Devletin kapitalizmin yeniden üretimini sağlamada iki tür sistemi vardır: İlki, Devletin Baskı Aygıtları; hükümet, ordu,polis,hapishane. İkincisi Devletin İdeolojik Aygıtları; eğitim,din,siyaset,sendika,basın-yayın. Bunlar ideolojik yeniden üretimi devletin işleyişine bağlayan kültürel aygıtlardır.
- Henüz kategori yok.
-
Lando Norris Sao Paulo Sprint'i Domine Etti, Piastri'n…08.11.2025
-
West Ham United, Burnley Karşısında Kritik Maça Çıkıyo…08.11.2025
-
Türk Telekom - Karşıyaka Maçı Öncesi: Yükselişteki Baş…08.11.2025
-
Bundesliga: Union Berlin, Zirvedeki Bayern Münih'in Ye…08.11.2025
-
Amedspor Taraftarından Hatayspor'a Sıcak Karşılama, Gö…08.11.2025
-
LaLiga'da Kritik Randevu: Sevilla ve Osasuna Düşüşü Du…08.11.2025
-
Hull City Zirve Takibinde: Art arda Gelen Galibiyetler…08.11.2025
-
Rochester Adams, Stoney Creek'i Yenerek Bölge Şampiyon…08.11.2025
-
Kompany'nin Rekor Peşindeki Bayern Münih'i Union Berli…08.11.2025
-
Ankara'da Elektrik Kesintileri: Başkent EDAŞ'tan Şebek…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Louis Althusser
Zihnin hiçbir mutlak anlama, arzulama, sevme, vb yetisi yoktur. Bundan şu sonuç çıkar ki, yetiler ve benzeri kavramlar ya tamamen kurmaca ya da metafizik 'var olan'lardır.
Bilim popüler ideolojinin sandığı gibi "somuttan soyuta" gitmez; ampirik olarak var olan nesnelerden, onların hakikatine gitmez. Aksine, bilim soyuttan somuta gider.
Biliyoruz ki somut bir dünyada, doğumumuzdan ölümümüze kadar somutun içinde, somutun egemenliği altında yaşıyoruz. Bu kadarı bile çekilmez!
Despotizmin ilk özelliği, deyim yerindeyse hiçbir yapısı olmayan bir siyasal rejim olmasıdır. Ne siyasal, ne hukuki ve ne de toplumsal bir yapısı vardır.
Yaşayan bir insan için ölüm hiçbir şeydir, çünkü adam yaşıyor; ölmüş biri için de ölüm hiçbir şeydir, çünkü artık onun hakkında hiçbir şey bilemez.
Filozof için sanki bütün felsefeler çağdaştır... çünkü aslında hep aynı sorulara yanıt ararlar ki, zaten felsefe de bunlardan oluşur.
Bütün dinlerin müminleri insanlara dili bahşedenin Tanrı ya da elçisi olduğunu iddia ederler ama elbette durum böyle değildir.
İdealist filozofların inandıklarının aksine, bilim ve bilgi siyasete değil, siyaset bilim ve bilginin gelişmesine kumanda eder.
Devrimci mücadelenin hedefi; her zaman için sömürünün sona ermesi ve dolayısıyla insanın kurtuluşu olmuştur.
Hep o korku, bedenime bir zarar gelir korkusu. Gerçek şu ki, ben tüm yaşamımda bir kerecik bile dövüşmedim.
Bir tedirginliği ancak bitmez-tükenmez başka tedirginliklere düşerek yatıştırma düşüncesi benim yazgim artik.
Devrimci bir işçi partisininse üyelerine sunacak hiçbir şeyi yoktur: ne makam/mansıp ne maddesel avantajlar.
Her felsefe, idealist olsun materyalist olsun, içinde hasmını barındırır. Önleyici bir tutumla "nehyetmek" için.
Devlet, sömürü üzerine kurulmuş ideoloji ve zor kullanımıyla garantilenmiş bir aldatmaca ilişkisini icra eder.
İnsanın kendi dünyasını tanımak için kendi dünyasından çıkması ve büyük dolambaçtan dolanması gerek.
Gerçek şu ki Kilise'nin oynadığı devletin egemen ideolojik aygıtı rolünü günümüzde Okul üzerine almıştır.
Sartre, insan denen varlığın en derin felsefî projesi olarak bütünden değil de bütünleşmeden bahseder.
Açık gözlerle felsefe yapmak, karanlıkta felsefe yapmaktır. Sadece körler güneşe doğrudan bakabilir.
İnsanın bilmek için çalışmaya ihtiyacı olmadığı gibi yaşamak için de çalışmaya ihtiyacı olmadığı fikri.
Düşünmek yalnızca aydınlara, üniversite gibi kurumlara bırakılamayacak kadar ciddi bir meseledir.
Halkların tabiatını iyi tanımak için hükümdar, hükümdarınkini tanımak için halk olmak lazımdır.
İşçi sınıfı uğruna çalışmak tutkusu. Bütüncül, ödünsüz ve elbette ksımen mitsel tam bir tutku.
Ayrı ayrı birer ahlaksız yaratıklar olan insanlar, toplu oldukları zaman namuslu kişiler olurlar.