Ve bu insan, Türkiye’de, mezbaha gerçeğini 90’ların başında ilk kez gündeme getiren bir hayvan korumacı. Bu kişinin verdiği benzer tepkileri,hayvan koruma ve hayvan refahı mücadelesi veren, hayvan haklarını gözetme iddiası bulunan birçok oluşum ve gönüllüden de aldım.
- Henüz kategori yok.
-
Fransa Ligue 1'de Marsilya - Brest Maçı: Kritik Randev…08.11.2025
-
Mevsimlik Lezzetlerle Sonbahar Sofralarına Özel Risott…08.11.2025
-
Galatasaray'ın Şampiyonlar Ligi Hedefi ve Mali Zaferle…08.11.2025
-
Sevilla'dan Tarihi Zafer: 14 Yıllık Hasret Guadalquivi…08.11.2025
-
Suudi Arabistan Pro Lig: Al Fayha - Al Akhdoud Karşıla…08.11.2025
-
Lando Norris Sao Paulo Sprint'i Domine Etti, Piastri'n…08.11.2025
-
West Ham United, Burnley Karşısında Kritik Maça Çıkıyo…08.11.2025
-
Türk Telekom - Karşıyaka Maçı Öncesi: Yükselişteki Baş…08.11.2025
-
Bundesliga: Union Berlin, Zirvedeki Bayern Münih'in Ye…08.11.2025
-
Amedspor Taraftarından Hatayspor'a Sıcak Karşılama, Gö…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
Sonra bilimsel bir hızar makinesının başına geçtim, hızar fabrikası da denebilir, öyle düşünüyordum, tutarsız, kaba olanları, kesip atıyordum. Önce durdurmak üzere hücuma geçtiler ve sonra sustular; ancak, hızarların kütükleri keserken iç yakan bir sesi vardır, hep duydum.
O gün 'Avrupa Birliği mi? Sizi gidi taklitçiler sizi diyenler; bugün Avrupa Birliği'nin kapısına oturmuşlar, bizi alsın diye dua etmektedirler.
Türkiye'de eksiklik siyasi, ekonomik ve askeri olarak bağımsız olmamasıdır. Biz camide namaz kılıp kilisede mum yakıyoruz. Bizim durumumuz o. Ben iki yıl önce Hakkari elden çıktı diyordum. Şimdi bakın Hakkari'yi konuşuyoruz.
İsrail'in Hamas lideri Şeyh Yasin'i öldürülmesinden sonra Erdoğan bugünkü fos laflarına benzer bir laf etmiş ve İsrail'i devlet terörü uygulamakla suçlamıştı. Ancak hemen arkasından Mayıs 2005'te Erdoğan İsrail'e gitmiş ve karşılıklı ticaret anlaşmalarını yeni bir boyuta taşımıştı. Erdoğan ve AKP hükümeti şimdi de benzer bir tavır içinde. Bir taraftan Türkiye'yi İsrail'i iktisaden ve askeri olarak destekleyen bir ülke konumuna sokarken, diğer taraftan artık inandırıcılığını yitiren bir İsrail eleştirisi yapıyor.
İnsanların gerçekten hayvanları korumak istiyorlarsa, et ve süt tüketiminden vazgeçmeleri gerekir.
Hristiyanlık, tam bir tutarsızlık içinde olduğundan oybirliğiyle bir yana atılalı çok uzun bir zaman oluyor.
Eğer hayvanlar etik anlamda bir önem taşıyorsa ister “endüstriyel hayvancılıktan” ister “aile çiftliklerinden” gelsinler, ister ölü bedenlerinin üzerinde “mutlu sömürü” logoları damgalanmış olsun onları yemememiz, giymememiz, herhangi bir biçimde kullanmamamız gerekir. Sadece damak zevki ve moda anlayışımız için başka hissedebilir varlıklara herhangi bir düzeyde acı çektirmemiz ya da eziyet etmemiz için hiçbir gerekçe olamaz.
Et ve diğer hayvansal ürünler arasındaki ayrım tamamen saçmalıktır. Vejetaryenlik ahlaki açıdan tutarsız bir konumdur. Hayvanları ahlaki topluluğun üyeleri olarak görüyorsanız, gerçekten vegan olmaktan başka seçeneğiniz yoktur.
Ahlaki bir konum olarak vejetaryenlik, benekli bir inekten et yemenin ahlaki açıdan yanlış olduğunu düşündüğünüzü söylemekten daha tutarlı değildir.
Refah reformları ve bütün” mutlu "sömürü hareketi" bebek adımları " değildir."Onlar büyük adımlar–ciddi bir geri yönde.
Refah reformları, doğası gereği, sadece hayvan hakları hedeflerine ulaşılan hızı geciktirmeye hizmet edebilir.
Pek çok hayvan savunucusunun vegan olmanın zorluğu hakkında konuştuğunu çok sinir bozucu buluyorum.
Veganizm olmadan hayvan hakları kölelik ile insan hakları gibidir. Hiç mantıklı değil. Hicbir sorun yok.
Tutarsız düzen toplumlarında hemen her çocuk öğretmenlerin ya da babanın kaprisine göre değişen bir eğitim görür.Bunun,saattan saata değişen her türlü çalışmaya çocuğu yönlendirmek isteyen doğanın öngördüğü eğitimle hiçbir ortak noktası yoktur.
Vegan olduktan hemen sonra, bana ikram edilen bir peynirli böreği geri çevirmem üzerine, o zaman gönüllüsü olduğum derneğin başkanı ‘ne o, peynir de mi yemiyorsun artık?’ şeklinde bir söz sarf etmiş, bu tercihimi uzun süre alay konusu etmişti kendince.
Ailemde ya da etrafımda vejetaryen olmamasını anlayabiliyorum ama hareketin içinde söylem, eylem üreten insanların hayvanlardan yana değil de sömürüden, zulümden yana saf tutması beni oldukça rahatsız etmişti.
Hayvan refahı örgütleri, biz hayvan özgürlüğü aktivistlerini ‘kibirli’ olarak tanımlarken, biz ise onları ‘tutarsız’ olarak görüyor, eleştiriyorduk.
Peki ne görüyoruz; sonsuz tamahkar bir plütokrasi ile karşı karşıyayız. Şunu ileri sürebiliyorum, her sömürgeci Türkiye büyük zenginlerinden daha az sömürgecidir. Artık bunlar için 'halkım' demek çok yersiz, her sömürgeci sömürdüğü halka bunlardan daha yakın ve insaflıdır. Her sömürgeci bunlardan çok daha 'kalıcı' ruh halindedir ve bunları, kesinlikle 'kaçıcı' tarif etmek zorundayız.