Türk sinemasından maalesef birkaç film izledim, sanıyorum 30 yıl önceydi, Yılmaz Güney’in filmlerinde izlemiştim. Özellikle en sonuncusu çocuklar ve hapishanelerle ilgiliydi. Öylesine etkileyiciydi ki hala hatırlıyorum. Çocuklardan biri sistematik olarak gardiyanın tecavüzüne uğruyordu.
- Henüz kategori yok.
-
LaLiga'da Kritik Randevu: Sevilla ve Osasuna Düşüşü Du…08.11.2025
-
Hull City Zirve Takibinde: Art arda Gelen Galibiyetler…08.11.2025
-
Rochester Adams, Stoney Creek'i Yenerek Bölge Şampiyon…08.11.2025
-
Kompany'nin Rekor Peşindeki Bayern Münih'i Union Berli…08.11.2025
-
Ankara'da Elektrik Kesintileri: Başkent EDAŞ'tan Şebek…08.11.2025
-
Hoffenheim-RB Leipzig Karşılaşması: 'Unbeliebtico' İdd…08.11.2025
-
Yorgun Borussia Dortmund'a Karşı HSV: Fikstür Avantajı…08.11.2025
-
Kastamonu'da Kayıp Anne ve Oğul İçin Kapsamlı Arama: A…08.11.2025
-
Kocaelispor - Galatasaray Rekabetinde Sarı-Kırmızılıla…08.11.2025
-
Kompany Liderliğindeki Bayern, Union Berlin Deplasmanı…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Slavoj Žižek
Tarih boyunca kimse Kürtleri istemedi. Türkiye’de, Suriye’de, İran’da, Irak’ta sorunları var. Kolonyal gerekçelerle cetvelle parçalandılar. Ben bugün Osmanlıvari bir çözümü tek çıkar yol olarak görüyorum. Biliyorsunuz umutsuzca yeni bir model arayışındayım. Acaba çok kültürlü bir yapı için Osmanlı modeli bugün işe yarar mı diye sorguluyorum.
Stalin’in sosyalist kapitalizminde pek çok şey sona erdi. Doğrudan demokrasi bunların hepsi başarısızlığa uğradı. Şu anda kapitalizmin sınırlarını görüyoruz ancak bunun neyle değiştireceğimiz hakkında bir fikrimiz yok.
Kapitalizm hakkında tipik Marksist belirsizlikle aynı fikirdeyim. Kapitalizm insanlık tarihinde en dinamik üretken sistem oldu.
İlk defa dünya bu kadar kitlesel bir protesto gösterisine sahne oldu. Kapitalizmi hedef alıyordu; ancak bu kolay değil. Kapitalizmi neyle değiştirebiliriz bunu bile bilmiyoruz. Ancak formülü düşünmek için işgaller başlangıçtı, son değildi.
Julian Assange’a bakın. Yaptığı şey, doğrudan terörizm değil, ancak İsveç’te tecavüzcü olduğuna dair suçlamalara daha yakından bakarsanız bu bir saçmalık.
Fransızların Cezayir’de yaptığına ne diyeceğiz? Bu yüzden Kürtler ve Ermenilerle ilgili duruma bakacak olursak bu Jöntürklerin Avrupalı gibi bir ülke olmak istemesiyle ortaya çıktı bu sorunlar. Türkiye tam olarak bu tür şeyleri gerçekleştirerek batı birliğine dahil oldu. Geçmişe baktığımızda bunlar modern devletler tarafından kendi sınırlarını korumak ve devlet oluşturmak için işlenmiş suçlardır. Ermenilerde bu suçlar Türkiye Avrupalı olmaya karar verdiğinde işlendi. Etnik şiddet, Türkiye'nin ahlaki ve etnik durumuyla ilgili bir geleneği değil.
Bugünün dünyasını anlamak için sinemaya ihtiyacımız var; yüz yüze gelmeye cesaret edemediğimiz ne varsa, anlamak için sinemaya bakmalıyız.
Alışveriş için para harcamıyorum. Deli bir adamım, kıyafete para vermem. Üzerimdeki tişörtü katıldığım bir festivalden satın almıştım. Altımdaki pantolon ise bir akrabama ait. İç çamaşırlarımı da genelde ucuz mağazalardan satın alıyorum. Kazandığım parayı daha çılgın şeyler için harcıyorum.
William Butler Yeats’in “İsa’nın Dönüşü” şiiri içinde bulunduğumuz bu çıkmazı mükemmel betimliyor: “En iyimiz her türlü ilke ve bağlılığa uzak duruyor, en kötümüz ise yoğun bir tutkuya boğulmuş durumda.” Bu dizeler günümüzün anemik liberalleriyle, tutkusuz bir hırsa boğulmuş [impassioned] gericileri arasındaki çelişkiyi betimliyor. “En iyimiz” hiçbir konuda elini taşın altına koymuyor, “en kötümüz” ise ırkçı, dinci, cinsiyetçi bir yobazlığa saplanmış durumda.
Sınırsız zevklerin dünyası Birinci Dünya ile buna karşı tepki olarak ortaya çıkan köktencilik arasındaki kutuplaşma, günümüzde giderek maddi ve kültürel anlamda varlıklı, uzun ve tatminkar bir yaşam sürmek ile yaşamını aşkın bir hedefe adamak arasındaki çelişkiye karşılık gelmeye başlamıştır. Bu çelişki Nietzsche’nin tanımladığı etkin ve edilgen nihilizmler arasındaki çelişkiye karşılık gelmiyor mu? Bizler Batı’da Nietzsche’nin betimlediği aptalca gündelik zevklere dalmış Son İnsan’ı oynarken, Müslüman köktendinci her şeyini riske eden, kendisini bile yok eden bir savaşa girişiyor.