Deniz Bilgin

Son bitmiş guaj resme bakıyorum. (...) "Minareden at beni, in aşağı tut beni". Zemin dokusuna karışan yazı oyunun adını böyle koyuyor. Oyunun kuruluşundaki umudu, sondaki imkansızlıktan daha çok merak ediyorum. Çünkü son, sonradan geriye dönülerek anlamlanıyor, kesinleşiyor. Resimdeki oyunda ise bir beklenti var... Bu resimde, o çocuksu kaybedip bulma oyununda, geleceğin dehşetini erteleyen kuvvetli bir "sen" çağrısını duyuyorum aynı zamanda. Yazının beklentisi de bu zaten. Çok mu geç? Bir bakıma öyle, kaderin başkalığı beni de seni de terk etmiş. ama bu resimlerdeki başkalığı, örneğin bir başka resimde, bir kız çocuğunun sınır çizgisine kadar gidip gördüğü, görüp de de bize anlatamadığı bir başka dünyayı dile getirmek için geç olmayabilir. Yabancılığın payından duyulan umut gene.

Deniz Bilgin’in işleri, bir resim geleneği ile açık ya da örtük herhangi bir hesaplaşmaya girmediğinden, sanat üretimiyle ilgili belirgin bir tutum, hatta niyet ortaya koymadığından, neredeyse hiçbir kavramsal bilgi yükü taşımadığından, kısacası ‘anlamlandırılmayı umursamaz’ tavrından dolayı, özellikle ve öncelikle profesyonel izleyiciye zor gelen işler oldu hep.

Ben Deniz'in intiharını daha çok dünyevi planlarla izah ettiğim için, Deniz bir gece rüyada bana gözüktü ve aynen şöyle dedi: "Bütün bunlar canlılar yüzünden oluyor. Dikkat et, senin de var!"

Liste
Yükleniyor…