Benim hayatımı boş verin, eğer işgalciler İstanbul'un fetih sembolü olan Ayasofya’ya çan takmaya gelirlerse, benden emir beklemeden ateş açın ve Son nefesinize kadar Ayasofya Camii için savaşın!
- Henüz kategori yok.
-
Girona Küme Düşme Hattından Çıkış Arayışında: Alavés M…08.11.2025
-
Adanalı Genç İş İnsanı Mehmet Hanifi Kalo Hayatını Kay…08.11.2025
-
Irmak Ünal'dan Kanserle Mücadele Sürecine Dair Samimi …08.11.2025
-
Schalke ve Elversberg Zirve Yarışında: Gençler Sahne A…08.11.2025
-
Premier Lig'de Büyük Heyecan: Tottenham - Manchester U…08.11.2025
-
Şanlıurfaspor'dan PFDK Kararına Sert Tepki: İtiraz Red…08.11.2025
-
Gaziantep'te Umre Yolcusunu Karşılamaya Giden Aile Tra…08.11.2025
-
Premier Lig'in Zirve Yarışında Tottenham-Manchester Un…08.11.2025
-
Hull City, Portsmouth Karşısında Evinde Galibiyet Arıy…08.11.2025
-
Sakaryaspor - Serikspor Karşılaşması Öncesi Son Durum …08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Vahdettin
Memlekette üç tane şeytan vardır. Bunlar bir sacayağıdır. Biri bizim hemşire, biri kocası Ferit, biri de mahdumu Sami.
Ben bu makam için hazırlanmadım. Çocukluğumdan beri vücutça rahatsız olduğumdan layikiyle tahsil edemedim. Yaşım kemale erdi, dünyada bir emelim kalmadı. Biraderle hangimizin evvel gideceğimiz malum olmadığından bu makamı bekleyişte değildim. Fakat takdiri ilahi böyle teveccüh etti, bu ağır vazifeyi deruhde eyledim. Şaşmış bir haldeyim, bana dua ediniz.
Bana mensup olan, sarayıma iltica eden, masumiyeti de bence malum olan bir adamı garezkar düşmanlarına teslim edemem. Zorla içeri girmek isteyenleri vururum… Beni öldürmedikçe Şaban Efendi’yi alamazlar.
Yaverlerimden Tuğgeneral Mustafa Kemal Paşa'ya! Dünya Savaşı'nın müttefikler tarafından kaybedilmesi üzerine ortaya çıkan siyasi durum ceddimin toprağını, hilafet ve saltanat makamını zor ve tehlikeli bir sahaya sürüklediğinden hükümetimin kararı uyarınca tayin olunduğunuz bölgede düzenin sağlanmasının, razı olmayacağım durumların ortaya çıkmasının önlenmesinin, saldırıların defedilmesi için hep birlikte ve elden geldiğince çalışıp gayret gösterilmesinin, milletimin dokunulmazlığının sağlamlaştırılması ve ülkemin saldırgan ellerden kurtarılması için tek bir vücud olarak hareket edilmesinin hükümdarlara mahsus selamımla beraber askere, memurlara ve ahaliye tebliğini emrettim. 14 Mayıs 1919. Mehmed Vahideddin
Gerçi ahval-i malume sebebiyle dinime, vatanıma, milletime arzu ettiğim kadar hizmet etmeye vakit ve imkan bulamadım ise de, asla ihanet etmedim. Vakıa sizin mütalaat-ı saiyyenizi kabul edip Anadolu'ya gidemedim... Şimdi burada zelilane ve sefilane kalmaktan ise, Anadolu'da at sırtında olmalıydık. Zaten ecdadımızın taşıdıkları sarıklar, kendi kefenleriydi. Fakat ne yapalım. Bu fikri, Anadolu'ya gidip ordunun başına geçmem lüzumunu dünürüm bulunan Sadrazam Tevfik Paşa'ya açtığım zaman, büyük bir muhalefete uğramıştım. 'Böyle bir avantüre giremezsiniz' dedi. Hatta her kalbe göre şekil alan Sadr-ı Esbak İzzet Paşa ve Ali Rıza Paşa biçarelerini üzerime sevk etti... Hayli mücadele ettim. Nihayet mağlub oldum... Çünkü bana dediler ki; "Mustafa Kemal Paşa ile muhabere ve mukabele ettik. Ba'de'z-zafer zat-ı hümayunlarına her halde bey'at edecektir. Onun istemediği yalnız Damat Ferid Paşa'dır. Galip gelirse galebe nam-ı hümayunlarına, huda ne-kerde mağlup olursa kendi hesabınadır. Vaktiyle Enver, Tal'at mağlub oldular. Hatalarını tashih için zat-ı hümayunları düvel-i galibe ile şimdi mücahede ediyorsunuz. Allah göstermesin, Anadolu'da zat-ı şahaneleri mağlub olurlarsa vaziyeti kim kurtarır?"
Birincisi, rahmet olsun biraderim Sultan Reşad'ı müteakib makam-ı saltanatı kabul etmekle hata ettim. İkincisi; Mütareke kabinelerine, başta Ferid Paşa olduğu halde Tevfik Paşalar, İzzet Paşalar, Ali Rıza ve Salih Paşalar gibi milletin, devletin kalbur üstünde görülen ricaline rabt-ı tali' ederek aldandım. Doğrusu bunların memlekete hizmet edemeyeceklerine ve bana ihanette bulunacaklarına ihtimal vermedim.
Sizden talebim şudur: O tarafları düşman eline geçirmeyeceksiniz!.. Verdiğim vazifeyi muvaffakiyetle ifa edeceğinize eminim.
Biz her şey olabiliriz. Cahil, tecrübesiz, hatalı bir siyasete kapılmış olabilir ve zararlar da verebiliriz ama Osmanoğlu olarak nasıl vatan haini olabiliriz?
... Elbet bir gün hak kuvvete üstün gelecek ve necîb milletimiz hakikatleri öğrenecektir...
Her tarafı istila eden inkılap ve ihtiras içerisinde bunaldım. Bana teklif edilen şekildeki hilafete ne karşı koyma ne de başeğme imkanı görmeyerek kamuoyunda sükun ve durumda açıklık belirinceye kadar tehlikeli bölgeden geçici olarak ayrılmaya karar verdim. Gitmekle vekili olduğum şanı yüce peygamberin yaptığını yaptım, hicret ettim...
...Facialara kalkan olamadım ise de; siper sâika (paratoner) vazifesi gördüm... Bütün musibetleri üzerime çektim. Kendimi feda ederek vatanı kurtarmaya çalıştım. Dinine, devletine, vatanıma ve milletine hıyanet edenlerin aziz Allah'ın kahreden kudretli gücüne hedef olması için yakarıyorum...
Mustafa Kemal'in ve hempalarının neler yaptığı ortadadır. Müslümanların gayreti, Osmanlı'nın sevgisi, Allah'ın inayeti ile Yunanlara galip gelindi ama bunun kaynağı olan şeriata hemen karşı çıktılar. Sonuç ortada. Peçe kalktı; kadın barda, kahvede. Müslüman ile Hristiyan'ın evlenmesine izin verdiler. Ezanı, Kuran'ı ve tekkeleri kaldırdılar, camileri koruyan yasağı kaldırıp haccı yasakladılar. Din eğitimi kalktı. Hilafet hayalet haline getirildi. Hanedan-ı Al-i Osman'ı aşağıladılar.
Mustafa Kemal'in kabul edilebilecek hiçbir mazereti yoktur. Benim gözümde Ankara'da kemalî (ciddi) bir hükümet yoktur. Dinine hıyanet etmiş bir Mustafa Kemal vardır.
Mustafa Kemal Anadolu'da milli görev sınırını aşarak birçok ak sakallı müftülere varıncaya kadar alimleri asıp kesmekle milletin başına bir bela kesilmiştir!