Hasan Cemal

Gerçekler suyun yüzüne çıkınca da şaşırıp kaldık. Kürtler de varmış, Kürtçe diye bir dil de varmış, Kürt sorunu diye bir sorunumuz da varmış dedik ama iş işten geçmişti. Onbinlerce insanımız dağlarda öldü, binlerce insanımız faili meçhul cinayetlere kurban gitti, yüzbinler kendi yurtlarında sürgünü yaşadı. Kan ve gözyaşı oluk gibi akarken, kalkınmaya gidecek kaynaklarımız tanka topa tüfeğe yatırıldı. Demokrasi, hukuk ve insan haklarının canına okundu.

Evet, PKK bir terör örgütü! İnsanlığa karşı suç işlemiş olan bir örgüt. Aklı başında hiç kimse PKK tabelasını legal platformlarda görmek istemez. Böyle bir şey zaten mümkün değil. Ama HADEP'i ne yapacağız? Kapattık, yerine geleni ne yapacağız? Türkiye, Suriye ya da Irak değil. Bu ülkelerde bir parti kapatıldı mı, yenisinin bir daha kurulmasına rejim izin vermez. Oysa bizim rejimin adı demokrasi. Demokrasilerde oyunu kuralına göre oynayan partiyi yasaklayamazsın. Yasaklarsan, rejimin başındaki demokratik sıfatı düşer.

1915’in 24 Nisan günü, Osmanlı devletinin kendi Ermeni vatandaşlarıyla ilgili olarak kepaze sayfalar yazmaya başladığını da yeni yeni öğrenmeye başladık. Birinin haklı deyişiyle: “Ermeniler bu topraklarda öldürüldüklerini, Kürtler de yaşadıklarını kanıtlamaya çalıştılar.” Ne oldu? Gerçekler saklanabildi mi? Hayır...

Liste
Yükleniyor…