Tarihte adı geçen bir fahişenin ya da sahte bir kahramanın hayatı, zirve imkanlarla temsil edilirken, Peygamberlerden sonra Allah'ın en sevgili kulları olan o yüce insanların hayatlarını kırık dökük temsil etmeye çalışmak onları küçültmekten başka ne işe yarar? Gişe hasılatını yükseltmek için hiçbir manevi ölçü tanımayan, öz kızlarını sahneleyerek geçinen kimseler bu işin para kazandığını fark ederler de, bir Tophane ekibi kurup "Hazreti Peygamberin Hayatı" adıyla turneye çıkarlarsa; bunları nasıl durdurabiliriz ve bunun mesulü kim olur? (1973 yılındaki bir konuşması)
- Henüz kategori yok.
-
MasterChef Türkiye'de Şaşırtan Elenme: Çağlar Veda Etti09.11.2025
-
TCMB'den Altın Ekonomisi Analizi: Yastık Altı Miktarı,…09.11.2025
-
9 Kasım Günlük Burç Yorumları: Gezegenlerin Etkisiyle …09.11.2025
-
TOKİ Yüzyılın Konut Projesi Başvuruları Başladı: E-Dev…09.11.2025
-
İrem Derici ve Melih Kunukçu Aşkında Son Perde: Ayrılı…09.11.2025
-
Aynadaki Yabancı 6. Bölüm: Gerçekler Açığa Çıkıyor, Te…09.11.2025
-
Portekiz Ligi: Santa Clara, Sporting Karşısında Erken …09.11.2025
-
MasterChef Türkiye'de Haftanın Eleme Heyecanı: 7 Kasım…09.11.2025
-
8 Kasım 2025 Çılgın Sayısal Loto Sonuçları Belli Oldu:…09.11.2025
-
Ben Leman'da Gerilim Dorukta: Kaybolan Çocuklar İçin U…09.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Hasan Nail Canat
Biz 6 yıldır binlerce insana ne anlattıysak hepsini Necip Fazıl'dan öğrendik. Şuur trafiğimizi ondan aldık. Ertuğrul Muhsin'in sahnede Necip Fazıl'ın temsilcisi olduğu zamana ulaşamadık. Ama ihanetle biten bu izdivacın mutluluk anılarını çok okuduk. (1973 yılındaki bir konuşması)
Sanatın gerçek tarifi, parolamız haline gelen "Sanat Allah'ı aramaktır". Bu tarifin mana duvarları arasında kaç sanatçı görürseniz mahzun ve yalnızlığa mahkum bırakılmıştır. Şuurlu Müslümanların çok değer verdiği, kozmopolitlerin kıskançlıkla diş etlerini yediği, inançsızların ateş püskürüp bir kaşık suda boğmak için fırsat kolladıkları dünyaca meşhur Necip Fazıl Kısakürek bile bu terk edilişin içinde değil midir?
Hemen hemen her tiyatro temsilimizin sonunda Üstad Necip Fazıl Kısakürek'in Sakarya Türküsü'nü okudum. O Sakarya Türküsü'nde bir mısra var ki, beni dehşete düşürür; "Siz hayat süren leşler". Ve hayatım boyunca hayat süren leş olmamak için mücadele ettim.
Ekmek uğrunda yapılan savaşlar, hayatın devamı için vazgeçilmez değerdir. Ama insanın biricik hedefi ve yaratılış gayesi değildir.
Biz kendi sahnemizde Batı insanının bunalımını seyrederiz. Seks ve hızlı yaşantı gençliğin ulaşılacak hedefi olarak biliniyor. Manevi değerler ve milli kıymetler sinema ve tiyatroların alay konuları oldu.
Avrupa'nın en ünlü eleştiricileri, yazarlara "Sokaktaki adamdan bahsedin" diyorlar. Türk tiyatrosu -her şeyde olduğu gibi- Avrupa'yı taklit etmekle görevini yaptığı zannediyor.
Dünyadaki bütün sular insanı bedenen temizler, ibadet de insanın ruhunu temizler. Hem bedenen hem ruhen temiz olan insanlar cennetin kapısını tekmeyle açar.
Beni sanatımla başbaşa bırakın. Benim görevim doğru bildiğim mesajları insanlara iletmek. Eğer insanlar o mesajları doğru alırsa elbette ki doğru insanlar doğru siyasetçileri seçecekler. Kısacası, sanatçı siyasetin ve ticaretin üstündedir. ('Hasan Ağabey, sizi siyasetin içinde de görmek isteriz' dedikleri zaman)
Eski dostlar bir makâma geldikleri zaman hemen yeni dostlar aramaya başlarlar. O sırada eski dostlarını kaybetmeye başlarlar.
Dinimi de dilimi de çok seviyorum. İncil'i hiç merak etmedim ki İngilizce öğreneyim. ('Yabancı diliniz var mı?' diye sordukları zaman)
Tiyatromuzun en büyük çıkmazı eleman yokluğudur. Genellikle gençlerimiz zaman zaman bu cazip işe takılırlar. Ama hiçbirinin tiyatrocu olmak gibi bir amacı yoktur. Halbuki tiyatro mutlaka aynı görüşü paylaşan sanatçılardan oluşmalı ve sürekli olmalıdır. (1991 yılındaki bir konuşması)
Ben anlatmak istediğimi en uygun biçimde anlatırım. Neticede yaptığım tiyatroda her türün rengini bulabilirsiniz. Önemli olan da bizim tiyatromuzun bizim rengimizi bulmasıdır.
Epik Tiyatro, komünizmin sahneye çıkmış halidir. Biçim olarak Asya gösteri sanatlarından ve orta oyunundan yararlanmıştır. Biz epik tiyatrodan değil de, doğrudan orta oyunundan yararlanıyoruz.