Türkiye'nin kara ülkesinde herhangi bir vilayete hak iddia etmek ile Türkiye'nin Mavi Vatan'ında hak iddia etmek arasında hiçbir fark yoktur.
- Henüz kategori yok.
-
MasterChef Türkiye'de Şaşırtan Elenme: Çağlar Veda Etti09.11.2025
-
TCMB'den Altın Ekonomisi Analizi: Yastık Altı Miktarı,…09.11.2025
-
9 Kasım Günlük Burç Yorumları: Gezegenlerin Etkisiyle …09.11.2025
-
TOKİ Yüzyılın Konut Projesi Başvuruları Başladı: E-Dev…09.11.2025
-
İrem Derici ve Melih Kunukçu Aşkında Son Perde: Ayrılı…09.11.2025
-
Aynadaki Yabancı 6. Bölüm: Gerçekler Açığa Çıkıyor, Te…09.11.2025
-
Portekiz Ligi: Santa Clara, Sporting Karşısında Erken …09.11.2025
-
MasterChef Türkiye'de Haftanın Eleme Heyecanı: 7 Kasım…09.11.2025
-
8 Kasım 2025 Çılgın Sayısal Loto Sonuçları Belli Oldu:…09.11.2025
-
Ben Leman'da Gerilim Dorukta: Kaybolan Çocuklar İçin U…09.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
#egemenlik
Egemenlik gerçekten milletin olduğunda hükümetlere gerek kalmayacak; o zamana kadar boku yedik.
Azerbaycan'da, vatandaşların hak ve özgürlükleri etnik veya dinsel aidiyete bakılmaksızın eşit ve ayrım gözetilmeyen şekilde güvence altındadır. Azerbaycan devleti, Dağlık Karabağ bölgesinde yaşayan Ermeni vatandaşlarını ülkenin siyasi, sosyal ve ekonomik alanına yeniden entegre etmeye kararlıdır. Bunun için ülkenin anayasası sağlam bir yasal çerçeve sağlamaktadır. Çatışma bölgesindeki Azerbaycanlı ve Ermeni nüfusun, Azerbaycan'ın egemenliği ve toprak bütünlüğü çerçevesinde, birbirlerinin güvenliğine, etnik ve dinsel aidiyetine saygı göstererek barış içinde bir arada yaşaması sağlanmalıdır ve sağlanacaktır. Biz çatışma sonrasındaki yeni aşamaya, yeniden yapılanma, rehabilitasyon ve barış içinde bir arada yaşamanın yeniden sağlanması aşamasına adım atıyoruz. Kalkınma ve iş birliği için yeni olanaklar ortaya çıkmaktadır. Ortaklarımıza gelecek vadeden yeni gerçekleri değerlendirmeye ve bunlardan yararlanmaya çağırıyoruz.
Öldürülüp mahvedilmiş hayvan; yırtıcılığın, bir bölge üzerinde egemenlik iddia etmenin, silahlı avcılığın, saldırgan davranışların, etin verdiği zindeliğin ve getirdiği yiğitliğin resmi olarak da sunulur.
Erkek egemenliğinin bu mesajı, (hem simgeler dünyasında hem de gerçekte) et yeme yoluyla iletilir.
Bacon insanın “doğa üzerinde sahip olduğu hakları” kullanmasından söz ediyordu. Aristoteles “doğanın tüm hayvanları insan için yarattığını” söylüyordu. Immanuel Kant’a göre “insan olmasaydı, yaratılmış her şey yaban kalır, bir hiç olur”du. Çok uzak olmayan bir geçmişte doğayı “fethetmek”ten ve uzaya “hâkim olmak”tan söz ediliyordu; sanki doğa ve kozmos, haklarından gelinmesi gereken düşmanlarmış gibi. Din adamları topluluğu da bu konuda önemli bir rol oynadı. Batı dünyasının dinlerine göre, insanlar nasıl Tanrıya boyun eğmek zorundaysa, doğadaki başka her varlık da insana boyun eğmek zorundaydı. (...) Descartes ve Bacon dinden çok etkilenmişlerdi. “Doğaya karşı biz” düşüncesi dinsel geleneklerimizden bize miras kalmıştır. Tekvin’de Tanrı insanlara “her canlı varlık üzerinde egemenlik” tanımış ve “her canavar”ın bizden “korkması” ve karşımızda “huşu duyması” buyrulmuştur. İnsanoğlu doğaya “boyun eğdirmeye” teşvik edilir ve “boyun eğdirme” ifadesi askeri anlamlar ima eden İbranice bir sözcükten çevrilmiştir.
Topraklarımızda, kendi Silahlı Kuvvetlerimizin tam hakimiyet ve denetimi altında olmayan askeri üs veya tesisler bulunmamalıdır.
Karanlık çağlar hala tüm insanlık üzerinde hüküm sürüyor ve bu egemenliğin derinliği ve kalıcılığı ancak şimdi netleşiyor.
Yahudi halkının alçak soykırımcı düşmanlar karşısında pasif kaldığı günler artık geride kaldı! Artık ulusların arasına dağılmış, kendimizi savunamayacak kadar güçsüz değiliz. Kadim evimizde egemenliğimizi yeniden tesis ettik. Ve evimizi savunan askerlerin sınırsız cesareti var. 100 nesildir ilk kez biz Yahudi halkı olarak kendimizi savunabiliyoruz. Bu nedenle İsrail'in bir başbakanı olarak size bir şeyin daha sözünü verebilirim; İsrail tek başına kalsa bile İsrail ayakta kalacaktır! Ama İsrail'in yalnız olmadığını biliyorum. Amerika'nın İsrail'in yanında olduğunu biliyorum. İsrail'in de sizin yanında olduğunuzu bilin. İsrail'in yanındasınız; çünkü İsrail'in hikayesinin sadece Yahudi halkının değil, aynı zamanda tarihin dehşetine yenik düşmeyi tekrar tekrar reddeden insan ruhunun hikayesi olduğunu biliyorsunuz. Musa; halkımızı kölelikten, Vadedilmiş Toprakların kapılarına götürdü. Ve İsrail halkı, İsrail topraklarına girmeden önce Musa bize binlerce yıldır kararlılığımızı güçlendiren bir mesaj verdi.
Türk Silahlı Kuvvetleri, Türkiye’ye tehdit oluşturan tüm unsurlar bertaraf edilene dek tedbir almaya devam edecektir. Sınır güvenliği her şartta sağlanacaktır. Alınan tüm önlem ve bütün faaliyetler egemen bir ülkenin güvenlik sorunudur. Bu, Birleşmiş Milletler’in ilgili maddesinde de açıkça ifade edilmektedir. Eğer şartlar doğarsa Türkiye de haklarını kullanır.
Faşizm, kendi kişisel çıkarlarını bir tarafa bırakan, faşizmin birliğinde ve geçmiş ile gelecekle olan ilişkisinde göz önünde bulundurulan toplumsal bütünlük arzularını gerçekleştirebilecek adamlara hükümetin teslim edilebileceğini savunur. Bu nedenle, faşizm, sadece popüler egemenlik dogmasını reddetmekle ve bunu devletin egemenliği ile değiştirmekle kalmaz, aynı zamanda, büyük vatandaş kitlelerinin toplumsal çıkarları doğru biçimde savunamayacağını iddia eder. Bunun sebebi, bireylerin kişisel çıkarlarını, toplumun daha yüksek talepleri ve tarih adına görmezden gelebilme becerisinin çok az kişinin sahip olduğu ender bir nitelik olmasıdır.
(Yunanistan) Doğu Akdeniz’in zor bir bölgesinde istikrar ve güven merkeziyken, Batı'nın ileri karakolu haline dönüştü. Aslında korunmasız bir karakola çünkü umarım olmaz ama eğer egemenliğimizi savunmamız gerekirse, kendimizi kandırmayalım, bir başımıza olacağız.
Kim ne söylerse söylesin, hangi basın organında ne yazılırsa yazılsın, bu bizi etkilemez. Türkiye kendi vatandaşlarının hukukunu koruyacak kudrete sahip bir devlettir.
Yaratılış Kitabı'nın en başında bize Tanrı'nın insanoğlunu balıklar kuşlar ve tüm yaratıklar üzerinde egemenlik kursun diye yarattığı söylenir. Yaratılış Kitabı'nı yazan insandı elbette, at değil. Tanrı'nın insana hayvanlar üzerinde egemenlik kurma iznini verip vermediği pek belli değil. Daha akla yakın olanı, insanın inekle at üzerinde kurduğu egemenliği kutsasın diye Tanrı'yı yaratmış olması. Evet, bir geyiği ya da ineği öldürme hakkı insanoğlunun üzerinde görüş birliğine vardığı tek şey, en kanlı savaşlar sırasında bile. Bu hakkı verili saymamızın nedeni hiyerarşinin en tepesinde olmamız. Ama hele oyuna üçüncü kişi girsin -kendisine Tanrı tarafından, 'bütün öteki yıldızlardaki yaratıklar üzerinde egemenlik kuracaksın' denen, başka gezegenden bir yaratık- Yaratılış Kitabı'nı elde bir saymamız o an imkansızlaşır. Bir Marslının arabasına koşulan ya da Samanyolu sakinleri tarafından şişte kızartılan bir insanoğlu belki tabağındaki dana pirzolasını hatırlar da, inekten (çok geç olarak!) özür diler.