bir vaziyete karşı ve hayat hakkında tatbiki bir tehlikeye karşı bir savaş ilânı mahiyetine ve kıymetine sahip bulunmak­tadır.

Yaşamınızın kontrolü sizde değil! Öyle olduğunu düşünebilirsiniz, ama yanılıyorsunuz. Elbette ki kendi kararlarınızı kendiniz vermekte özgürsünüz. Bu kitabı kapatabilirsiniz. O sandalyede oturmaya devam edebilirsiniz. Ya da gözlerinizi oymak gibi çılgınca bir şey yapabilirsiniz. Ne isterseniz yapabilirsiniz. Ama sorun şurada: Ne isteyeceğinizi kontrol edemezsiniz. Her davranışınızı önceden belirleyen arzularınız ruhunuzun o kadar derinlerine işlemiştir ki, onlara dikkat bile etmezsiniz. Ve bu da sizi mükemmel bir köle yapar. Bu nedenle, hayatınızı yaşamaya devam edin. Ne isterseniz yapın. Sadece 'isteklerinizin' tümüyle sizin kontrolünüzde olmadığı gerçeği üzerine kafanızı çok fazla yormamaya çalışın.

....Temel kavramlara açıklık getirmek ve düzeltmelere gitmek yolunda oldukça çaba sarf ediyoruz ve oldukça da yoğunlaşmış durumdayız. Bu yararlıdır da. Yoldaşlar topluluğu, tartışmasını bilen bir topluluktur. Yeni tanrılar, yeni dinler icat etmeyelim. Biz, bilimsel sosyalizmin gerçekliğine inanıyoruz, ama “dinimiz sosyalizmdir” demiyoruz. Bilimsel sosyalizm, dinin, hatta felsefenin aşılmasıdır da. Ancak, bundan dinin bir hiç olduğu, tamamen demode olduğu ve insan yaşamında etkili olmadığı sonucu asla çıkmamalıdır. Din gerçeğine komünizm adı altında inkârcı yaklaşım, genelde olduğu kadar, özellikle Orta Doğu halklarında çok tehlikeli bir etki yaratmıştır. Bu yaklaşımın halktan soyutlanmaya, dolayısıyla da gericiliğin oldukça güçlenmesine yol açtığını hemen belirtelim. Hatta denilebilir ki, din gerçeğine inkârcı yaklaşım, diyalektik materyalizmin kaba uygulanması anlamında olup, Orta Doğu devrimlerinin gelişmeyişinin en önemli nedenlerinden birisidir.

Hegel'i Aydınlanma düşüncesinin büyük ama onu revizyondan geçiren filozofu olarak tanımlamak mümkündür. Toplumsal tarihe hak ettiği yeri tanıdığı gibi, bilim felsefesini de henüz (bir yönüyle) aşılmamış güçte ortaya koymuştur.

Özgürlük konusunda bencil olmamak, insan indirgemeciliğine düşmemek bence önemlidir. Kafesteki hayvanın büyük özgürlük çırpınışı yadsınabilir mi? Bülbülün şakıması en değme senfoniyi geride bırakırken, bu gerçekliği özgürlük dışında hangi kavramla izah edebiliriz? Daha da ileri gidersek, evrenin tüm sesleri, renkleri özgürlüğü düşündürmüyor mu? İnsan toplumunun en derin ilk ve son köleleri olarak kadının tüm çırpınışları özgürlük arayışından başka hangi kavramla izah edilebilir? En derinlikli filozofların, örneğin Spinoza’nın, özgürlüğü cehaletten çıkış, anlam gücü olarak yorumlaması aynı kapıya çıkmıyor mu?

Akl-ı Selim, kutsi bir isyandır ve bunu gönüllerde gezdirmek aşkının ateşi hiçbir zaman söndürülemeyecektir. Promethe, Kafkas Dağları’nda değil, gönül dağlarındadır ve zincirlerini kırmıştır. Mabudumuz fazilettir. Amali fazilet ise hürriyetsiz mümkün değildir. Hürriyetlerin akdem ve akdesi fikir ve vicdan hürriyetidir.

Sokrates, tanıdığı tek şeyin hiçbir şey bilmediğini söyleyerek muhataplarını kızdırmayı severdi. Bu konuda derin bir içgörü var, çünkü gerçek cehaletten daha tehlikeli olan şey, bilgi ve anlayış yanılsamasıdır. Böyle bir yanılsama bol ve felsefenin ilk görevlerinden biri - Platon'un Meno'sunda Sokrates'in eğlenceli bir şekilde gösterdiği gibi - kendimiz ve dünya hakkındaki şeyleri bilmek için iddialarımızı araştırmak ve yanlış ya da karışık oldukları takdirde ortaya çıkarmaktır.

İnsanların çoğu hayatlarının sonunda geriye dönüp baktıklarında molalarda yaşadıklarını görürler. Takdir etmeden ve zevk almadan geçip giden şeyin aslında hayatları olduğunu gördüklerinde şaşırırlar. Ve böylece umutlarla kandırılan insan ölümün kollarına koşar.

Liste
Yükleniyor…