- Henüz kategori yok.
-
Vasco Da Gama, Rayan'ı Takımda Tutmak İçin Dev Bir Ham…11.11.2025
-
11 Kasım'da İstanbul'da Kapsamlı Elektrik Kesintisi: A…11.11.2025
-
Isparta'da 10-12 Kasım Tarihlerinde Planlı Elektrik Ke…11.11.2025
-
Ferdi Kadıoğlu'ndan Premier Lig'de Göz Kamaştıran Perf…11.11.2025
-
Afyonkarahisar İçin Güncel Hava Durumu Tahminleri ve U…11.11.2025
-
Nagelsmann'dan Ter Stegen'e Kritik Uyarı: Dünya Kupası…11.11.2025
-
Endonezya, İlk A400M Atlas'ı Teslim Alarak Stratejik H…11.11.2025
-
Carlos Alcaraz'ın ATP Finalleri Serüveni: Fritz Maçıyl…11.11.2025
-
Melissa Kasırgası Yardım Uçağı Florida'da Gölete Düştü…11.11.2025
-
Selçuklu Belediyesi'nden Ara Tatile Özel Bilim ve Tekn…11.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
#doğa
Sonunda annelerimizin sütünden kesilsek, bireysel sorumluluklarımızla yüzleşip büyüsek de toplamda insanlık olarak hiçbir zaman büyümüyor ve “tabiat ana”nın sütünden kesilmiyoruz. Onun sütünden kesilmemiz demek bu gezegendeki varlığımızın sona ermesi demek. Etinden, sütünden, derisinden sonuna kadar arsızca yararlandığımız ve kendimizden aşağı gördüğümüz ineklerle ilişkimiz bunun en somut örneği gibi geliyor bana.
Her ne kadar şehirlerde yaşıyor olsak da, her şeyimizle doğanın kaynaklarına bağımlıyız. İnsanın sanayi devriminin ardından evrimini kendi ellerine almasıyla birlikte bu gezegende bir kansere dönüştüğü düşüncesine büyük ölçüde katılıyorum. Göründüğü kadarıyla insanlık, gezegendeki bu kolonileşmiş varlığıyla, yerleştiği bünyeyi çökerttikten sonra kolonileşeceği başka bünyelere (yeni dünyalara) sıçramaya güdümlü bir virüsten pek farklı değil.
İyinin ve kötünün ötesinde, yaşamın ve ölümün ötesinde, kadının ve erkeğin ötesinde ne varsa benim aklımı bunlar kurcalıyor. Sözünü ettiğiniz dengeyi, insana belli bir perspektifle uzaktan bakarak, doğanın unsurlarına da yer yer çok yakından bakarak kurmaya çalıştım.
Hava Kuvvetleri Komutanlığı'nca, Çevre ve Orman Bakanlığı ile EÜ tarafından yapılan incelemelerin sonuçları dikkate alınarak, 2'nci Ana Jet Üs Uçuş Eğitim Merkezi Komutanlığı tarafından kullanılan rotalar, İzmir Gediz Deltası Av-Yaban Hayatı Koruma Sahası'nı (İzmir Kuşcenneti) ihlal etmeyecek şekilde yeniden düzenlenmiş ve Çiğli meydanı görerek, trafik paterni, anılan sahayı temizleyecek şekilde daha batıya kaydırılmıştır. Ayrıca, İzmir Gediz Deltası Av Yaban Hayatı Koruma Sahası'nın mecburi haller dışında kullanılmaması hususunda askeri pilotların uyarılması için (tahditli saha) olarak ilan edilerek, havacılık haritalarına işaretlenmesi konusunda Hava Kuvvetleri Komutanlığı'nca ayrı bir çalışma başlatılacaktır.
Vardım ki yurdundan ayak götürmüş Yavru gitmiş ıssız kalmış otağı Camlar şikest olmuş meyler dökülmüş Sakiler meclisten çekmiş ayağı Hangi bağda bulsam ben o marali Hangi yerde görsem çeşm-i gazali Avcılardan kaçmış ceylan misali Geçmiş dağdan dağa yoktur durağı Laleyi sünbülü gülü har olmuş Zevk u şevk ehlini ah ü zar almış Süleyman tahtını sanki mar almış Gama tebdil olmuş ülfetin çağı Zihni dehr elinden her dem gam ağlar Vardım ki bağ, ağlar bağban ağlar Sümbüller perişan güller kan ağlar Şeyda bülbül terk edeli bu bağı
Saba gider isen bizim diyare Benim vasfı halim o yare söyle Lalenin bağrında bir ise yare Benimki erişti hezara söyle Bülbül bir gül için çekerse zarı Halini arzeder yüz yüze bari Ya ben görmemişim o şuh didarı Bıraktı bu garip diyare söyle Pervane perrini yaktıysa nare Ya ben yaktım vücudumu yekpare Zihniya Mansur'u çektiyse dare Ben esirim zülfü nigare söyle
Doğada herhangi bir şey bize gülünç, saçma ya da kötü gelirse, bunun nedeni nesneler üstünde yalnızca sınırlı bilgi sahibi olmamızdır, doğanın bir bütün olarak düzeni ve tutarlılığını bilmediğimizdendir; her şeyin kendi aklımızın buyruklarına göre ayarlanmasını istediğimizdendir. Aslında aklımızın kötü dediği şey, evrensel doğanın düzen ve yasaları bakımından kötü değildir. Yalnızca, ayrı olarak düşündüğünüz kendi varlığımızın yasaları bakımından kötüdür.
Doğanın tüm eserleri ancak gelişebilecekleri kadar olgunlaşır, sonra da bozulurlar.
Türk insanının evrimi algılayabilmesi için en azından geçmişteki ve bugünkü doğal varlıklarıyla yakın ilişki içinde olması lazım. Biz diyoruz ki; 10.000 tane bitkimiz, 50-80.000 arasında hayvanımız var. İsim koyduğumuz bitki sayısı 300, hayvan sayısı ise 400 civarında. Bunlar da günlük olarak yediğimiz, kullandığımız canlılar. Doğru dürüst bir doğa müzesi kuramamışız. Son zamanlarda yapılanlar hariç kataloglandırılmış bir şeyimiz yok. Bu kadar doğaya yabancı olan bir topluluktan evrime katkı beklemek söz konusu olamaz.
(...) bu kadar insan neden doğanın mükemmel bir düzen içinde işlediğine inanıyor? İlk olarak empati yoksunluğundan. Çünkü başkasının kusuru, eksikliği ve derdi onu ilgilendirmiyor.
Doğa Tarihi ile ilgili tüm çalışmalarda, hayvanların yiyeceklerine, alışkanlıklarına ve bulundukları yerlere muhteşem adaptasyonunun ayrıntılarını sürekli olarak buluyoruz.
Doğada, orijinal türden daha da ileriye doğru belirli çeşit sınıflarının devam eden ilerlemesine yönelik bir eğilim vardır.
Doğa insanın öğretmenidir. Hazinelerini arayışına açar, gözünü açar, zihnini aydınlatır ve arındırır; Varoluşunun tüm görüntü ve seslerinden bir etki soluyor.
Tevazu olmadan bahçecilik olmaz. Doğa en yaşlı alimlerini bile feci bir gaftan dolayı durmaksızın sınıfın en gerisine gönderir.
Sade insanlar, Tanrı'ya güneşin harareti ve bir çiçeğin kokusu kadar tabii hissederler.