Sürüp giden savaşı, soykırımı ve hayvanlara yönelik tür kırımını durdurmak için, gerektiğinde elimizdeki bütün araçları kullanmalıyız, şiddet içermeyen direniş biçimlerinden sivil itaatsizliğe, ve oradan sabotaja, özgürleştirmelerden silahlı mücadeleye (saldırı altında bulunan masumların ve dünyanın meşru müdafaası ve korunması şeklinde anlaşılmalı) dek bütün araçları kullanmalıyız. Yoksa durmadan büyüyen daha büyük bir şiddete izin vermiş oluruz, ve nihayetinde bu nihilist, barbar, var olan her şeyi yok eden dünya düzeninin anında ve sonsuza dek durdurmak için gerekenleri yapmayıp hoş görülmesi imkânsız olan şeylere hoşgörü gösteren pasifistlerin ellerinde kan lekeleri göreceğiz.
- Henüz kategori yok.
-
Fransa Ligue 1'de Marsilya - Brest Maçı: Kritik Randev…08.11.2025
-
Mevsimlik Lezzetlerle Sonbahar Sofralarına Özel Risott…08.11.2025
-
Galatasaray'ın Şampiyonlar Ligi Hedefi ve Mali Zaferle…08.11.2025
-
Sevilla'dan Tarihi Zafer: 14 Yıllık Hasret Guadalquivi…08.11.2025
-
Suudi Arabistan Pro Lig: Al Fayha - Al Akhdoud Karşıla…08.11.2025
-
Lando Norris Sao Paulo Sprint'i Domine Etti, Piastri'n…08.11.2025
-
West Ham United, Burnley Karşısında Kritik Maça Çıkıyo…08.11.2025
-
Türk Telekom - Karşıyaka Maçı Öncesi: Yükselişteki Baş…08.11.2025
-
Bundesliga: Union Berlin, Zirvedeki Bayern Münih'in Ye…08.11.2025
-
Amedspor Taraftarından Hatayspor'a Sıcak Karşılama, Gö…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
#direniş
Şu ana dek hayvan özgürlüğü hareketinde Nat Turner ya da John Brown gibi isimler görmedik; ama ortaya çıkmaları belki de an meselesi, çıktıklarında da eylemlerinin haklı sebebini de beraberinde getirecekler. Ayrıca onlardan önce çabalayanlar da olmuş olacak. Mücadele gospeline göre: adalet yoksa, barış da yok.
Veganizm zordur; çünkü veganizm, marjinalleştirilmenin hapishanelerinden kurtulmak; iktidar, tahakküm, ve derin kriz gibi daha büyük konulara işaret etmek; ve birçok canlı türünü bizimle beraber yok edip halihazırda bizim için ölüm meleklerini hazırlayan ekosistemlere dile getirilmemiş hasarlar ve zararlar vermeye devam ederken, yokoluşa doğru gidişimizi durdurmak için tek şansımız olan hayatî bir küresel ittifak siyaseti ve direniş hareketinin bir parçası olmak için bizi yoğun bir meydan okumaya davet eder.
Bulabildikleri her bir Nazi’yi öldüren ve her bir gaz fırınını yok eden Yahudi direnişinde hata buluyor musunuz? Eğer böyle bir direnişi ve mülkiyete zarar vermeyi destekliyorsanız ALF’i neden destekle miyorsunuz? Bunun sebebi, o zamanların 1940’lı yıllar şimdinin ise 2000’li yıllar olması mı? Yoksa o eylemler insanları savunuyordu oysa ALF hayvanları savunuyor, gerçek problem bu mu? Sebebi sizin insan çıkarlarını hiçbir mantıksal gerekçe olmaksızın her şeyin üstünde tutan bir türcü olmanız mı? Karşı çıktığınız şey kullanılan taktikler mi... yoksa savunulan türler mi? Eğer hayvanları umursuyorsanız; eğer barış, özgürlük, ve adalet değerlerini önemsiyorsanız; insanların ahlâki gelişimini umursuyorsanız; ve mantıksal tutarlılığa değer veriyorsanız, o zaman ALF’i desteklemelisiniz.
Gezegenin her bir yanında gözler önüne serilen devasa bir soykırım var, ve şu anda en çok ihtiyacımız olan şey devasa bir toplumsal direniş, ve ne şekilde olursa olsun dünyaya ve hayvanlara karşı yürütülen bu total savaşı durdurmak. Öfkeye, direnişe, korkusuzluğa, fedakârlığa, bedenlerimizi öne sürmeye, gerekirse özgürlüğümüzü ve hatta hayatlarımızı riske atmaya ihtiyacımız var. Akademisyenler nihayetinde politik eyleme ve devrimci değişimlere sürekli engel olan, kendi çıkarlarına düşkün kariyeristler, hayvan soykırımından para kazanan çıkarcılar, bürokratik görevliler, devletin hizmetçileri ve teorik fetişistler topu topu.
Eğer ALF’i diğer gruplarla karşılaştırmak istiyorsak doğru seçim El-Kaide ya da Saddam Hüseyin’in Cumhuriyet Muhafızları değil, doğru olan Underground Railroad ve Yahudilerin anti-nazi direnişidir. ALF’teki erkek ve kadınlar Nazi Almanya’sında tutsakları ve Soykırım kurbanlarını özgürlüğüne kavuşturan ve nazilerin kurbanlarına işkence edip onları öldürmek için kullandığı silahları, tren yollarını ve gaz odaları gibi ekipman ve araç gereçleri yok eden özgürlük savaşçılarıdır. Aynı şekilde, özgürleştirdikleri hayvanların çoğu için veteriner bakımı ve yuva sağlayan ALF kendine ABD’deki Underground Railroad hareketini model alıyor, bu hareket kaçak kölelerin özgür eyaletlere ve Kanada’ya varmasına yardım etmişti. Ancak şirket toplumu, devlet ve medya, ALF’i terörist diye yaftalarken ALF aslında geçen iki yüzyılın büyük özgürlük savaşçılarıyla büyük benzerlikler taşıyor, ayrıca hayata yönelik şiddeti ve kanı durdurarak diğer türler adına adaleti sağlama arayışı sebebiyle çağdaş barış ve adalet hareketleriyle de bir kan bağına sahip olduğunu ortaya koyuyor.
Hayvanların hakları olduğu ve bu hakların mülkiyet haklarının üstünde olduğu kabulüyle ALF’in hayvan sömürüsü endüstrileri, devlet ve medya tarafından öne sürüldüğü gibi terörist değil tam tersine karşı terörist ve yeni özgürlük savaşçıları olduğunu öne sürüyorum. Nazi direniş hareketi gibi işkence etmek ve öldürmek için kullanılan alet ve araçları yok ediyor; Underground Railroad gibi köleleri kurtarıp onları özgürlüğe taşıyor ve şu anda yaşanan bütün insan hakları mücadelesi gibi barış ve adalet arıyorlar.
Atina’dan Paris’e, New York’tan Brezilya’ya kadar, tipik anlamda politikanın artık bir işe yaramayacağını bilenlerin sayısı artıyor. Eğer yeni mücadele biçimleri, yeni toplumsal hareketler icat etmek yerine onların kurallarıyla oynarsak, vicdanımızın anlamayacağı türden şiddet dolu güçlere karşı kendimizi silahlandırmazsak hep kaybedeceğiz. Dünyanın savunulması için kesin ve acil eylemlere ihtiyaç var: yollar bloke edilmeli, ağlar parça parça edilmeli, balina avlayan gemiler batırılmalı, her türden kafesler muhakkak boşaltılmalı. Ama bütün bu geçici savunma ölçülerinin ötesinde güçlü bir direniş hareketi oluşturmalı ve küresel kapitalizme devrimci bir alternatif inşa etmeliyiz -kendi değerlerimizi, kimliklerimizi, dünya görüşlerimizi ve ekonomik sistemlerimizi, sosyal ve politik kurumlarımızı ve birbirimizle, öteki hayvanlarla ve bir bütün olarak dünyayla aramızdaki ilişkilerimizi radikal anlamda değiştirmeliyiz.
Şiddeti ve korkunç trajediyi durdurmak için kişi, barış şarkıları söylemekten biraz daha fazlasını yapmalıdır. Bu akımın evrim geçirip, 'İrlanda Cumhuriyet Ordusu' gibi bir akıma dönüşeceği ve şimdiki kullanılan taktikleri değil de -şimdiki kullanılan taktikler terörizm değildir- masum ve silahsız kişiler ya da hayvan deneyleriyle ilgisi olmayan bir kişi zarar gördüğünde, gerçek terörist taktikler kullanacağı imkansız bir şey değildir. Fakat bunun doğuracağı sonuçlar bazen kaçınılmazdır.
Korkutup boyun eğdirebileceklerini zannettiler. Yapamadılar. Cumhuriyet dönemi boyunca kusursuzlaştırdıkları yöntemleri kullanarak, daha önce yüz binlercemizi kaçırdıkları gibi, yurtdışına kaçırabileceklerini zannettiler. Yapamadılar. Hapsedip boyun eğdirebileceklerini zannediyorlar. Yapamayacaklar…
İster korkutsun beni, ister kessin, ya da aksine sevsin baş tacı yapsın, boyun eğmiyorum işte!
Biz halkımıza dayandıktan sonra kazanımlarımız kalıcıdır. Öyle Güneş'e yaklaşan İkarus gibi düşecek değiliz.
Demokrasi ve liberalizmden, Birleşmiş Milletler Teşkilâtı ve Avrupa Ortak Pazarı'na kadar; fikir ve kuruluşlar plânında iç içe bir yumak olarak şekillendirilen "Yeni Dünya Düzeni", Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa'nın birbirleriyle rekabet ortamı içinde de olsa bizim gibi ülkelere biçtikleri parya statüsünde müşterek, bir hegemonya sistemidir... Elbette "hayır!" diyoruz: Ülkemizden başlayarak teklif ettiğimiz "Yeni Dünya Düzeni"miz ile!..
Yazımızın bu noktasına geldiğimize göre paf ve puftan da açmamız gerekiyor. Çünkü, faşoculuğun at oynattığı yerlerde yapılacak tek şey, fosur fosur paf ve puf tüttürmektir.
Şunu açıkça bilsinler ki, bizi haklı davamızdan ne haksız mahkeme kararları ne de siyasi partilerin açık ve gizli tehditleri vazgeçirecektir!
Ölüme mahkûm edilen kişilerin nasıl tepki gösterecekleri belli olmaz. Cesetlerimiz çiğnenmedikçe bu topraklar elimizden alınamaz. Açlığa, sefalete boyun eğmenin milletimizin tarihinde yeri yoktur.
Asla asimile olmayan milletimiz hem minarede ezanını okuyacak, hem de Türküm diye bağıracaktır.
Benim önüme bir tabak iyi yemek koyup da boynumdan istedikleri yere çekeceklerse, dağdaki zayıf kurt gibi yaşamayı, o hali vakti yerindeki köpeğinkine tercih ederim.
Biz bu topraklarda cumhuriyet kurmuş bir ulusun torunlarıyız. Batı Trakya topraklarının yerlisiyiz. Ve, asla gidici değiliz!
Ben bir Türk olduğum için hapse götürülüyorum. Eğer Türk olmak bir suç ise, burada tekrar ediyorum. Ben bir Türk'üm ve öyle kalacağım. Bu mesajımla Batı Trakya azınlığına sesleniyorum ve Türk olduklarını unutmamalarını söylüyorum. Haklarımızı bir gün mutlaka alacağız.