Yani canlıların en şereflisiymiş insan! Bankerin, armatörün, fabrikatörün, gladyatörün, piyasacı aktörün, sömürgeci dublörün, soyguncu sektörün, dinci rektörün, zalim yandaşı kalemşörün, özel timci silahşörün adı Şeref olsa ne yazar!
- Henüz kategori yok.
-
İzmir'de Şiddetli Sağanak: Foça İlçesinde Cadde ve Sok…11.11.2025
-
Kapalıçarşı Odaklı Kara Para Aklama Operasyonunda Dörd…11.11.2025
-
Kastamonu'daki Kayıp Anne ve Oğul Dramında Acı Gelişme…11.11.2025
-
CHP Kurultay İptal Davası Reddedildi: Mahkeme Gerekçes…11.11.2025
-
Aydın Ünal'ın Kaldırılan Atatürk Yazısı ve Toplumdaki …11.11.2025
-
ABD Bütçe Anlaşması ve Faiz İndirimi Beklentileriyle A…11.11.2025
-
MasterChef Türkiye'de Eleme Heyecanı ve Değişen Format…11.11.2025
-
MasterChef Türkiye'de Yeni Haftanın Heyecanı, Format D…11.11.2025
-
Öğretmen Adaylarının Atama Çıkmazı: Siyasi Bağlantı İd…11.11.2025
-
Vakıf Faktoring, Güçlü Halka Arzı İle Yeni Döneme Başl…11.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
#eleştiri
Müslümanlıkları kafalarındaki takkeyle sınırlı! Para kazanmak için çevirmedikleri numara yok!
Sosyalizm öğretisinde, hayatın çok kötü bir şekilde olumsuzlanması, kötü bir şekilde gizlidir. Böyle bir düşünceyi nihai olarak düşünenler, kusurlu doğmuş insanlar ya da ırklar olmalıdır.
Ahlâk, eleştiren elleri ve işkence aletlerini kendisinden uzak tutmak için sadece her türlü korku aracına hükmetmekle kalmaz: Onun güvencesi, kullanmasını çok iyi bildiği bir tür göz boyama sanatında yatar: nasıl “coşturulacağını” bilir. Sık sık, tek bir bakışla eleştirici iradeyi felç etmeyi, hatta kendi tarafına çekmeyi başarır.
Kendi fikirlerime o kadar aşık değilim ki, başkalarının onlar hakkında ne düşünebileceğini önemsemiyorum.
Eğer Fransa'da yaşamak bazı insanları sıkıyorsa, onlar ülkeden ayrılmakta özgür hissetmeli.
Toplumun ve insanların bütün kusurlarının hakkını mizah yoluyla vermek lazım. Mizah sayesinde kendimizi tehlikeve atmaktan kurtuluruz. Mizah sayesinde şimşekleri üstümüze çekmeden herkesin ağzının payını veririz.
Şarlatan olmaktan kaçınmak isterseniz, sahnelerden uzak durmanız gerekir; zira bir kere sahneye çıktınız mı, şarlatan olmaya mecbur kalırsınız, yoksa izleyiciler sizi taşa tutar.
Toplum dediğimiz dünya, dernekler, salonlar, araç gereçler ve dekorlarla iyi kötü ayakta kalabilen berbat bir oyun, yararsız bir operadır.
Kendi mülkünde garibâne dilendin din için, Pek fedakârâne yandın bir Kureyşî kin için,
Ne ceket kaldı, ne metelik cebinde ceketin. Kurtaracağız diye geldiler içine sıçtılar memleketin.
Alemin bağ-zârını sikeyim! Sümbül ü verd ü nârını sikeyim! Andelib-i nizârını sikeyim! Hâsılı nev-baharını sikeyim!
Bir insanın kişiliğini eleştirmekle hatalarını eleştirmek ayrı şeylerdir. Eğer eleştiri insanın şahsiyetine yönelikse, o kimse kendini değersiz hissettiğinden, savunmaya ihtiyaç duyar, ruhunda suçluluk ve pişmanlık duyguları uyanır. Fakat yaptıkları eleştirilirse bu faydalı bir harekettir. Aksi halde insanlar hatalarının farkına varamazlar.
O, ancak hükümetini değiştirmeye öncelik vermezse ve Bolşeviklerin “İşçi Cumhuriyeti” tarafından yoldan çıkarılmazsa özgürdür.
Sizden adalet bekliyorum da demeyeceğim çünkü bu mahkeme adil değilse, o zaman büsbütün manasızdır.
Gerçek mevkii bir üniversite kürsüsü olması gereken Atsız, yüksek(!) siyasilerin yüksek(!) siyasetlerine alet olan yüksek(!) mevkililerin yüksek(!) himmetleriyle, yıllardır bir kütüphane memurudur!
“Öz Türkçecilik!” denilen hareketin hedefi: Türkçe’yi Türkçe olmaktan çıkarmaktır. Bununla elde edilmek istenen netice ise; bir yandan milletimizi büyük milli kültüründen koparmak, diğer taraftan ise Türkleri birbirleriyle anlaşamaz hale düşürmektir. Radyo gibi büyük bir telkin vasıtasından da faydalanarak yayılma imkanını günden güne artıran bu yıkıcı hareket, büyük çapta olmasa da, genç Türkçüler arasında da tesirini göstermektedir. Yazılarınızda yer alan bazı uydurma kelimeler bunu gösteriyor.
Herkes İsmet Paşa'yı görmek istiyor. Fakat onu bir gören bir daha görmek istemiyor. O; ufak tefek, kara kuru, hiçbir çekiciliği olmayan bir adam. Bir insan, ne kadar küçük, silik, ilgi uyandırmayan bir kimse olabilirse, o da öyleydi. O, bir Türk generalinden daha çok bir Ermeni dantelâcısına benziyordu. İnsanda fare gibi bir intibâ uyandırıyordu.
Tüm fanatik inanışların anahtarı yalnızca kendi kendilerini doğrulamalarıdır… (bazı inanışların) fanatik olmaları yanlış olduklarından değil yanlış olduklarının kendisine gösterilmesini olanaksız kılacak biçimde kendilerini ifade ediyor olmalarındandır.