Müslümanlar akıllarını başlarına toplasınlar. "Kuran-ı Kerim'e inanıyorum." demek yetmez. Kuran'a tamı tamına güveneceksin. Yani "Allah ne demişse o'dur." diyebileceksin. Diyemiyorsan sen boşuna söylüyorsun. Kuran diye bir kitap olduğunu zaten yeryüzünde bilmeyen yok. Sen de onlardan bir tanesi olursun. "Ben inanıyorum." demekle olmaz. İnandığını her şeyle göstermen lazım.
- Henüz kategori yok.
-
Rhein Derbisi: Mönchengladbach - Köln Maçında Goller v…08.11.2025
-
Uluslararası İş Birliğiyle Portekiz, Dev Uyuşturucu Se…08.11.2025
-
Vince Gilligan'ın Pluribus Dizisi Apple TV+'ta Başladı…08.11.2025
-
Kanal D Canlı Yayın ve Arka Sokaklar Son Bölüm İzleme …08.11.2025
-
Sunderland, Arsenal'in Gol Yememe Serisini Sonlandırdı…08.11.2025
-
Arnold Schwarzenegger'dan The Running Man Remake'ine T…08.11.2025
-
Beşiktaş'ta Rafa Silva'nın Geleceği Belirsiz: Saha İçi…08.11.2025
-
Cengiz Ünder'den 8 Milyon Liralık Göz Kamaştıran Evlil…08.11.2025
-
Uzun Süreli Melatonin Kullanımının Kalp Sağlığına Olas…08.11.2025
-
Körfez'in Nefes Kesen Derbisi: Al-İttihad ve Al-Ahli K…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Abdulaziz Bayındır
Bugün Müslümanlarda "Hikmet" kaybolduğu için, Müslümanlar çözümü kendilerinde göremiyor. Çözümü, Batı'da, AB'ye girmekte, şurada burada görüyor. Halbuki herkes çözümü bizde görmelidir.
Müslümanlar isimlerinden başka her şeylerini kaybetmiş vaziyetteler maalesef. O isimleri belki bir işe yarar. "Bu dinin kaynakları nelerdir?" deyip bir gün Kuran-ı Kerim'e bakma ihtiyacı duyarlarsa hem kendilerini kurtarmış olurlar hem de dünyayı kurtarma imkanları ellerine geçmiş olur.
Bugün Türkiye'de uygulanan, dünyada uygulanan devlet sistemi teokratiktir. Ne demek teokratik? Yani Tanrı devleti. Dört asır Fransızlar, kiliseye karşı mücadele edip başardılar bu defa devleti kiliseleştirdiler. Şirketleri, kurum ve kuruluşları kiliseleştirdiler. Bakın Mümtehine Suresi 12. ayete göre Allah'ın Nebisi yanlış bir iş yaptığında, bir kişi ona itiraz edebiliyor. Fakat bugün bir devlet memurunu bir yere şikayet edebilmeniz için, yetkili amirden muhakemesi için izin istersiniz çünkü dokunulmazlık var. Devletin üst yöneticilerini dokunulmazlık zırhından dolayı hiçbir şekilde mahkemeye veremezsiniz. Avrupalılar hürriyetten bahsederler. Onların yeryüzünde hürriyetten bahsetme hakları yoktur. Onlar kitleleri uyuşturmak için sürekli hürriyet diyorlar. Hiç kimse dokunulmaz değildir.
Maide Suresi 15. ayetten biliyoruz ki kendisine kutsal kitap verilen pek çok din mensubu gerek Yahudi, gerek Hristiyan gerek Sabiiler gerekse başka kutsal kitaba inanan ümmetler olsun Allah'ın kendilerine verdiği pek çok emri, ayetleri saklamışlardır. Şirk başta olmak üzre, namaz, oruç, zekat, hac, faiz gibi pek çok konuda Allah'ın ilgili ayetlerini gizlemişlerdir. Ehl-i Kitap'ın en sevmediği şey, duydukları zaman çılgına döndükleri şey Kuran-ı Kerim'dir. Çünkü tüm sistemlerini çökertir. Bundan dolayı Kuran-ı Kerim'i Allah'ın kitabı olarak kabul etmemek için ellerinden gelen her şeyi yaparlar. Batı'da İslam Araştırmaları Merkezleri kurmuşlardır. Orada doktora yaptırırlar. Kuran'ın tarihsel bir kitap, indiği dönem için geçerli olup günümüz için kabul edilemez bir kitap olduğunu iddia ederler. Yahudilik ve Hristiyanlıkta imanın şartlarından biri; son kez gelecek bir nebiye inanmaktır. Son nebi peygamberimiz Muhammed Mustafa'dır, dolayısıyla son kez inen kitap Kuran-ı Kerim'dir. Ama onlar Kuran'dan kaçmak için henüz bekledikleri Mesih'in gelmediğini iddia ederler. Yahudiler İsa'ya ve Muhammed Mustafa'ya sahtekar dedikleri için bir başka bir Mesih beklediklerini söylerler. Hristiyanlar ise peygamberimize sahtekar dedikleri için İsa'nın beklenen Mesih olduğunu iddia ederler. Maalesef bizim mezhepler ise hem Mehdi'nin hem İsa'nın geleceğini söylerler.
2014 Eylül ayında dünyanın dört bir yanından bir araya gelen 126 İslam alimi IŞİD'e bildiri yayınladı. Köleliğin kalktığını söylediler. Neyi delil getirdiler biliyor musunuz? Kuran-ı Kerim'i değil, Birleşmiş Milletler'in kararını delil getirdiler. O vakit dedim ki: "Beyler yeni dininiz hayırlı olsun."
Kuran'ı anlayarak okumanızı istemezler. Çünkü Kuran'ı anlayarak okumanız halinde, menfaatleri için ayetleri nasıl eğip büktüklerini, ayetlere nasıl yanlış manalar verdiklerini, yaptıkları tüm yanlışları görürsünüz. Tüm sistemleri çöker.
Bugün ben size, mezheplerin tamamına göre yüzde yüz faiz olmayan, faiz sayılmayan bir yöntemle dünyanın en rahat çalışan faizli bankasını kurarım. Kendi kafalarına göre bir faiz anlayışı ortaya koyarlar mezhepler.
Bana göre Osmanlı ulemasının tümü ümmidir. Ümmi oldukları için ahirette kurtulabilirler. Fetva Kurulu başkanıyken ben de ümmiydim. "Ulema hata yapmaz kardeşim, koskoca adamlar yanlış mı yazacaklar yani!" derdim. Bakara Suresi 78. ayete göre ümmiler için bir af kapısı açık gibi. Çünkü habersiz, bilmiyor. Ama bir sonraki ayet yani Bakara Suresi 79. ayette ise ayetin manasını bilip menfaati için başka türlü izah edenlerle ilgilidir, bu ayet ve onların akıbeti ayette yazılıdır. Özellikle Osmanlı'da Kuran ezberletilirdi fakat öğretilmezdi. Oğlanı hafız yaptın mı tamamdır. Ayetlerin anlamını bilmedikten sonra neye yarar ki?
Müslümanlar akıllarını başlarına toplasınlar. "Kuran-ı Kerim'e inanıyorum." demek yetmez. Kuran'a tamı tamına güveneceksin. Yani "Allah ne demişse o'dur." diyebileceksin. Diyemiyorsan sen boşuna söylüyorsun. Kuran diye bir kitap olduğunu zaten yeryüzünde bilmeyen yok. Sen de onlardan bir tanesi olursun. "Ben inanıyorum." demekle olmaz. İnandığını her şeyle göstermen lazım.
Bugün Müslümanlarda "Hikmet" kaybolduğu için, Müslümanlar çözümü kendilerinde göremiyor. Çözümü, Batı'da, AB'ye girmekte, şurada burada görüyor. Halbuki herkes çözümü bizde görmelidir.
Müslümanlar isimlerinden başka her şeylerini kaybetmiş vaziyetteler maalesef. O isimleri belki bir işe yarar. "Bu dinin kaynakları nelerdir?" deyip bir gün Kuran-ı Kerim'e bakma ihtiyacı duyarlarsa hem kendilerini kurtarmış olurlar hem de dünyayı kurtarma imkanları ellerine geçmiş olur.
Bugün Türkiye'de uygulanan, dünyada uygulanan devlet sistemi teokratiktir. Ne demek teokratik? Yani Tanrı devleti. Dört asır Fransızlar, kiliseye karşı mücadele edip başardılar bu defa devleti kiliseleştirdiler. Şirketleri, kurum ve kuruluşları kiliseleştirdiler. Bakın Mümtehine Suresi 12. ayete göre Allah'ın Nebisi yanlış bir iş yaptığında, bir kişi ona itiraz edebiliyor. Fakat bugün bir devlet memurunu bir yere şikayet edebilmeniz için, yetkili amirden muhakemesi için izin istersiniz çünkü dokunulmazlık var. Devletin üst yöneticilerini dokunulmazlık zırhından dolayı hiçbir şekilde mahkemeye veremezsiniz. Avrupalılar hürriyetten bahsederler. Onların yeryüzünde hürriyetten bahsetme hakları yoktur. Onlar kitleleri uyuşturmak için sürekli hürriyet diyorlar. Hiç kimse dokunulmaz değildir.
Maide Suresi 15. ayetten biliyoruz ki kendisine kutsal kitap verilen pek çok din mensubu gerek Yahudi, gerek Hristiyan gerek Sabiiler gerekse başka kutsal kitaba inanan ümmetler olsun Allah'ın kendilerine verdiği pek çok emri, ayetleri saklamışlardır. Şirk başta olmak üzre, namaz, oruç, zekat, hac, faiz gibi pek çok konuda Allah'ın ilgili ayetlerini gizlemişlerdir. Ehl-i Kitap'ın en sevmediği şey, duydukları zaman çılgına döndükleri şey Kuran-ı Kerim'dir. Çünkü tüm sistemlerini çökertir. Bundan dolayı Kuran-ı Kerim'i Allah'ın kitabı olarak kabul etmemek için ellerinden gelen her şeyi yaparlar. Batı'da İslam Araştırmaları Merkezleri kurmuşlardır. Orada doktora yaptırırlar. Kuran'ın tarihsel bir kitap, indiği dönem için geçerli olup günümüz için kabul edilemez bir kitap olduğunu iddia ederler. Yahudilik ve Hristiyanlıkta imanın şartlarından biri; son kez gelecek bir nebiye inanmaktır. Son nebi peygamberimiz Muhammed Mustafa'dır, dolayısıyla son kez inen kitap Kuran-ı Kerim'dir. Ama onlar Kuran'dan kaçmak için henüz bekledikleri Mesih'in gelmediğini iddia ederler. Yahudiler İsa'ya ve Muhammed Mustafa'ya sahtekar dedikleri için bir başka bir Mesih beklediklerini söylerler. Hristiyanlar ise peygamberimize sahtekar dedikleri için İsa'nın beklenen Mesih olduğunu iddia ederler. Maalesef bizim mezhepler ise hem Mehdi'nin hem İsa'nın geleceğini söylerler.
Kuran'ı anlayarak okumanızı istemezler. Çünkü Kuran'ı anlayarak okumanız halinde, menfaatleri için ayetleri nasıl eğip büktüklerini, ayetlere nasıl yanlış manalar verdiklerini, yaptıkları tüm yanlışları görürsünüz. Tüm sistemleri çöker.
Bugün ben size, mezheplerin tamamına göre yüzde yüz faiz olmayan, faiz sayılmayan bir yöntemle dünyanın en rahat çalışan faizli bankasını kurarım. Kendi kafalarına göre bir faiz anlayışı ortaya koyarlar mezhepler.
Bana göre Osmanlı ulemasının tümü ümmidir. Ümmi oldukları için ahirette kurtulabilirler. Fetva Kurulu başkanıyken ben de ümmiydim. "Ulema hata yapmaz kardeşim, koskoca adamlar yanlış mı yazacaklar yani!" derdim. Bakara Suresi 78. ayete göre ümmiler için bir af kapısı açık gibi. Çünkü habersiz, bilmiyor. Ama bir sonraki ayet yani Bakara Suresi 79. ayette ise ayetin manasını bilip menfaati için başka türlü izah edenlerle ilgilidir, bu ayet ve onların akıbeti ayette yazılıdır. Özellikle Osmanlı'da Kuran ezberletilirdi fakat öğretilmezdi. Oğlanı hafız yaptın mı tamamdır. Ayetlerin anlamını bilmedikten sonra neye yarar ki?
Ateistler, "Allah bana her şey versin ama emir vermesin." diyenlerdir. Esasında yeryüzünde Allah'a, Allah'ın her şeyin yaratıcısı ve idarecisi olduğuna ve öldükten sonra hesap vereceğine inanmayan yoktur. Herkes buluğ çağına girdiği zamanlarda günümüz tabiriyle ergenlik dönemine girdiği zamanlarda Allah'ın var ve bir olduğunu, ahireti kesin olarak kavrar. Araf Suresi 172. ve 173. ayetlere göre bu hakikat ortadadır. Ama arzularını, menfaatlerini birinci sıraya alır, Allah'ı ikinci sıraya alırlar.