Ve tarih göstermiştir ki; ahlak, Alpler'e tırmanmanın yolları gibi, durmadan "U" dönüşüyle karşılar insanı...
- Henüz kategori yok.
-
Girona Küme Düşme Hattından Çıkış Arayışında: Alavés M…08.11.2025
-
Adanalı Genç İş İnsanı Mehmet Hanifi Kalo Hayatını Kay…08.11.2025
-
Irmak Ünal'dan Kanserle Mücadele Sürecine Dair Samimi …08.11.2025
-
Schalke ve Elversberg Zirve Yarışında: Gençler Sahne A…08.11.2025
-
Premier Lig'de Büyük Heyecan: Tottenham - Manchester U…08.11.2025
-
Şanlıurfaspor'dan PFDK Kararına Sert Tepki: İtiraz Red…08.11.2025
-
Gaziantep'te Umre Yolcusunu Karşılamaya Giden Aile Tra…08.11.2025
-
Premier Lig'in Zirve Yarışında Tottenham-Manchester Un…08.11.2025
-
Hull City, Portsmouth Karşısında Evinde Galibiyet Arıy…08.11.2025
-
Sakaryaspor - Serikspor Karşılaşması Öncesi Son Durum …08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Soner Yalçın
Stefan Zweig, insanın yıldızının nasıl parlayacağını şöyle yazdı: "Tek bir evet, tek bir hayır; bir anlık erken davranma ya da bir anlık geç harekete geçme; bu anı, yüzlerce kuşak da geçse asla geri getiremez ve bu yitirilen an bireylerin ve ulusların yaşamını ve hatta bütün bir insanlığın yazgısını belirler."
... sorunun sorulmadığı yerde kutsal olaylar yaratma ve onu resmileştirme çok kolay gerçekleştiriliyor....
Raflarında kapağı açılmadan yepyeni kitapların durduğu kütüphaneye kaydı gözleri. Salonun bir köşesini kütüphane yaptırmıştı. Kitap okumaya değil, "biriktirmeye" karşı bir hevesi vardı. Belki de bu isteği entelektüel görünmek istemesinden kaynaklanıyordu. Ama polisiye ve casusluk türünde okumadığı kitap yok gibiydi. Dün gece uyuyabilmek için birini daha bitirmişti. "Cengiz'e söyleyeyim de, yeni çıkanlardan birkaç tane daha alsın bana" diye geçirdi kafasından. Yıllarca annesini ağırlayan yaylan çıkmış koltuğa şimdi sürekli kendisi oturuyordu. Alışkanlık olmuştu ve alışkanlıklarından kolay vazgeçen biri değildi.
İnsanlığın büyük yıkımlarından sonra; bilgi-gerçeklik önemini kaybeder; "inanma" ihtiyacı dışa vurur. Bu dönemde dogmatizm, akıldışılık her alana sirayet eder; iradesi zayıf olanlar yaşarken çürür. Böyle dönemlerde sadece insanın ruhundaki soyluluğu onun düşmesini önler.
Goethe tarihe, "Tanrı'nın gizemli atölyesi " der. Bu gizemli atölye; ayrıntılarla uğraşmaz; sıradanlığa aldırış etmez.
"Vatan haini, komünist" diye bildiği şairin yurtdışında bu kadar sevilmesini içine sindirememişti.
Savaşın ve Nazi işgalinin yaralarını yeni yeni sarmakta olan Paris, genç Hiram Abas'ın gittiği günlerde Fransa'nın Vietnam'da sürdürdüğü sömürge savaşını protesto gösterileriyle çalkalanıyordu. Ayrıca Paris sokakları. ABD'deki McCarthy'ci komünist avcılığının sonucu olarak karıkoca Rosenberglerin casusluk suçlamasıyla idama mahkûm edilmelerine karşı gösterilerle de sarsılıyordu. Hiram Abas'ın adlarını lise sıralarında öğrendiği aydınlar, bu gösterilerin başını çekiyordu: Sartre, Camus, Aragon, Picasso...
Eski bir İngiliz geleneğiydi; soylu ailelerin erkek çocuklarına, delikanlılık çağına geldiklerinde bir kılıç ve bir pipo takımı hediye edilirdi. Hediye edilen pipo takımı, soylu çocuk doğduğu gün bir uşağa verilir ve onun kullanması istenirdi. Amaç, yıllarca uşak tarafından kullanılan pipoların, ısırgan otu tadından kurtulup, zehiri özümseme yeteneğini geliştirmesiydi. Çocuk büyüyene kadar pipolar, sağlıklı bir içime hazırlanmış olurdu. Pipo kullanma yaşına gelen asilzadenin delikanlı oğlu da böylece hiç emek harcamadan iyi bir pipo takımının sahibi olurdu...