- Henüz kategori yok.
-
Müge Anlı Gündemine Damga Vuran Olay: Kastamonu'da Kay…13.11.2025
-
Eğirdir Belediye Başkanı'ndan Bölgesel Kalkınma Hamlel…13.11.2025
-
Divine Temasının Farklı Yansımaları: Oyunlardan Edebiy…13.11.2025
-
Kamu Borçlarında Faiz Oranları Düşürüldü: Resmi Gazete…13.11.2025
-
Livakovic'in Girona Macerası Çıkmaza Girdi: Ocak Ayınd…13.11.2025
-
Tayfun Kahraman Davasında Anayasal Çıkmaz: AYM Kararı …13.11.2025
-
Galatasaray, CW Enerji ile Stratejik Forma Sponsorluğu…13.11.2025
-
Şenay Gürler ve Semih Saygıner'in On Yıllık Aşkı: Roma…13.11.2025
-
Fenerbahçe'nin Orta Saha Güçlendirme Planı: Almanya ve…13.11.2025
-
Miss Universe 2025 Türkiye Temsilcisi Ceren Arslan'a Y…13.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
#bilgi
Tarih, ibret ve ders almak için okunur ve araştırılır. Bu tür bir araştırmayı yapamayan kimsenin, kendisini siyasi lider olarak görmesi mümkün değildir. Tarihini bilmeyen bir kimse, kendisinin lider olduğunu bırakın söylemeyi, aklından bile geçirmesin.
Propagandanın görevi, kişiyi ilmî olarak bilgi sahibi yapmak değildir. Onun görevi kitlelerin dikkatini belli olaylar, şartlar ve benzeri objeler üzerine çekmektir.
… Gaye aklı, birtakım konularla tıka basa doldurarak öğrenmeye eğilimli bir duruma getirmek olamamalıdır. Bilakis gaye bir şahsa, sonradan kendisi için faydalı olacak ve çevresinin bundan istifade edeceği bilgi hazinesini sağlamaktan ibaret olmalıdır.
Bugünkü öğretim usulü yabancı dili öğrencinin kafasına zorla sokmaktadır. Halbuki gençler hiçbir zaman o lisanı öğrenememekte ve öğrendiğini de ilerde unutmaktadır. Bu ezici bilgi bolluğu hafızada tutarsız, rastgele tutulan parça parça şeyler bırakmak tehlikesini de doğurur. Yani gençler, ancak en gerekli olan şeyleri öğrenmeli ve esas ile ayrıntı gençlerin lehine olarak, daha önceden tespit edilmelidir.
Bazı kimseler vardır ki, bunlar hiç ara vermeden kitap okurlar. Okuduklarından bir netice çıkarmaksızın devamlı okuyup dururlar. Bu kimselerde bir yığın bilgi vardır. Fakat beyinleri bu bilgileri bir esasa göre tasnif edip değerlendiremez. Bir kitabın bütün içeriğini adeta ezberlerler. Kabiliyetleri, okudukları kitabın içinden ayrıntıyı atıp, esası zihinlerinde tutmaya ve bu bilgi özünü ilerde kullanmaya yetmez. Kitap herkesin kendi mesleğinin veya idealinin tespit ettiği muayyen bir sınırı doldurmak için değerli bir vasıtadır. Kitaplar hayat mücadelesine atılmış olanlara veya büyük ideal sahiplerinin geniş ufuklarına, yeni ufuklar katmakta yardımcı olurlar. Demek ki okumak bir gaye değildir. Okumanın ve bilgi edindikten sonra mütalaada bulunmanın hedefi, dünya hakkında genel bir fikre ve görüşe sahip olmaktır. [...] Ben küçük yaşımdan itibaren okurdum, yani iyi okumaya alıştım. Bu işte hafızam ve aklım bana büyük çapta yardımcı oldular. Bu sayede Viyana'da geçen günlerim benim için çok verimli oldu. Her gün gördüğüm yeni manzaralar beni devamlı olarak incelemeye ve okumaya itti. Gerçeği nazari olarak, nazariyatı ise gerçekle tetkik, tahkik ve tahlil ettiğim için, kuramsal bilgilerle kafamı doldurmadım. [...] Bir kitap veya dergide, gazetelerde veyahut bir broşürde kendi özel ihtiyaçlarına cevap veren bir malzemeyi görüp, ayrıntının arkasından çekip alabilen kimse, okumayı bilen, okuduğunu anlayan kimsedir. Bu kimsenin kendisi için faydalı olduğunu anladığı bilgi özü, herhangi bir husus için, derhal zihinde oluşan hayalin içinde yerini bulur. Bu bilgi özü ya o düşünceyi ya da hayali tamamlar veya düzeltir, veyahut da onu açıklığa kavuşturur. Okumayı bilerek yapmış olan kimse hayat mücadelesi sırasında bir şeyle karşılaşırsa, hafızası yıllar önce de olsa çok eskiden elde ettiği fikir ve bilgiyi onun zihnine getirir. Muhakeme sahibi olan kimse de derhal bu bilgi ve fikirleri mantığına göndererek olay karşısında tavır alır. İşte okuma böyle yapılırsa bir yarar sağlar.
Bir insanın bütün geçmişinden ve duygularından soyutlanarak yüzde yüz bir nesnelliğe sahip olması mümkün değildir. Böyle bir nesnellik insan olmaktan çıkmak anlamına gelir. Elbette her birimizin bildiği ve kabulleri var. Ancak insan olarak bunları bir dereceye kadar kritik etme imkânına sahibiz. Yine de her şeye rağmen görüşlerimiz ve bakışımız bizim evrenimize ve nazarımızın, aklımızın ulaşabildiği yere kadardır. Bunda yüzde yüz bir objektiflikten söz edilemez. Diğer taraftan bugün de yargılarımızla yaşamıyor muyuz? Yargılarımız, kanaatlerimiz yüzde yüz bilgiye vukufiyetle mi elde ediliyor, yoksa bildiğimiz kırıntılar üzerinden mi yargıda bulunuyoruz. Tanıştığımız bir kişiyle birkaç dakikalık görüşmeyle onun hakkında yargıda bulunabiliyoruz. Bu da büyük ölçüde öznel bir yargıdır. İnsan zanda bulunan bir varlıktır. Tarihçi, bunu imkânlar ölçüsünde aşmaya çalışan biridir.
Tahmin etmek imkansızdır. Ama şimdiki zamanı çok iyi bilirsen geleceği kontrol edebilirsin.
Bilginin peşine kaygıyı azaltmak için düşebildiğimiz gibi kaygıyı azaltmak için bilgiden kaçıyor da olabiliriz.
Eğer O’nu bilseydiniz başkasını inkar eder, sonra da O’nun gayrısını O’nun vasıtasıyla bilirdiniz.
Bu dünyada herkes birçok şeyin cahilidir. Yeter ki kendi işinin cahili olmasın. Kendi işinin ehli olduğunu bin bir delille ispat etmiş bulunan Sultan Abdülhamid ise asla cahil değildir. Onun bir yüksek okul ve hatta lise diploması yoktu. Fakat hususi öğretmenlerle hayattan ve içinde yetiştiği büyük ve muhteşem hanedandan çok cevherli şeyler öğrenmişti.
Müslümanlar derinlik kazanmak zorunda. Kendi aralarında istişare etmek, şûra yapmak, yardımlaşmak zorundalar. Daha fazla bilgiye ihtiyacımız var. Kulaktan dolma bilgilerle din ve tarih öğrenilmiyor.
Evren bilincine insanla ulaştık. Sayıları 300 milyonu aşkın tanrılar insanoğluna; evren üzerine, insan üzerine en ufak bilgiyi veremediler.