- Henüz kategori yok.
-
MasterChef Türkiye'de Şaşırtan Elenme: Çağlar Veda Etti09.11.2025
-
TCMB'den Altın Ekonomisi Analizi: Yastık Altı Miktarı,…09.11.2025
-
9 Kasım Günlük Burç Yorumları: Gezegenlerin Etkisiyle …09.11.2025
-
TOKİ Yüzyılın Konut Projesi Başvuruları Başladı: E-Dev…09.11.2025
-
İrem Derici ve Melih Kunukçu Aşkında Son Perde: Ayrılı…09.11.2025
-
Aynadaki Yabancı 6. Bölüm: Gerçekler Açığa Çıkıyor, Te…09.11.2025
-
Portekiz Ligi: Santa Clara, Sporting Karşısında Erken …09.11.2025
-
MasterChef Türkiye'de Haftanın Eleme Heyecanı: 7 Kasım…09.11.2025
-
8 Kasım 2025 Çılgın Sayısal Loto Sonuçları Belli Oldu:…09.11.2025
-
Ben Leman'da Gerilim Dorukta: Kaybolan Çocuklar İçin U…09.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Carol J. Adams
Kadınların ve çocukların seks köleleri olarak satılmadıkları, seks işçiliğine ya da pornografiye zorlanmadıkları günü hayal edin.
Et yemekten zevk almaktan kaynaklanan kişisel çıkar, bariz bir şekilde yerleşmesinin bir nedeni ve atalet başka bir neden olsa da, bir dil kullanım süreci, söylemi bu konuların asla ele alınmasına gerek kalmayacak şekilde inşa ederek et hakkındaki tartışmaları içine alır.
Bilirsin; iklim değişikliği hakkında farkındalık yaratmaya başlayan ilk kesimlerden birinin, çevrenin yok edilmesi ile hayvancılık arasındaki bağlantıyı keşfeden hayvan hakları savunucuları olduğu yüzyıl diye cevap verdiği günü hayal edin.
Biz, bütün zulümlerin birbiriyle ilişkili olduğuna inanıyoruz: Bütün canlılar özgür olana kadar, yani kötü muameleden, aşağılanmadan, sömürüden, kirlenmeden ve ticarileşmeden kurtulana kadar, hiçbir canlı özgür olmayacak.
Bir vegan veya vejeteryan odaya girene kadar insanlar kendilerini et yiyen olarak görmezler. Onlar sadece 'yiyiciler' ve onları ne yaptıklarından haberdar eden biz veganlarız. Çoğu zaman bu rahatsız edicidir.
Patriyarka, insan-hayvan ilişkilerinde örtük biçimde var olan bir toplumsal cinsiyet sistemidir. Dahası toplumsal cinsiyetin inşasında uygun besinlerin hangileri olduğu konusunda talimatlar da vardır.
Hayvanlara yönelik baskıyı en az iki düzeyde kurumsallaştıran bir kültürde yaşıyoruz: mezbahalar, et pazarları, hayvanat bahçeleri, laboratuvarlar ve sirkler gibi resmi yapılarda ve dilimiz aracılığıyla.
Her on yedi saniyede bir kadın tecavüze uğruyor. Her bir saniyede yüzlerce hayvan öldürülüyor. “Dayak yiyen kadınlar” gerçekliği her gün yüzümüze çarpılıyor ekranlardan ve gazete sayfalarından.
Öldürülüp mahvedilmiş hayvan; yırtıcılığın, bir bölge üzerinde egemenlik iddia etmenin, silahlı avcılığın, saldırgan davranışların, etin verdiği zindeliğin ve getirdiği yiğitliğin resmi olarak da sunulur.
Hayvanların eti yemek için pişirme işlemine ihtiyaçları yoktur. Eti kemikten ayıklamaya da girişmezler. Madem et yemek doğal, o zaman biz ne diye hayvanlar gibi doğal yollarla yemiyoruz?
Hayvanları öldürmeye dayanan simgecilik yoluyla; şiddetin gerekliliğinin, etki alanının, denetimin ve ilhak etmenin politik anlamda hayli yüklü imgeleri karşımıza çıkar.
İçinde saklı olan politik anlamlar; ayrışma yerine bedensel birlik hissinden, şiddet yerine hasattan, nüfuz altına almak yerine uyum içerisinde yaşamaktan türetilir.
Daha da iyisi, kadınların her nerede olursa olsun güvende olduğu, ailelerin evlerinde güvenle yaşadığı ve katliamların olmadığı bir dünyayı hayal edin.
Dil bizi et yeme gerçeğinden uzaklaştırır, böylece et yemenin sembolik anlamını pekiştirir, bu sembolik anlamı özünde ataerkil ve erkek odaklıdır.
Ceset yemekten ziyade et yemeye atıfta bulunmamız, dilimizin baskın kültürün bu faaliyeti onaylamasını nasıl ilettiğinin merkezi bir örneğidir.
Beslenme tercihlerimiz, doğayla olan ilişkilerimizde kendimizi nerede konumlandırdığımızı ve politik duruşumuzu yansıtır, pekiştirir.
Bitkiler âlemi; ilgilenmenin, besleyip büyütmenin, yavaş evrimsel değişimin ve mevsimlerle uyum içerisinde olmanın resmini sunar.
Kadınların sokaklarda taciz edilmeden, peşlerine kimse takılmadan ya da saldırıya uğramadan yürüdüğü günü hayal edin.
Kültürümüzde “erkeklik” kısmen et yemek ve başka bedenler üzerinde denetim kurmak üzerinden inşa ediliyor.
Cennetten Kovuluş bir kadına ve hayvana yorulduğundan beri, İnsanlığın Kardeşliği kadını ve hayvanı dışlar.
Et, görülmeyen ama her zaman orada olanın, hayvanların ve dilin ataerkil denetiminin sembolü haline gelir.
Vejetaryenlik hayal gücünün bir eylemidir. Et metinlerine alternatifler hayal etme yeteneğini yansıtır.
Erkek egemenliğinin bu mesajı, (hem simgeler dünyasında hem de gerçekte) et yeme yoluyla iletilir.