#bilim

Müslümanlar olarak bilimsel çalışmalara, ar-ge faaliyetlerine çok önem vermeliyiz. Emperyalistlerin ülkemiz hakkındaki kötü niyetlerini biliyoruz. Bu hafta, daha önce ülkemize yönelik silahlı kalkışmaları kışkırtanların, ekonomik savaş aşamasına geçtiğini hep beraberce yaşadık, gördük. Trampacı insanlar bunlar. Dünyada iyiliği yok etmek, kötülüğü kötülükle trampa yapmak isteyenler. Allah kötülere fırsat vermesin dünyada. Şunu da belirtelim: Türkiye ve milletimiz özel bir ülke ve millet. Ülkemize içeriden ya da dışarıdan zarar vermek isteyenler hep kendileri zararlı çıkmışlar, çıkmaya da devam edeceklerdir. Allah İslam dünyasının bu önemli milletini payidar kılsın. Onlara dünyada iyilik, güzellik ve hayrı hakim kılmayı nasıp etsin. Amin.

Bilim adamlarının, işin uzmanlarının sözü, bizim için dini bir emir gibidir. Uzmanları dinleyeceğiz. Bundan sonraki süreçte onları dinlemek zorundayız. Geçmişte dinlemediğimiz için başımıza felaket gelmişse bunu kaderle ifade etmeyeceğiz. Kader bu değil, kader akıllı düşünmektir, tedbir almaktır.

Çocuklarımızı bilim adamı olmaya, bilim ve teknolojiyle onları geliştirmekle ilgilenmeye sevk etmeliyiz. Şimdi teşvikler var. Türkiye'de aileler, çocuklar ya popçu olsun ya topçu olsun diye uğraşıyorlar. Niye? Para orada. Ya popçu olacaksın ya topçu. Memlekete popçu da lazım topçu da lazım. Ama bilim adamı, teknoloji lazım değil mi? Ne olacak? Bu bilim işlerini kim yapacak? Teknolojiyi kim geliştirecek? Hep başkasının buluşlarını, hep başkasının icatlarını yüksek paralar verip kullanmakla mı meşgul olacağız? Bilim adamı olmaya, teknoloji geliştirmeye de teşvik etmemiz, destek vermemiz, cesaretlendirmemiz lazım.

Bilim, kendimizi ve birbirimizi kandırmamamız için bir yoldur. Dünya'nın yaşını veya yıldızların uzaklığını ya da yaşamın nasıl evrildiğini öğrenmek... Bunlar ne fark yaratır ki? Bu biraz da, ne kadar büyük bir evrende yaşamak istediğinizle ilgilidir. Kimileri küçük olmasını tercih eder. Bunda bir sorun yok. Anlaşılabilir. Ama ben büyük olmasını isterim. Bütün bu bilgileri kalbime ve aklıma soktuğumda bunlar beni coşturur. Bu duyguyu hissettiğim zaman da bunun gerçek olduğunu, sadece kendi kafamın içinde olup biten bir şey olmadığını bilmek isterim. Çünkü neyin gerçek olduğu önemlidir ve hayal gücümüz Doğa'nın muhteşem gerçekliğinin yanında hiç kalır.

Bir toz zerresinde yaşayan ufacık canlılar olan bizler, Samanyolu'nun yıldızları arasına uzay mekikleri yollamayı nasıl başardık? Sadece birkaç yüzyıl önce, yani kozmik zamana göre yalnızca bir saniye önce, nerede ve hangi zamanda olduğumuza dair hiçbir şey bilmiyorduk. Kozmosun geri kalanından bihaberdik. Bir tür hapishanede, bir ceviz kabuğuyla sınırlanmış ufacık bir evrende yaşıyorduk. Bu hapishaneden nasıl kurtulduk? Bu başarı, beş basit kuralın izinden giden kuşaklar dolusu araştırmacının eseridir: Otoriteyi sorgula. Hiçbir fikir, birisi doğru olduğunu söylüyor diye doğru değildir; ben de dahil. Kendin düşün. Kendini sorgula. Hiçbir şeye, sırf inanmak istediğin için inanma. Bir şeye inanmak, onu gerçek yapmaz. Fikirleri, gözlem ve deneylerden elde edilen kanıtlarla test et. Çok beğendiğiniz bir fikir, iyi kurgulanmış bir testi geçemiyorsa yanlıştır. Yola devam et. Kanıtlar sizi nereye götürüyorsa oraya gidin. Elinizde hiç kanıt yoksa, peşin yargıda bulunmayın. Belki en önemli kural da şudur: Unutmayın; yanılıyor olabilirsiniz!

Liste
Yükleniyor…