Biz bütün gezegenlerin fevkalade düzenli hareket ettiğini zannediyoruz. Etmiyorlar; kaotik... Biz bugün zannediyoruz ki bizim bildiğimiz deterministik kurallar, fizik kuralları falan fevkalade çalışır. Hayır çalışmıyorlar; kaotik... Yani bütün kainat bir keşmekeş.
- Henüz kategori yok.
-
Kral Kaybederse 25. Bölüm: Kenan ve Fadi Arasındaki Ge…12.11.2025
-
Irak'ta Seçimler: Liderlerden Katılım, İstikrar ve Şef…12.11.2025
-
2026 Ocak Ayı Emekli ve Memur Zammında Son Gelişmeler:…12.11.2025
-
Oscar Adayı ve Golden Globe Sahibi Aktris Sally Kirkla…12.11.2025
-
Cüneyt Özdemir'den Muhalif Akademisyenlere ve CHP'ye Y…12.11.2025
-
Eşref Rüya'da Heyecan Yükseliyor: 22. Bölüm Fragmanı v…12.11.2025
-
Kral Kaybederse 26. Bölüm: Kenan'ın Reddedilme Şoku ve…12.11.2025
-
12 Kasım Tarot Falı: Aşk, Kader ve Duygusal Dönüm Nokt…12.11.2025
-
Morgan Stanley Özel Şirketlere Yönelik Kapsamlı Araştı…12.11.2025
-
Güneş'teki Şiddetli Patlamalar Sonrası Dünya'yı Kapsam…12.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
#bilim
Bilimin ne dini ne milliyeti ne ırkı ve ne de diğer herhangi bir bağlantısı vardır. Bilim, dinden türemiştir. Nedeni de dinin verdiği bilginin yetersiz ve güvenilmez olduğunun açıkça görülmüş olmasıdır.
Bilim diyor ki: “Ben elimdeki verilerden, bütün, daha önce teklif edilmiş dini inançları bir tarafa bırakarak, bir şey çıkartmaya çalışıyorum. Bu benim çıkarttığım şey dinle uyuşmalı mıdır, değil midir? Bu şimdilik beni alakadar etmiyor.” diyor. “Benim yapmak istediğim...” diyor, “Anlamak!” “Ne oldu acaba? Ben bunu anlamaya çalışıyorum ve sadece eldeki verilerden hareket ediyorum. Eldeki verilerden, gözlem yapabildiğim yerlerden, mantıki çıkarım yapabildiğim yerlerden hareket etmek mecburiyetindeyim.” Eğer diyor, “Ben bunun içerisine herhangi bir gözleme dayanmayan ifadeyi katarsam bilim, bilim olmaktan çıkar. Dolayısıyla ben bunu katamam.” diyor. “Sadece ben ürettiğim varsayımları gözlemle desteklemek veya reddetmek durumundayım. Gözlemleri bunun için yaparım.” Hipotezlerin görevi de, ki Darwin teorisi diye hepiniz biliyorsunuz, bir hipotezdir. Değil mi? Şimdi, biz bunu 150 senedir test ediyoruz. Darwin'in hipotezi uygulandığı her testten başarılı çıktı. Henüz yanlışlayamadık. Ama unutmayın, Newton'ın teorisi 300 yıl yanlışlanamadı ve Immanuel Kant, büyük filozof Immanuel Kant, dedi ki: “Bu doğru.” Bu doğru dedi. Ve onun üzerine dayanarak bir felsefe yarattı. Einstein bir çıktı, “Doğru değil anam.” dedi. Daha iyisi. Ve birdenbire zavallı Kant'ın o muhteşem eseri, ‘Kritik der reinen Vernunft’, hiç oldu. Bilimin güzelliği burada!
Yaşamın dayanağı olan doğa bilimi, aynı zamanda özgür yaşamın da müjdecisidir, çünkü hürriyet fikri zaten, bilimden doğar. Cehaletten, ancak esaret çıkar.
Eleştiriyi doğası gereği davet eden ve sürekli eleştiri baskısı altında gelişen tek insan faaliyeti olan bilim içerisinde otoriteye, kibire yer olamaz.
Mesela çocuk, alkolik veya madde bağımlısı olan bir annenin dinlenmemesi gerektiğini öğrenir. Annesine içgüdüsel olarak inanmaktan vazgeçemeyen, yani ilkel inancın yerine muhakemeyi koymayı öğrenememiş bir insan, tüm yaşamı boyunca da inanacağı bir otorite arar. Bunu kimisi tanrı fikrinde, kimisi büyüde, kimisi de bilimde bulur. Kesin bilginin mümkün olmadığını bile bile mutlu yaşayabilen insan sayısı tarih boyunca mini mini bir azınlıkla temsil edilmiştir.
Her problem kendi çözümünü bulur ve bu, bilimin kendisidir. Bilim ancak zengin akıllarla, medeni bir bakışla ve gelişime yatkın bir toplumla bir arada yapılabilir.
Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki üniversite(!) mezunu bir iktidar partisi milletvekili bir jeoloji profesörünü arayarak 'Ama evrim teorisi ispat edilmedi ki. Değil mi?' diye modern dünyada biraz lise mürekkebi yalamış hiçbir kimsenin sormayacağı kadar deli saçması, zırva, zır cahilâne bir soruyu sorup, sonra kendisinin ciddiye alınmasını bekleyebiliyor. Bu cehalet düzeyiyle yönetilen bir ülkede, işte bu nedenle bilimin insanlara bahşettiği, şaşırma, merak etme, hayran olma, ve haz duyma duyularından tamamen yoksun olarak, iğrenç televizyonlarla pespaye gazetelerin ittifakı neticesi hapsolduğumuz seks, şiddet ve sık sık mahkemelik olan rezil bir futbol üçgeninden çıkamaz bir haldeyiz. Tek ilgimiz cebimize girmesini istediğimiz para ve onu kullanarak ağzımıza bir şeyler tıkmak ve cinsel organımızdan çıkartmak istediklerimiz. Bu sınırlar arasında yaşayana 'insan' denebilir mi?
Doğa, cahili ve aptalı affetmez. Doğayla oy vererek başa çıkamazsınız. Doğayla ancak bilim başa çıkar.
Skeptik dikkatle incelemenin anlamı; hem bilimde hem de dinde; derin düşüncelerin derin saçmalıklardan ayıklanabilmesidir.
Bilimde, bilim adamlarının sıkça 'Biliyor musunuz, bu iyi bir argüman; benim fikrim sanırım yanlış' dediğini duyarsınız. Ve sonra fikirlerini değiştirirler ve onlardan artık eski bakış açısını bir daha duymazsınız. Bunu gerçekten yaparlar. Olması gerektiği kadar sık yapmazlar, çünkü bilim adamları da insandır ve değişiklik çoğu kez zordur. Fakat bilimde her gün olur bu tür bir şey. Politikada veya dinde ise böyle bir şeyin en son ne zaman olduğunu hatırlamıyorum bile.
Bilim tarafından gözler önüne serilen evrenin muazzamlığını ön plana çıkaran eski veya yeni bir din, geleneksel dinlere nazaran çok daha derin ve kuvvetli bir saygı, merak ve huşu uyandırabilir. Er ya da geç, böyle bir din oluşacaktır.
Kozmoloji bizi daha önce sadece mit ve din ile cevap verebildiğimiz en gizemli sorularla yüz yüze getiriyor. Kozmos ile bağlantı kurma isteğimiz gerçeğe en derinden şekilde yansıyor, fakat bizler astrologların vaat ettikleri gibi değersiz bağlarla değil, en derin şekilde bağlıyız.