Aslında tiyatro gerek mutfağıyla gerek sahnesiyle derin bir sessizlik ve tekrardan sonra zirve yaşıyor son dönemlerde. Gerçi adına alternatif tiyatro deniyor, onun bir kavram kargaşası olduğunu düşünüyorum. 90’larda çıkan özgün müzik kavramı gibi. Ama adı ne olursa olsun çok umut verici gelişmeler bunlar.
- Henüz kategori yok.
-
Fransa Ligue 1'de Marsilya - Brest Maçı: Kritik Randev…08.11.2025
-
Mevsimlik Lezzetlerle Sonbahar Sofralarına Özel Risott…08.11.2025
-
Galatasaray'ın Şampiyonlar Ligi Hedefi ve Mali Zaferle…08.11.2025
-
Sevilla'dan Tarihi Zafer: 14 Yıllık Hasret Guadalquivi…08.11.2025
-
Suudi Arabistan Pro Lig: Al Fayha - Al Akhdoud Karşıla…08.11.2025
-
Lando Norris Sao Paulo Sprint'i Domine Etti, Piastri'n…08.11.2025
-
West Ham United, Burnley Karşısında Kritik Maça Çıkıyo…08.11.2025
-
Türk Telekom - Karşıyaka Maçı Öncesi: Yükselişteki Baş…08.11.2025
-
Bundesliga: Union Berlin, Zirvedeki Bayern Münih'in Ye…08.11.2025
-
Amedspor Taraftarından Hatayspor'a Sıcak Karşılama, Gö…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Okan Yalabık
Her bir oyunda gözeneklerinizden adrenalin fışkırıyor. Başka ne yapar ki böyle bir şeyi insana? Bungy jumping mi ya da paraglading mi? Tiyatronun kendine böyle bir bağlayıcılığı var. Canlı olması nefis bir şey, her akşam bir sınav. Hadi bakalım, birisi bana bunun yerine bir şey önersin!
Oyunculuğa başladığım günden beri hiç ara vermeden yaptığım bir şey tiyatro. Onun yanı sıra dizilerde oynuyorum. Bu ikisi birbirine engel değil.
İlerde sinemacı olacağım. Gün gelecek ben bir şekilde yapacağım bu işi, çünkü kafaya koydum.
Stüdyo oyun parkı gibi bir yer benim için. O aletler, mikrofon, bir şeyler kaydetmek... Seslendirme de öyle bir uzantı, eğlenceli bulduğum bir yer.
Seslendirme sanatçılığı çok saygı duyduğum bir meslek. Başlı başına farklı bir alan, içerisinde bir sürü parametreler var. Ben reklam seslendiriyorum sadece. İşimi yaparken de eğleniyorum. Stüdyo benim için bir oyun bahçesi.
Kamera önünde olmak ve stüdyoda seslendirme yapmak çok kıyaslanacak şeyler değil bence. Ben ikisini de severek yapıyorum. Çok sevdiğim için de karşılaştığım şeyleri zorluk olarak addetmiyorum. Yani şanslıyım diyebilirim. Bu yüzden de kamera önünde olmak ayrı stüdyoda seslendirme yapmak ayrı haz veriyor bana.
Fotoğraf, özgür olduğum bir alan. Bu nedenle profesyonelce yapmak istemiyorum. Hata yapması da keyifli.
Derdi olan rolleri seviyorum. Derttir rolleri izlenir kılan. O karakterin ne kadar çatalı, ne kadar derdi varsa o kadar eğlenceli oluyor o rolle uğraşmak.
Şu anda yaşadıklarımız, geçmişte yaptıklarımızdan dolayıdır hep... Ben buna inanıyorum... Bu aynı zamanda Hatırla Sevgili'nin de en temelinde söylemek istediği şeydi... Eğer Necdet'i oynamasaydım bu güne kadar severek oynadığım iki rolden bir tanesini oynamamış olacaktım.
Başka türlüsü mümkün mü? Durumu değiştirebilir misiniz? Her şeyi olduğu gibi kabul etmeli.
Âşık olur evlenirsiniz; bir şeyler yolunda gitmez, anlaşamaz, uzaklaşır ve ayrılırsınız veya çok sevdiğiniz birçok şeyden sıkılabilirsiniz ama oyunculuktan asla.
Aşk dengesizliktir aslında. Bu konular üzerinde ahkam kesmek çok doğru değil ama şöyle diyebilirim, çok yüksek bir yerlerden kapakların açılması ve suyun aşağıya şiddetli bir şekilde akması gibi tanımlayabilirim kendime göre aşkı. Ama musluğu bağladığınız zaman mantıklı bir sevgi iilişkisine dönüşebiliyor aşk.
Sevginin ne kadar önemli ne kadar hafifletici ve birçok şeyin ne kadar gereksiz olduğunun kanıtı olarak aslında ne kadar basit olduğunu görüyorsunuz.