Dünya düzenininTanrıile hiçbir ilgisi olmadığını veTanrı'nın dünyayla hiçbir ilgisi olmadığını öğrendim. Bunun nedeni oldukça basitti.Tanrıyoktu. Kurnaz din adamları O'nu aptal, batıl inançlı insanları kandırabilmek için icat etmişlerdi.
- Henüz kategori yok.
-
Girona Küme Düşme Hattından Çıkış Arayışında: Alavés M…08.11.2025
-
Adanalı Genç İş İnsanı Mehmet Hanifi Kalo Hayatını Kay…08.11.2025
-
Irmak Ünal'dan Kanserle Mücadele Sürecine Dair Samimi …08.11.2025
-
Schalke ve Elversberg Zirve Yarışında: Gençler Sahne A…08.11.2025
-
Premier Lig'de Büyük Heyecan: Tottenham - Manchester U…08.11.2025
-
Şanlıurfaspor'dan PFDK Kararına Sert Tepki: İtiraz Red…08.11.2025
-
Gaziantep'te Umre Yolcusunu Karşılamaya Giden Aile Tra…08.11.2025
-
Premier Lig'in Zirve Yarışında Tottenham-Manchester Un…08.11.2025
-
Hull City, Portsmouth Karşısında Evinde Galibiyet Arıy…08.11.2025
-
Sakaryaspor - Serikspor Karşılaşması Öncesi Son Durum …08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Jerzy Kosinski
Yaşananlar birdenbire netleşmişti, artık her şeyi açıkça görebiliyordum. Hayatta başarılı olmuş insanları tarif ederken sıkça söylenen bir deyişi hatırlayıp anlamını o an kavradım, "Şeytanla işbirliği yapar o,".
Sovyet komiserleri söylendiği gibi kiliseleri yerle bir edip din adamlarını öldürüp inananları ipe göndereceklerse zaten Kızıl Ordu'nun bu savaşı kazanmak konusunda küçücük bir şansı bile yok demekti.
Din, bu ilkel insanları katolik ve ortodoks diye ikiye ayırmış, birbirine düşürmüştü. Boş inançlar ve salgın hastalıklardan başka da kazançları yoktu bu işten. Kara cahil ve vahşi olmaları kaçınılmaz şeydi.
Başkalarının yapabileceklerine inanmadığımız zaman, kendi yapabileceklerimize de inanmaz hale gelebiliriz. Bizler, hayal kurmaktaki başarısızlığımız dolayısıyla işte böyle cezalandırılıyoruz.
İyi de neler olacağına madem Tanrı kendisi karar veriyordu, o zaman neden bu köylüler kaderleri konusunda bu kadar endişeliydiler, kiliselere din adamlarına bu kadar bel bağlıyorlardı.?
Adalet, bir demircinin elindeki güçlü çekiç gibi asılıydı dünyamızın üstünde. Bir süre demircinin havada kalan kolu, beklenmedik bir anda, hem de büyük bir güçle örsün üzerine iniverirdi.
Almanların bu savaşı kazanmasının anlamı neydi o zaman.? Tanrı'nın gözünden bakıldığında madem iki tarafta cinayet işliyordu, o zaman ikisinin de savaşı kaybetmesi daha anlamlıydı.
Tanrıkullarının dualarına kulak verip, işledikleri sevapların çetelesini tutamayacak kadar meşgul olsa bile, onlar Tanrı'yı bir an bile akıllarından çıkarmadan sürdürürlerdi yaşamlarını.
Kendi gücüne inancı olmadığı için Tanrı kavramına sığınıp ona inanmayı seçen, dünyanın doğal işleyişini kavramaktan yoksun cahil insanları kandırmak için uydurulmuş masallardı.
İnsan olmak büyük bir başarı, önemli bir aşamadır. Herkes, kavgasını içinde taşır. Bunu benimsemek kendi yasalarına göre tek başına kazanmak ya da kaybetmek zorundadır.
Beni bir at arabasının altına doğru sürükleyip atın kuyruğuna bağladılar. Ben kendimi kurtarmaya çalışana kadar kişneyip şaha kalkan atın birkaç çiftesini yemiştim bile.
Tamam, bugüne kadar dualarımın karşılığını bu dünyada görmüş değildim ama bunlar muhakkak ki cennette yani adaletin kanun olduğu yerde gözden kaçmayacaktı.
İnsanlar barınaklarını buzağılar, tavşanlar, domuzlar, kazlar ve köpeklerle paylaşıyor, insanlarla hayvanlar birbirlerine sokulup ısınıyorlardı. Bana yer yoktu aralarında.
Ne yağmurun, ne rüzgârın, ne de ateşin işlenen suçların izlerini silemeyeceğine inanılırdı. Adalet, bir demircinin elindeki güçlü çekiç gibi asılıydı dünyamızın üzerinde.
Savaştan sonra dünya üstünde yalnızca sarı saçlı, mavi gözlü insanlar kalacaktı herhalde. Peki ama sarışın insanlardan doğabilecek esmer çocuklara ne olacaktı?
İnsan olmak ne kadar onurlu bir şeydir. İnsan kendi savaşını taşır hep içinde. Kendi adaletini kendisi yerine getirirken de kazanan ya da kaybeden yine kendisidir.
Öte yandan da aslında din adamlarının kendilerinin de Tanrı'ya inanmayıp, onu diğer insanları kandırmak için kullandıklarına inanmakta güçlük çekiyordum.
Adalet, saf ve masum birinin kafasına inmeden önce durmasını da bilen güçlü bir elin tuttuğu koca bir balyoz gibi asılı dururdu dünyanın üstünde.
Beni asıl şaşırtan, onun gibi, hayat boyu sayısız dua edip pek çok günü bağışlanan bir adamın, önemsiz bir günahkar gibi hastalık çekmesiydi.
Tanrı'ya inanmak, ölenleri rahatlatmıştı hep. Avundukları tek şey, arkada bıraktıkları çocuklarının üzerinde Tanrı'nın gözü bulunduğuydu.
Çok seviyordum kitapları. Çevremizdeki dünya kadar gerçek; neredeyse ondan daha zengin bir evren fışkırıyordu sayfaların arasından.
Herkesin çabası, yeryüzünde daha büyük bir alan, gökyüzünde de güneşten daha çok yararlanmayı sağlayacak bir yer edinmek içindi.
Biraz daha bekleyip yeni bir deneme yaptım. Boşunaydı. Ormanın sessizliğinde sineklerin vızıltısından başka ses duyulmuyordu.