Zeus Sunağı Bergamalılara iade edilinceye kadar, Türkiye'de Alman arkeologlarının kazı yapmalarına kesinlikle izin verilmemelidir.
- Henüz kategori yok.
-
Fransa Ligue 1'de Marsilya - Brest Maçı: Kritik Randev…08.11.2025
-
Mevsimlik Lezzetlerle Sonbahar Sofralarına Özel Risott…08.11.2025
-
Galatasaray'ın Şampiyonlar Ligi Hedefi ve Mali Zaferle…08.11.2025
-
Sevilla'dan Tarihi Zafer: 14 Yıllık Hasret Guadalquivi…08.11.2025
-
Suudi Arabistan Pro Lig: Al Fayha - Al Akhdoud Karşıla…08.11.2025
-
Lando Norris Sao Paulo Sprint'i Domine Etti, Piastri'n…08.11.2025
-
West Ham United, Burnley Karşısında Kritik Maça Çıkıyo…08.11.2025
-
Türk Telekom - Karşıyaka Maçı Öncesi: Yükselişteki Baş…08.11.2025
-
Bundesliga: Union Berlin, Zirvedeki Bayern Münih'in Ye…08.11.2025
-
Amedspor Taraftarından Hatayspor'a Sıcak Karşılama, Gö…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
1960'lı yıllardan beri ülkesinden uzak kalmış olan Kybele heykeli artık ait olduğu topraklara, vatanına gelmiştir. Eserin iade süreci bir İsrail vatandaşının, 2016 yılında Roma Dönemi'ne ait bir Kybele heykelini yurt dışına ihraç edebilmek için kendi ülkesinin makamlarından izin talebinde bulunması ve İsrail makamlarının, eserin fotoğrafını ülkemize ileterek kökeni hakkında bilgi talep etmesiyle başlamıştır. İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğü uzmanları Feza Demirkök ve yakın zamanda müzemizden emekli olan Şehrazat Karagöz bu heykelin Afyonkarahisar’da, 1964 yılında bulunmuş olan ve halihazırda Afyonkarahisar Müzesi'nde sergilenen 'Kovalık Eserleri'yle tipolojik benzerliğini tespit etmişlerdir. Değerli mesai arkadaşlarıma titiz çalışmaları için buradan bir kez daha teşekkür ediyorum.
Foucault’un yaptığı zamanına göre ayrık görünmüyor: Foucault’un bilimi, yasa zorunluluğu çevresinde dizilmemiş bulgulara, arkeolojiye, indirgeme çabaları, Marx’ı, yararlandığı Ricardo’ya ve Hegel’e geri çevirme çabalarıyla aynı zamana denk düşüyor. Foucault’un yaptığı bir antikacılık’tır.
Foucault, bilimi, bilimin çeşitli kaynaklarından yalnızca birisine, arkeolojiye indirgemeye özeniyor. Kuşkusuz, bilimin kuru’luğu karşısında, zorunluluğu ürkütücü bulunduğunda, bilimsel serüvenin bir aşaması olarak son derece çekici olan arkeoloji veya arşiv araştırması, bir kaçamak ve bir sığınak oluyor. Bir süreç içinde saygın ve gerekli bir yer, sürecin kendisi yapılmak istenince, geri ve kaçkın bir konuma uzanıyor. Foucault bunu yapıyor.
Türkiye, toprak bütünlüğünü ve masuniyetini, şu veya bu devletler grubu arasındaki siyasi ve askeri kombinasyonların şekline göre mütalaa edemez ve tecavüzden masun olma hususundaki mukaddes hakkı üzerinde, herhangi bir yabancı devletin kazanacağı zafer açısından hüküm yürütülmesine müsaade edemez. Türkiye, bu sebepten, milli egemenlik alanı içine vaki olacak her müdahaleye karşı koymaya azimlidir. Biz inanıyorduk ve bugün de hala inanıyoruz ki, ortada Türk ordularıyla Alman ordularını karşı karşıya getirecek bir sebep yoktur. Ve Almanya, Türkiye'nin emniyetinin ve istiklalinin gereklerine karşı anlayışlı davrandığı müddetçe böyle bir felaket meydana gelmez.Ben de size açıklarım ki, mazide olduğu gibi istikbalde de uyanık bir bekçilik görevi ifa edecek olan Türk ordusu, Reich hükümeti, Cumhuriyet hükümetini tutumunu değiştirmeye mecbur edecek tedbirlere tevessül etmediği müddetçe, Alman birliklerine karşı aynı şekilde davranacaktır.
Birinci Dünya Harbi'ne girdiğimiz günlerin birinde, büyük karargahta, benim gibi başka erkanıharp zabitlerinin de bulunduğu bir sırada Bronsart Paşa'ya sordum: Harp yapılıyor, ne olacak, kazandınız ne olacaksınız? Bu kadar büyük fedakarlığın karşılığı nedir? Belçika Belçika diye cevap verdi. Tekrar sordum: Belçika bu kadar fedakarlığı karşılayacak bir değer midir? Belçika'nın nesi var? Eti ne budu ne? Bronsart Paşa, Evet ufaktır, ufaktır ama çok değerlidir, dedi. Ben kendisini sıkıştırmaya devam ettim. Israrla kendisine soruyordum: Harpten sonra ne olacak? Nihayet baklayı ağzından çıkardı, Türkiye dedi. Bunu, Türkiye'yi kazanacağız, manasına söylediğini anladım. Fena halde çarpılmıştım ama, kendimi tuttum. Evet dedim, ne şekilde? Nasıl olacak? Beraber çalışacağız, cevabını verdi. Harpten sonra beraber çalışacağımızı düşünmüyoruz dedim. Bronsart Paşa niyetlerini daha çok açığa vuran bir cevap verdi ve dedi ki: Anlıyorum düşünmüyorsunuz ama kaç kişisiniz? Bu fikri devam ettirecek kaç kişisiniz? Varız kafi derecede, dedim.
Birinci Cihan Harbi'nde Almanlarla beraber çalıştık. Anlaştığımız zamanlar oldu, çatıştığımız zamanlar oldu. Çok defa da Almanlar bizden şikayetçi olmuşlardır. Almanlarla münasebetlerimizin hususiyetini belirtmek için şunu işaret etmek isterim ki, Türk-Alman ittifakı içinde beraber çalıştığımız Almanların, Alman İmparatorluğu menfaatine bir takım hesapları vardı. Bilhassa Suriye'de ve Arabistan'da hususi bir politika güdüyorlardı. Bize, yüzümüze karşı açıkça söylediklerine göre, Ermenilere yapılan muameleden son derece kırılmışlardı. Almanların Araplara karşı politikası büsbütün başkaydı. Onlara hususi bir muamele yapıyorlardı ve aslında harbi kazansalardı, yani Almanların istedikleri ölçüde kesin bir zafer kazansaydılar, onlardan kurtuluş kolay olmayacaktı. Açıkça görünüyordu ki, Türkiye'ye gitmek üzere gelmemişler.
60'lı yıllarda bunlara 'çer çöp', 'kocakarı ilacı' dediler. O zamanlarda Osmanlı'nın otacı kültürü maalesef kaybolup gitti. Kaybolan kültürümüzü ben tekrar ayağa kaldırmaya çalışıyorum. Osmanlı'dan bu yana gelen otacı kültürünü tanıtmaya ve insanlara anlatmaya çalışıyorum. Doğanın bize verdiği şifa gücü ortadadır. Ben gezerek insanlara bu hizmeti sunmaya çalışıyorum.
Türkiye söz konusu olduğunda tüm güçlerin planları her zaman tamamen bencilce olmuştur. Yıllardır Rusya, Karadeniz boyunca ve Kafkasya'nın güneyinde kalan Türkiye'nin geri kalanı hakkında hiçbir şey söylememek için İstanbul'a göz dikti ve İngiltere, Rusya'nın bu emelleri gerçekleştirmesini engelleyecek kadar bizi yeterince güçlü tutmaya çabaladı. Sonunda Kayzer, Baltık'tan Basra Körfezi'ne kadar Alman kontrolündeki devletler zinciri planıyla geldi. Rusya bizi haritadan silecek, İngiltere bizi zayıf tutacak ve Almanya bizi güçlü kılacaktı. Onların yüzlerindeki tüm bencil motifler şüphesiz, ama - biz Türkler için, özellikle biz Jön Türkler için hangi alternatifin en az tiksindirici olduğunu merak ediyor musunuz? seleflerimizi çaresiz tutan İngiliz ve Rus diplomasisi ve entrikasının ağına düşmekten kaçınmak için elimizden geleni yapan kim? Almanya'nın Bağdat demiryolu imtiyazını neden aldığına, Hicaz hattının neden Almanlar tarafından yapıldığına ve Almanların askeri teşkilatımızı neden yeniden kurduğuna dair sorunuza cevap vermek için daha fazla şey söylememe gerek yok sanırım.
ABD’nin düşman bildiği Rusya ile istediği zaman istediği ilişkileri kurmaktan yana hiçbir sorunu yok. Ama onunla ilişki kurdu, ondan alışveriş yaptı diye istediği, seçtiği ülkelere istediği yaptırımları devreye sokma keyfiliği var. Rusya’dan gaz alıyor diye Almanya’ya da aynı kategoride yaptırım uygulamayı gündeme getirebiliyor. Buna mukabil, yine bir NATO üyesi olan Yunanistan daha önce Rusya’dan S-300 satın almış. Türkiye’den de önce yapmış bu alımı. Ama ona karşı bir yaptırım gündeme bile gelmiyor.
Yok baba böyle bir maç! Brezilya'da düzenlenen 2018 Dünya Kupası'nın yarı finalinde Almanya'nın Brezilya'ya ilk yarım saatte arka arkaya tam 5 gol atması üzerine
Almanya'da iki devlet olsa da bu devletler iki yabancı ülke değillerdir, birbirleriyle ilişkileri ancak özel bir türden olabilir.
19. yüzyılın ilk yarısından itibaren Belçikalı, Hollandalı, İspanyol, Amerikalı, Fransız, İngiliz ve Alman misyoner ve oryantalistler önemli çalışmalara imza attılar, nadide kültür varlıklarımızı Avrupa'ya götürdüler.
Rusya'yı askeri olarak çevreleme çağrıları ışığında NATO, güçlerini sınırlarımıza doğru tutarlı bir şekilde intikal ettiriyor. Geçmişte benzer adımların Almanya ve Avrupa için nasıl sonuçlandığını Almanya Savunma Bakanı iyi biliyordur
Avrupa'ya gitmek falan öyle kolay değil! Bakın mesela benim Almanya maçından sonra Bayern Münih'e transferim vardı. Adamlar bir araştırmışlar, almadılar!
ABD, 300 yıllık tarihiyle birçok konu üretirken bizim binlerce yıllık tarihimizde yapılacak çok destansı işlerimiz var. Bunların yapılması lazım. Tarihi filmlerde maliyetler çok yüksek, onun için devlet desteği lazım. Desteklenirse çok daha iyi işler yapabileceğimize inanıyorum.