Benzer Sözler

Uzak bir gelecekte, bir gün, akıllı bilgisayarlar kendi kayıp başlangıçlarını arayacaklar mı? İçlerinden biri, kendi vücutlarının silisyuma dayalı elektronik ilkeleri yerine organik karbon kimyasını temel alan, çok çok uzak, ilksel bir yaşam biçiminden ortaya çıktıkları gerçeğini -kendilerine çok aykırı da gelse- öne sürecek mi? Cairns-Smith adında bir robot Electronic Takeover (Elektronik Devralış) başlıklı bir kitap yazar mı acaba? Kemer benzetmesinin elektronik bir eşdeğerini keşfeder ve bilgisayarların bir anda, kendiliklerinden var olmadıklarını, daha önceki bir birikimli seçilim sürecinden geçerek ortaya çıktıklarını anlar mı? Ayrıntılara dalar ve elektronik gasbın kurbanı olmuş, akla uygun bir kopyalayıcı tasarlar mı? Yeterince uzak görüşlü olup, DNA’nın da daha ırak ve ilkel kopyalayıcıların inorganik silikat kristallerinin rolünü çaldığını tahmin eder mi? Eğer bu robotun şiirsel bir yanı varsa, sonunda silisyuma dayalı bir yaşama geri dönmenin adaletin yerini bulması olduğunu, DNA’nm perde arasından, çok çok uzun sürmüş bir perde arasından başka bir şey olmadığını düşünür mü dersiniz?

Hegel'in belki de en büyük katkısı, düşünceye büyük bir hız takması ve sonsuz bir güç yüklemesidir. Hegel'de, düşüncenin kendisi büyüleyicidir. Marx, bu hızda, Hegel ile aynı yerdedir ve düşüncenin gücüne kütle giydirmektedir. Aydın mı, bu noktada hem hegelyen ve hem marksist olandır. Aydın, düşüncenin hızına ve gücüne inanan saftır.

Türk aydını, Türk tarihinin ürünüdür (*). Türk tarihsel eyleminin çocuk kalmış çocuğudur. Bu haliyle hem sevgi kaynağıdır, hem endişe. Güzelliği çocukluğundadır; hep sevilmeli. Endişe verici yanı ise hep çocuk kalmasında. Çocuk ne kadar güzelse, çocuk en büyük sevgilerin objesi olsa da, çocuğun hep çocuk kalması sürekli bir üzüntü ve endişe kaynağıdır. Türk aydımnın hep çocuk kalması ise, başka nedenlerle birlikte ancak pek önemli olarak, Türk aydınının düşün ile eylem orasında bir kimyasal bileşim kuramamasından kaynaklanıyor. Çok büyük bir doğallıkla; aydın bir düşünsel sığlıkta büyüyemez.

Türk aydınını düşüncelerinin bir fonksiyonu olmak yerine, Türk eyleminin hep çocuk kalmış bir çocuğu olarak ele almak, bir yöntem farklılaştırmasıdır. Ve Türk aydınını ciddiye almanın tek yöntemi de budur. Düşüncelerin bir forksiyonu olarak Türk aydını, her zaman seçici, ancak daima cılız bir kopya ve daima bir mediocre'dır. Türk aydını, düşüncenin önemini hep kavradı. Ancak Türk aydını için düşünce, fetvacı geleneğin bir birikimi olabilir, hep belli ve çok uzun dönemli olmayan eylem programlarının bir süsü veya bir örtüsü oldu. Türk aydını bugüne dek eylem ile düşünce arasında kimyasal bir bileşim ihtiyacına çok uzak kaldı, ya da çok az yaklaştı. Düşünce, Türk aydını için ve bir eğilim olarak, eylemin aktörlerini harekete getiren bir kuvvet yerine, tarihsel içgüdülerle sahnelenen eylemlerin güzellik örtüsü, daha başka bir deyişle, bir şal olduğu için, Türk aydınının çeşitli düşün akımları karşısındaki tutumu deneyimli bir kabzımalın toptan sebze piyasasındaki davranışını hatırlatır. Hep seçici kalır, ilgisi hiçbir zaman derinlemesine olmaz.

Liste
Yükleniyor…