#cumhuriyet

Cumhuriyet’in nimetlerinden yararlanmamış, hayranı olduğu Osmanlı devletinde yaşamış olsaydı; Rize’den İstanbul’a göç eden basit, sıradan bir adamın oğlu olan RTE, olsa olsa bir nezarette (zamanın bakanlıklarından birinde) imam kültürlü, sırtında yarım yamalak duran Avrupa giysileriyle sıradan, bir kapıkulu... ...Kasımpaşa’dan Babıâli’ye yaya gidip gelen bir kâtip olabilirdi...

Seçimleri AKP kazandı ama ideolojisi kaybetti. Yola çıkarken ne diyorlardı, şimdi ne diyorlar. 1991-95 arasında Abdullah Gül’ün ve Salih Kapusuz’un Meclis’te yaptığı konuşmalara bakarsanız, ne demek istediğimi görürsünüz. O iddiayla aldıkları oy yüzde 10-11’di. Başlangıç noktalarından başka bir yerdeler şu anda. En büyük ‘beyaz Türk’ bugün Tayyip Erdoğan’dır çünkü Cumhuriyet onu yoğurdu.

Cumhuriyet, [res publica], halkın işidir [populi res]; halk, herhangi bir şekilde bağlantılı tüm insan gruplarını değil, ancak hukuk ve haklar konusunda ortak bir anlaşmaya varmış, karşılıklı menfaatlere katılmaya istekli birçok insanın bir araya gelmesidir.

Anayasa Mahkemesi nasıl böyle bir karar verebilir ki yasama yetkisini Türk milletinden alan Meclisimizi yok sayabilir? Yargı bir karar veriyor, yasamayı hiçe sayıyor. Kala kala bir yürütme kalıyor. Yürütmenin tüm eylem ve işlemleri yargı denetimine tabidir. Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararlar, yürütmeyi de tasarruf altına alıyor. Danıştay’ın kurumsal muhalefeti de ortada. Yürütme de elden gitti. O zaman üç erkten sadece yasama kaldı. Böyle bir rejime, böyle bir sisteme cumhuriyet denilebilir mi?

Bu yeni düzenlenen süreçte edinilen dini bilgilerin ve son olarak gündeme getirilen Osmanlıcanın bizim dışımızdaki toplumlarda kullanma şansı hiçbir zaman olmayacaktır. Yeni bir bilgi kazanılmasına da yardımcı olmayacaktır. Din simsarlarının ve Cumhuriyeti düşman olarak görenlerin önemli bir aracı olacaktır. Hele kininizi unutmayacaksınız diye başlayan bir söylemle bu yönlendirme tezgâha konmuş ise yazık olacak bu topluma.

Liste
Yükleniyor…