Coşkuyu tekrar bilime ve politikaya sokmak gerekiyor. Coşkunun ve duyarlılığın, teorik politika ve bilimin, vazgeçilmez bir öğesi olması gerektiğini söylüyorum. Çünkü coşku ve duyarlılık insan olmanın vazgeçilmez öğeleri arasında yer alıyor. Kaldı ki, coşku olmayınca aklı ne edeyim? İran şairleri böyle söylüyorlar; katılıyorum.
- Henüz kategori yok.
-
Girona Küme Düşme Hattından Çıkış Arayışında: Alavés M…08.11.2025
-
Adanalı Genç İş İnsanı Mehmet Hanifi Kalo Hayatını Kay…08.11.2025
-
Irmak Ünal'dan Kanserle Mücadele Sürecine Dair Samimi …08.11.2025
-
Schalke ve Elversberg Zirve Yarışında: Gençler Sahne A…08.11.2025
-
Premier Lig'de Büyük Heyecan: Tottenham - Manchester U…08.11.2025
-
Şanlıurfaspor'dan PFDK Kararına Sert Tepki: İtiraz Red…08.11.2025
-
Gaziantep'te Umre Yolcusunu Karşılamaya Giden Aile Tra…08.11.2025
-
Premier Lig'in Zirve Yarışında Tottenham-Manchester Un…08.11.2025
-
Hull City, Portsmouth Karşısında Evinde Galibiyet Arıy…08.11.2025
-
Sakaryaspor - Serikspor Karşılaşması Öncesi Son Durum …08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
#duyarlılık
Eğer etrafımızda bir takım insanlar acı çekiyorlarsa ve sen gamsız yaşıyorsan buna yaşamak denmez.
Diyarbakır'da evlatları için feryat eden ve evlatlarına ulaşmaya çalışan anaların sesini 'amasız' ve 'fakatsız' duymalıyız. Tepkimizi açık ve duyulacak bir şekilde göstermeliyiz. Allah hiçbir anneye evlat acısı vermesin.
Müzisyenliği seslere, ressamlığı renklere, şairliği sözcüklere karşı aşırı duyarlılık olarak görebiliriz.
Çalışkanlarla sosyaller haksız, ölçüsüz biçimde öne çıkıyor; duyarlı onca insandan dünya faydalanamıyor.
Hayvan özgürlüğü derken insan özgürlüğünden söz ettiğimiz gibi söz ediyoruz. Hiç kimse fiziksel nesneleri köleleştiremez, baskı altına alamaz ya da sömüremez; ne de bu nesneler özgür bırakılabilir, kurtarılabilir ya da özgürlüklerine kavuşturulabilir. Bu terimler ancak hissetme yeteneğine sahip organik yaşam formları için söz konusudur- yani zevk ve acı, mutluluk ya da ızdırap tecrübe edebilen canlılar için söz konusudur. İnsanın akıl ya da dil gücünü hayvan hayatının eşsiz niteliklerinden yukarıda tutan tür farklılıklarından ya da taraf tutan girişimlerden ayrı olarak insanlar ve hayvanlar hem zevk almak hem de acı çekebilmek anlamında ortak evrimsel kapasitelere sahiptir, ve bu manada tamamen eşittirler ya da aynıdırlar.
Temelde etik, birisinin diğerine acı çektirmemesini ya da diğerinin özgürlüğünü ya da hayat kalitesini böyle yapmayı gerektirecek sebepler var olmadıkça (meşru müdafaa gibi) ortadan kaldırmamasını gerektiriyor. Hayvan duygularının, zekasının ve sosyal hayatının karmaşıklığı üzerine ciltler dolusu bilimsel yazının yanında bir canlının hissetme yeteneğinin olması onun temel haklarının var olması anlamında gerekli ve yeterli bir koşuldur. Böylece, hayvanlar esir edilebildiği gibi özgürleştirilebilir de; gerçekten de hayvanların köleleştirildiği bir yerde insanların onları özgürleştirme gibi bir görevleri bulunuyor. Bu vicdan çağrısına cevap veren hayvan özgürlüğü grupları dünyanın her yerinde yayıldı, bu gruplar esir tutulan hayvanları sömürü sistemlerinden kurtarmak için zulmün maddi ve ekonomik temellerine saldırıp onu işlevsiz hale getirmek yoluyla olduğu kadar hayvanların insanlar için var olan metalar, araçlar, eşyalar olduğu yolundaki o çok eskilere kök salmış mentaliteye de meydan okuyorlar.
Hayvan hakları, hayvanların bizimle eşit olduğunu söylüyor; ne de olsa hepimiz hayvanız, sadece öteki hayvanlardan söz ediyoruz; hepimizin acıdan, işkenceden, ölümden uzak olmak istiyoruz; özgür olmak ve aile üyelerimizle beraber olmak istiyoruz.
Birileri sancılar içinde iken, hiçbir kimsenin ilgilenmemesine dayanamam. Bu ilkem, yalnızca azınlık insanı için değil bütün insanlar için geçerlidir.
Her gün yoğun bir kalple uyanıyorum. Uyurken elli milyon hayvan öldürüldü. Duş yaparken bir iki milyon daha kölelik doğdu. Ben giyerken bir milyon, kahvaltıda iki milyon. Bu kelimeleri yazarken 500.000 dehşet ölüyor, hatlarını ölmek için bekliyorlar. Milyonlarca kesim mezbahalara daha fazla dayanıyor. Masum yaratıklar, ölümden korkan, boğazlarını kesmek için beklemek. Her saat altı milyon ölür. günde 24 saat. Her gün.
Esen her rüzgârdan, tesadüf eseri edilmiş bir sözden ya da o sözün zihnimizde uyandırdığı manzaradan etkilenir durumdayız.
Tek yapılması gereken, bize acı verirken diğerlerine yarar getiren kendi içimizdeki bu sinsi duyarlılığı köreltmekti. Ama iyilik dolu bir kalbi katılaştırmak güçtü...