#demokrasi

Yolsuzluk bir kanserdir: Bir vatandaşın demokrasiye olan inancını yiyip bitiren, yenilik ve yaratıcılık içgüdüsünü azaltan bir kanser; zaten kısıtlı olan ulusal bütçeler, önemli ulusal yatırımları dışlıyor. Tüm nesillerin yeteneklerini boşa harcıyor. Yatırımları ve istihdamı korkutuyor.

Demokrasiyi Hristiyanlıkla aynı kefeye koyamayız çünkü dünyadaki en büyük demokrasi Hindistan'dır, ki bu da esas olarak Hindu'dur. Üçüncü en büyük demokrasi İslami olan Endonezya'dır. Demokrasi ve özgürlük, Hıristiyan inançlarına bağlı değildir.

İçinde yaşadığımız yüzyılda ‘demokrasi’ duygusal bir kavram olarak kullanılmaktadır. Yapısı, amacı ve işleyişi tamamen farklı olan politik rejimlere demokrasi kelimesi yakıştırılmaktadır. Bugün için demokrasi kavramı tamamen boş bir anlam ihtiva etmektedir. ‘Anayasal’ kelimesi, ‘demokrasi’ kelimesinin bir öneki olarak kullanılmalıdır. Demokrasinin temel ilkelerinden birisi olan bireysel özgürlük, ancak devletin faaliyet alanı ve çerçevesinin anayasal normlarla sınırlandırılması halinde bir anlam ihtiva edebilir.

Nihayet, küreselleşme yadsınmaksızın dizginlenebilir, piyasa ortadan kaldırılmaksızın çerçevelenebilirse, demokrasi bir yandan somut varlığını sürdürürken gezegensel boyuta ulaşabilir ve bir imparatorluğun dünya üzerindeki tahakkümü sona erebilirse, o zaman özgürlük sorumluluk, onur, kendini aşma ve ötekine saygıdan oluşan yeni bir sonsuzluğun kapıları açılacaktır. Bu da hiper-demokrasi olarak adlandıracağım şeydir. Hiper-demokrasi, bizi demokratik bir dünya yönetimine ve bir dizi yerel ve bölgesel kurumun yerleşmesine götürecektir.

Her gün daha ikna oluyorum, aklımda hiç şüphe yok ve birçok entelektüelin dediği gibi, kapitalizmi aşmanın gerekli olduğu konusunda. Ancak kapitalizm, kapitalizmin kendisinden değil, sosyalizmden, gerçek sosyalizmden eşitlik ve adaletle aşılmaz. Ayrıca demokrasi altında yapmanın mümkün olduğuna ikna oldum, ancak Washington tarafından dayatılan demokrasi türünde değil.

Biliyorsunuz bazıları Başkan Bush gibi demokrasiyi ihraç etmek için başka yöntemlerle çalıştılar. Bunun için de bombaları kullandılar. Irak'ı bombaladılar. Onun silahlı kuvvetleri vardı. Ama dünyadaki insanların bir de silahsız kuvvetleri var. O silahsız kuvvetler bizleriz. Bizim silahımız bomba değil, bu ödüller. Keşke biz, Bush'tan önce davransaydık. O Irak'a bombaları yollamadan önce biz Irak'a ödüller yollasaydık. Ben onun için size şunu hatırlatmak istiyorum. Biz çok güçlüyüz gücümüzün kıymetini bilelim.

Liste
Yükleniyor…