"İnsan devrimi korumak için diktatörlük kurmaz. İnsan diktatörlük kurmak için devrim yapar."
- Henüz kategori yok.
-
Daniel Day-Lewis'in "Anemone" Filmiyle Muhteşem Geri D…08.11.2025
-
Milan, Parma Deplasmanında Kritik Virajda: Allegri'den…08.11.2025
-
Bergen County Yargıcı, İç Zarfı Olmayan Oy Pusulaların…08.11.2025
-
Gönül Dağı Dizisinin Sevilen Oyuncu Kadrosu ve Yeni Ge…08.11.2025
-
Aleyna Solaker'den 'Güller ve Günahlar' Rolü ve Kadın …08.11.2025
-
Altınkılıç, Kenan ve Zayn Sofuoğlu ile Sağlıklı Yaşam …08.11.2025
-
Chelsea ve Wolverhampton Karşı Karşıya: Liam Delap ve …08.11.2025
-
Güller ve Günahlar 5. Bölümde Berrak'ın İntihar Girişi…08.11.2025
-
Monaco-Lens Maçı Öncesi Kadrolar Netleşiyor: Pogba Yok…08.11.2025
-
Espanyol, Villarreal'ı Ağırlıyor: Gerard Moreno Dönüş …08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
George Orwell
"Geçmişi denetleyen," diyordu Parti sloganı, "geleceği de denetler; şu anı denetleyen geçmişi de denetler."
Bilinçleninceye dek başkaldıramayacaklar, başkaldırmazlarsa da hiçbir zaman bilinçlenemeyecekler.
Özgürlük iki kere ikinin dört ettiğini söyleyebilmektir. Eğer buna izin verilirse gerisi kendiliğinden gelir.
İnsan'a karşı savaşırken sonunda ona benzememeliyiz. Onu alt ettiğiniz zaman bile onun kötü alışkanlıklarını benimsemeye kalkmayın. Hiçbir hayvan asla bir evde yaşamamalı, yatakta yatmamalı, giysi giymemeli, içki ve sigara içmemeli, paraya el sürmemeli, ticaretle uğraşmamalı. İnsan'ın bütün alışkanlıkları kötüdür. Ve en önemlisi, hiçbir hayvan kendi türünden olanlara zorbalık etmemeli. Güçlüsü güçsüzü, akıllısı akılsızı, hepimiz kardeşiz. Hiçbir hayvan başka bir hayvanı öldürmemeli. Bütün hayvanlar eşittir.
Peki, bu durum Doğa’nın bir yasası mıdır? Ülkemiz, topraklarında yaşayanlara düzgün bir hayat sunamayacak kadar yoksul mudur? Hayır, yoldaşlar, asla! İngiltere toprakları bereketlidir, havası suyu iyidir yurdumuz, bugün bu ülkede yaşayan hayvanlardan çok daha fazla bol yiyecek sağlayabilir.
İnsan üretmeden tüketen tek yaratıktır. Süt vermez, yumurta yumurtlamaz, sabanı çekecek gücü yoktur, tavşan yakalayacak kadar hızlı koşamaz. Yine de tüm hayvanların efendisidir.
Dışarıdaki hayvanlar bir domuzların yüzlerine, bir insanların yüzlerine bakıyor, ama birbirlerinden ayırt edemiyorlardı.
Bir ortodoksluğun yerine başka birinin geçirilmesi ille de bir gelişme değildir. Düşman, gramofon zihniyetidir, o anda çalınan plağı kişinin beğenip beğenmemesi fark etmez.
Korku, nefret, kıskançlık ve güce tapma söz konusu olur olmaz gerçeklik duygusu yok olur. … Doğru-yanlış ayrımı da ortadan kalkar. Yapan ‘bizim’ taraf olduğu takdirde mazur görülemeyecek hiçbir, kesinlikle hiçbir suç kalmaz.
Düşünce özgürlüğünden yana olduklarını ilan edenler bile kovuşturmaya uğrayanlar onların hasımları olduğunda genellikle bu iddialarından vazgeçiveriyorlar.
1936 yılından beri yazdığım tüm ciddi çalışmaların her satırı doğrudan ya da dolaylı olarak totalitarizme karşı ve benim anladığım anlamda demokratik sosyalizmden yana olmuştur.
Kolektivizm, doğası gereği demokratik olmadığı gibi, bilakis zorba bir azınlığa İspanyol Engizisyoncuların bile hayal edemeyeceği yetkiler verir.
Düşünen hemen her insanın bir şekilde isyankâr ve genellikle de oldukça sorumsuz bir isyankâr olduğu uzun bir dönem yaşandı. … Yeryüzünde bir cennet yaratmaya çalışmış olmamız nedeniyle şimdi bir kabus içinde yaşıyoruz.
On altı yaşımdayken birdenbire sözcüklerin salt tadını, başka deyişle, sözcüklerin sesleriyle çağrışımlarını keşfettim … Para kazanmak gereksinimini bir yana bırakırsak, düzyazı için gerekli olan en az dört ana yazma nedeni (salt bencillik, estetik merak, tarihsel dürtü, siyasal amaç) olduğunu sanıyorum. Bunlar her yazarda değişik ölçülerde bulunur ve bu oranlar yazarın içinde yaşadığı çevreye göre zaman zaman değişir.
Sanatın siyasetle hiçbir ilişkisi olmaması gerektiği düşüncesinin ta kendisi siyasal bir tutumdur… Geçmişteki yaptıklarıma baktığımda, siyasal bir amaçtan yoksun olduğum her durumda, cansız kitaplar yazdığımı, dokunaklı bölümlerin gösterişine kapıldığımı, anlamsız tümceler, süslü nitelemeler kullandığımı ve yapıtı genel olarak ipe sapa gelmez şeylerle doldurduğumu görüyorum.
Bütün şovenistler birtakım benzer gerçekler arasındaki benzerlikleri görmeme gücüne sahiptirler. Britanyalı bir muhafazakâr Avrupa’da kendi kaderini tayin hakkını savunur, Hindistan’da buna karşı çıkar, hem de hiçbir tutarsızlık hissine kapılmaz. Uygulamalar niteliklerine göre değil bunları kimin yaptığına göre iyi ya da kötü ilan edilir ve ‘bizim’ taraf yaptığında ahlaki rengi değişivermeyen neredeyse hiçbir zulüm çeşidi —işkence, rehineler kullanma, zorla çalıştırma, kitlesel sürgün, yargısız infaz, tahrifat, suikast, sivilleri bombalama— yoktur.
‘Şovenizm’ … insanların böcekler gibi sınıflandırılabileceğini ve milyonlarca, hatta on milyonlarca insandan oluşan koskoca grupların güvenle ‘iyi’ ya da ‘kötü’ olarak yaftalanabileceğini varsayma alışkanlığıdır.
Güç araç değil, amaçtır. İnsan devrimi korumak için diktatörlük kurmaz, diktatörlük kurmak için devrim yapar. Eziyetin amacı eziyettir. İşkencenin amacı işkencedir. Gücün amacı güçtür.